DEVLET Bakanı Abdüllatif Şener, geçen perşembe günü "Dalgalı kuru tartışmamız lázım" dedi. Bakan Şener, maliye doçentidir.
Daha önce de Maliye Bakanlığı yapmıştı. Şimdiki görevinin kapsamı içinde, hükümetin iktisadi politikasını yönlendirmek de vardır. Kendisi hem mesleki formasyonu, hem de sorumluluk alanı bakımından "dalgalı kur" hakkında bilgi ve fikir sahibidir. Dolayısıyla bu babda söz söyleyebilecek, daha doğrusu söylemesi gereken bir şahsiyettir. Bu çıkışını da, üyesi olduğu hükümet, IMF ile "yüksek faiz-düşük kur"a devam hususunda iman tazeledikten kısa bir süre sonra yapmıştır. Bu da benim için, dalgalı kur hakkında söyleyegeldiğim bazı hususları tekrar etme fırsatı yaratmıştır.
1. Her ne kadar Türkiye’de, 2001 krizinden sonra "dalgalı/yüzer kur" (Floating Rate of Exchange) rejimine geçildiği söylense de, fiiliyatta "örtülü kur çapası" rejimi uygulanmaktadır. Dolayısıyla, ortada içinden çıkılması söz konusu olan bir dalgalı kur rejimi yoktur.
2. Ben bu ifadeyi kullandıkça, resmi iktisatçılar "örtülü kur çapası" diye bir şey iktisat yazınında yoktur diye itiraz ediyor. İnşallah yakında anadili İngilizce olan bir iktisatçı bu tabiri kullanır da, biz de içinde yaşadığımız, ancak adını koymaktan korktuğumuz bir háli, tercüme yoluyla isimlendiririz.
3. Türkiye’de Merkez Bankası tarafından, enflasyonla mücadele için, dendiğine göre "enflasyon hedeflemesi" yöntemi uygulanmaktadır. Enflasyon hedefini tutturmak için, döviz kurunun yukarıya doğru dalgalanmasına izin vermemek gerekir diye Merkez Bankası’nın ideolojik ağabeyleri açık açık yazmaktalar. Yani enflasyon, kurlara bağlıdır diyorlar. Şimdi bu "örtük" döviz çapası olmuyor mu?
4. Bakan Şener, haklı olarak, dalgalı kur rejimi uygulanınca, kurlar "cari işlemleri" dengeye getirecek bir düzeyde teşekkül eder diye beklemiş. Bırakın dengeye gelmesini, cari işlemler açığı bütün zamanların rekorlarını kırmış. Pek tabii, insanın aklına "Şeytan bunun neresinde?" diye bir soru geliyor.
5. Şeytan, faizdedir. Döviz kurlarını bastırmak için tandem çalışan Merkez Bankası ile Hazine, Türk Lirası’nın faizini yüksek tutma politikası izliyor. Bir yandan T.C. Merkez Bankası, borç veren değil, yüksek faizle TL borç alan bir merkez bankası olma rolünü üstleniyor; diğer yandan Hazine, TL’yle ve dövizle çıkardığı bono ve tahvillerde, TL faizlerini, döviz faizlerinden o kadar yüksek tutuyor ki, yatırımcılar döviz satıp TL alıyor. Döviz arzı artınca, döviz fiyatı düşüyor. Sonuçta, ithalat, ihracattan hızlı artıyor. Al sana cari açık.
6. TL’nin değerinin yapay yollarla yüksek tutulması eski hastalıktır. Bu hastalık yüzünden son 60 yılda, 6 kez vahşi devalüasyon olmuştur.
7. Türkiye, hem büyük bir pazar olduğu, hem de dünyada kum gibi dolar bulunduğundan, daha çoook "doğrudan yabancı sermaye" çekecektir. Ekonomiyi kalıcı istikrara getirmek için, faiz fuhşuna son verilmeli; M.B. de rezervlerini "sadece" doğrudan yabancı sermaye girişi kadar arttırmalıdır.