UZUN yıllar bir yerde ekonomik kriz çıktı denince, akla az gelişmiş ülkeler gelirdi. Çünkü az gelişmiş ülkelerin paraları “yumuşaktı”.
İngilizcede “sert para” (hard currency) denen, yani buralarda döviz tabir edilen türden değildi. Bu gariban ülkelerin sürekli döviz açıkları olurdu. Açığı da borçla kapatırlardı. Borçları iyice şişince alacaklı zengin ülke bankerleri, acaba alacağımı tahsil edemeyecek miyim telaşına kapılır ve ülkeden çıkmaya karar verirdi. Bunun üzerine “el parasıyla görülmemiş kalkınma” yaratan ülkelerin paraları aniden değer kaybederdi. Para çöküşünü ekonomik çöküş izler (ki bu hep böyledir) ve o ülkenin milli geliri düşüp, işsizliği artardı. Türkiye bu krizlerden bolca yaşamıştır. * * * Bir para biriminin diğer para birimleri karşısında değer kaybetmesine Fransızca söylenişiyle “de-valüasyon” yani “değer düşürme” denir. Bu kelime Türkçede “deve-lüasyon” şeklinde telaffuz edilir. Çünkü değeri düşen para birimi cinsinden tasarrufu olanların, parasal varlıkları kısmen “deve” olur. Paracıkları ara sıra deve olan ülkelerin vatandaşları “düşmez kalkmaz bir dolara var” değip, tasarrufunun bir kısmını dövizde tutmayı tercih eder. Bu cari açık mahkûmu ülkelerin merkez bankaları da ikide bir “şu kadar döviz rezervimiz var” diye böbürlenerek halkına güven vermeye çalışır. Velev ki o rezervler aslında “borç” olsa bile. * * * Bu döviz bitmesi o kadar can sıkıcı bir iştir ki, her el parasına muhtaç ülke “benim ulusal param da döviz olsa, dövizim hiç bitmez; o zaman da devalüasyon denilen bela başıma gelmez” diye düşünmüştür. Avrupa Birliği, bir Avrupa Merkez Banaksı kurup ortak para birimi “Euro”yu piyasaya çıkarınca, özellikle cari açıksız yaşamayan ülkeler bu işe çok sevinmiş, davul zurna çalarak, halaylar çekerek, kendi ulusal para birimlerini kendi elleriyle toprağa gömmüş ve Euro’ya geçmiştir. Bu konuda sadece İngiltere “Europe yes, Euro no” demiş ve Avrupa Birliğine katılmakla birlikte, ulusal parası “Sterlin”i bırakıp Euro’ya geçmemiştir. * * * Bu İngilizler çok çalışkan değildir ama çok akıllıdır. Para pul işlerinden de iyi anlarlar. Ben İngilizler acep niye Euro’ya geçmiyorlar diye düşünürken aradığım cevabı bir İngiliz iktisatçısı “cari açık veren bir ülkenin bu açığını kapatmasının en emin yolu parasının değerinin düşmesine izin vermektir” diyerek cevaplamıştı. Meğer adamlar çok ileri görüşlüymüş. Çalışkan Almanların Euro’u değerlendireceğini, kendilerinin ise buna ayak uyduramayacağını bilmişler. Bu yüzden İngiliz ekonomisinin cari açık vereceğini ve İngiliz parasının değerinin düşmesinin ekonomilerine “esneklik” kazandıracağını hesaplamışlar. Euro’ya geçerlerse İngiliz mali sisteminin “katılaşıp, kırılganlaşacağını” öngörmüşler. Yunanlılar, İrlandalılar, Portekizliler devalüasyondan kurtulmak için Euro’ya geçerken, İngilizler “devalüasyon yapma imkânını kaybetmemek” için Euro’ya geçmemişler. Şimdi herkes Yunalılara ve İrlandalılara krizden çıkabilme-leri için “devalüasyon” öneriyor. Bunun için Euro’dan çıkın diyor. Vay be! İşe bak. Son Söz: Param değerli diye övünme, değeri düştü diye dövünme.