Dalga geçme devam ediyor

KONUMUZ, Türkiye’de döviz fiyatları. Bazılarımız ki, bunların arasına ben de dahilim, döviz fiyatlarının düşük kaldığını söylüyor.

Diğer taraftan başta hükümet yetkilileri olmak üzere, MB (Merkez Bankası) başkanı ve sürdürülen iktisadi programın ateşli savunucusu iktisatçılar, ‘TL aşırı değerlidir’ ifadesi için, saçmadır, mesnetsizdir ve bilimsel değildir diyorlar. Tezlerini şöyle savunuyorlar.

1. Hiç kimse, reel döviz kuru hesapları yayınlayan MB dahil, döviz fiyatının ne olması gerektiğini hesaplayamaz. Hangi yıl baz alınacaktır, hangi fiyat endeksi kullanılacaktır, ticaret ağırlıkları nasıl bulunacaktır? Bunların hepsi hataya açıktır; piyasada fiyat neyse, dövizin doğru fiyatı odur deyip kesip atıyor.

2. Bir diğer savunma tezleri ise, Türkiye’de ‘dalgalı kur’ rejiminin uygulandığı ve ne hükümetin ne de Merkez Bankası’nın kafasının gerisinde ‘kur şu olmalıdır’ diye bir rakkam bulunmadığı ve döviz fiyatlarına müdahale edilmediğidir.

3. Son olarak da M.B.’nin sürekli döviz satın aldığı ve böylece, döviz fiyatlarını yükselttiğidir. Sonra da alaycı bir şekilde ‘Eğer Merkez Bankası, piyasadan döviz almasa, kur o zaman nereler düşer görürdünüz’ diyerek dalgalarını geçiyorlar..

* * *

Ben, enflasyonu düşürmek için Türkiye’de üç küsur yıldır ‘örtülü kur çıpası’ diye adlandırılabilecek bir para politikası uygulandığını yazıp duruyorum. 1999 sonunda o zamanki moda tabiriyle, Türk ekonomisi duvara dayanmıştı. Bunun üzerine IMF ile bir anlaşma yapılmış ve kısaca ‘Kur Çıpalı Stabilizasyon’ programı yürürlüğe konmuştu. Aslında 2000 başında yürürlüğe giren bu program, 2001 krizine yol açan yan etkilerini düşünmezsek, bir yıl içinde enflasyonu % 60’lardan, % 30’lara düşürdü. Yani IMF’nin kur çıpalı dezenflasyon programı başarılıydı. Ancak sebep olduğu ‘fahiş reel faiz’, ‘cari açık’ ve o yıllarda Türkiye’ye egemen olan ‘ahláksız bankacılık’ yüzünden göçtü. Krizden sonra yürürlüğe konan, Kemal Derviş’in önderliğinde ve IMF’nin gözetiminde hazırlanan programla ‘dalgalı kur’ rejimine geçildi. Zamanla anlaşıldı ki; bu da bir ‘örtülü kur çıpası’ modeliymiş. Bu program da enflasyonu indirdi, üstelik sıkı maliye politikası sayesinde de çökmedi.

* * *

Vurgulamak istediğim husus şu: Hükümet ve M.B. yetkilileri, faizler yoluyla kuru baskı altına aldıkları halde, ikide bir ekranlara çıkıp, ‘döviz fiyatlarına müdahale edilmediğini’ söylüyorlar. M.B., TL faizlerini kendince haklı sebeplerle yüksek tutuyor. TL faizi yüksek olunca da, yurt dışından Türkiye’ye, yabancı tasarruf yani döviz akıyor. Efektif talebi aşan bu döviz arzı, döviz fiyatlarını aşağıya bastırıyor. Eğer M.B., gerçekten dövize müdahale etmek istemiyorlarsa TL faizlerini öngörülen enflasyon rakkamına, hatta daha aşağıya indirmelidir. Yani bugünlerde % 6-7 ideal rakamdır. Hakeza Hazine de eğer düşük faiz oranlarında TL’de borçlanmada başarılı olamıyorsa, dövizle borçlanmalıdır. Bakalım o zaman döviz fiyatları nerde teşekkül edecek ? Yoksa, hem yüksek TL faizi uygulayıp hem de ‘vallahi biz döviz fiyatına müdahale etmiyoruz’ demek, adamla dalga geçmektir. Faizleri düşürmek ve dövizle borçlanmak, ‘enflasyona’, ‘büyümeye’, ‘işsizliğe’, ‘faiz dışı fazlaya’, ‘bütçe açığına’ ve ‘cari açığa’, kısa ve uzun vadede nasıl yansır, Türkiye’nin dışarıdan risk algılanması nasıl değişir; esas tartışılması gereken ‘alternatif politika’ budur.

Son Söz: Haklı olabilirsin, müdahale et; ama etmiyorum deme.
Yazarın Tüm Yazıları