Cari açık ve yeni ekonomi politikası

CARİ açıkta azalmanın, milli gelirde artışa tekabül ettiğini anlatmıştım. Cari denge, bizim üretip yabancılara sattığımız mal ve hizmetlerin parasal tutarıyla, başka milletlerin ürettiği ve bize sattıkları mal ve hizmetlerin tutarı arasındaki farktır.

Haberin Devamı

Birincisi büyükse, buna “cari fazla”, ikincisi büyükse buna “cari açık” denir. Cari açık veren milletler, ürettiklerinden fazla tüketirler. Yani yabancılara borçlanarak veya milli servetlerini satarak hak etmedikleri refah düzeyde yaşarlar. Bu sürdürülemez bir haldir. Cari açıkla büyüme serüvenleri, mutlaka karakolda biter. Somut kanıtı Türkiye’dir. Bu sefer de öyle oluyordu, imdadımıza Dünya krizi yetişti. Yine krizdeyiz ama kendimizi kusurlu bulmuyoruz. Şimdi krizden çıkmanın yollarını arıyoruz. Krizden çıkma denince, nedense birçok kişinin aklına krizden önceki günlere geri dönmek geliyor. Bu yanlıştır. Krizden çıkmanın doğru stratejisi “sıcak para” ile ayakta duran yapıya dönüş değildir. Yeni stratejinin hedefi, cari açığı sıfır dolayına geriletmek ve oralarda tutmak olmalıdır.

Haberin Devamı

* * *

Hükümetin ekonomik yapıyla ilgili olarak aldığı kararlara bakınca, sanki bir tutum değişikliği varmış izlenimi ediniyorum. Bundan da memnun oluyorum. Eleştirilecek yönleri bir tarafa bırakırsak, mesela IMF ilişkilerini ele alıştaki özgüven sergileyen tavrını beğeniyorum. İşgücü kiralama şirketleri kurulması için yapılan yasal düzenlemeyi rasyonel buluyorum. Tarım kesiminin bir üretim planlaması mantığı içinde ele alınmasını takdirle karşılıyorum. Bu meyanda, devletin fındık almaması kararını cesur ve doğru buluyorum. Sırası gelmişken fındık tarımı ve ihracatı meselesinin hiç değişmeden benim bildiğim en az 60 yıldır sürdüğünü söylemeliyim. Merkez Bankası’nın faizleri korka, korka dahi olsa indirmesini pek tabii olumlu buluyorum.

* * *

Küresel eğilimler paralelinde, bizim yeni ekonomik politikamız da “daha devletçi” olacaktır. Türk ekonomisinin en zayıf yönü, ticari ve malî “dış ekonomik ilişkileridir”. Türkiye ve benzeri “parası döviz olmayan” ülkelerin ekonomileri, hep bu noktadan kırılır. Türk ekonomisinin bir daha aynı noktadan kırılıp krize girmemesi için üç önerim olacak.

1.   Bundan sonra teşvikte düstur, brüt değil, “ulusal katma değeri” yüksek ihracatı arttırmak olmalıdır.

Haberin Devamı

2.   Devlet, tarımda uygulamak istediği “üretimi düzenleyici” rolün bir benzerini, sanayide de uygulamalıdır. Burada uygulanacak yöntem ihracatta katma değeri yükseltecek şekilde sanayinin “kümelendirilmesi”dir. (Cluster)

3.   Döviz fiyatları düşük değil, yüksek düzeyde istikrarlı hale getirilmelidir. “Sıcak para çıkarsa yandık” dememek için daha girmeden hareketi kısıtlanmalıdır.   

Son Söz: Sakıncası olmayan öneri sunmak, boş konuşmaktır.

 

Yazarın Tüm Yazıları