NAMİBYA kırsalında bir aslanla bir fil kapışmış. Aslanın amacı, ailesi efradıyla tombul fili bir güzel yemek, filin amacı da canını kurtarmakmış.
Aslan file cepheden saldırmanın başarısız olacağını bildiği için arkadan dolanmış. Bacakları arasına girip, filin kamışını ısırmış. Canı çok yanan fil de aslanın üstüne oturmuş ve üç tonluk gövdesiyle onu ezerek öldürmüş. Olayı izleyen "Aslan Hakları Konseyi" dünya hayvan kamuoyuna "filin yaptığı, orantısız güç kullanmaktır" bunu kınıyoruz mesajı yayınlamış. Konsey açıklamasında, fil "fair play" kurallarına göre hareket etmeli ve aslanın bacakları arasına girip aynı yöntemle mukabele etmeliydi demiş.
* * *
İsterseniz buna benzer yüzlerce fıkra uydurulabilir. Mesela, sizi sokan sivrisineği siz de onu sokarak cezalandırmalısınız. Şaplakla veya böcek ilacı kullanarak sivrisinek öldürmek "orantısız güç kullanmaktır" denebilir. Mesela askeri konvoyun geçiş yoluna mayın döşeyen tedhişçilere karşı o ülkenin silahlı kuvvetleri de onların yollarına mayın döşemelidir. Mayın döşendi veya karakol basıldı diye, jet uçaklarıyla teröristlerin bulunduğu bölgeyi bombalamak "orantısız güç kullanmaktır". Daha fazla saçmalamadan bu örneklerin içindeki "özü" görelim. Her canlı organizma, ister hayvan, ister insan, ister örgüt, ister devlet kendi imkán ve kabiliyeti neyse onunla savaşarak "amacına ulaşmaya" veya genel olarak "hayatta kalmaya" çalışır. Savaşlarda ister çocuk, ister büyük, ister kadın, ister erkek, ister sivil, ister asker bir "insanın" dahi ölmesi, sevenleri için faciadır; ama öldürenler için suç sayılmaz.
* * *
Bir savaşa iki nedenle karşı çıkılır. Birincisi, savaşın amacına karşısınızdır; ikincisi, tuttuğunuz taraf savaşı kaybetmektedir. Bir de her savaşa karşı olan "ádem baba" insanlar vardır. Bunların sayısı, çok ama çok küçüktür. Piyasada müşteri bulan savaş karşıtlığı, yüzde doksan dokuz bir "propagandadır". Amacı, tuttuğu tarafın savaşı kazanmasına yardımcı olmaktır. Desteklenen taraf savaşta zora girmişse, savaş karşıtlığı eylemler ivme kazanır. Savaşan taraflar güttükleri davanın tanımını değiştirse, savaş karşıtları da zamanla saf değiştirir. Bu tutarsızlık değildir. Bu hayatın ta kendisidir. Bir savaş, taraflardan birinin kazanma ümidi tükenmeden bitmez. Gerçekten bebek, çocuk, kadın, erkek, sivil veya asker "insanların" ölmelerinden ve sakat kalmalarından derin ıstırap duyuluyorsa, canın yongası malın, mülkün tahribiyle yaşanan beşeri acıların son bulunması isteniyorsa yenilen tarafa "teslim ol" çağrısı yapmak gerekir. Hayır, bu yapılamaz; bizimkiler sonuna kadar savaşmalıdır deniyorsa, orada "savaş karşıtlığından" bahsetmek mümkün değildir. Bu da hayatın ta kendisidir. Bunu da anlamak gerekir.