Cari açık herhalde kapanmaz

İZNİNİZLE önce kısa bir açıklama yapayım; sonra konuya gireriz.

Bir ülkenin, yabancı ülkelerle yaptığı ticari ve mali işlemler “Ödemeler Dengesi” denilen bir tabloda toplanır. Bu tablo, iki kısımdan oluşur. Birinci bölüme “Cari İşlemler Hesabı” denir. Bu bölümde ithalat, ihracat, turizm, taşımacılık gibi işlerden elde edilen gelir ve giderler yer alır. Ayrıca, yurt dışından yurt içine veya yurt içinden yurt dışına yapılan kâr, kira, faiz ve ücret havaleleri de bu bölüme girer. Bu bölümün net bakiyesi artı ise “Cari İşlem Fazlası” eğer eksi ise “Cari İşlem Açığı” adını alır. Dünya ülkelerinin cari işlem fazlası ile cari işlem açıklarının cebirsel toplamı mantıken sıfırdır. Çünkü fazla veren olmazsa, açık veren de olmaz. Bu aynen bir futbol maçında “atılan gollerin sayısı, yenilen gollerin sayısına eşittir” demeye benzer. Bir takım gol atmışa, diğer takım da gol yemiştir. Tablonun ikinci bölümüne “Sermaye ve Finans Hesapları” adı verilir. Tablonun hazırlanış mantığı icabı, hata ve noksanlar müstesna, her ülkenin cari açığı veya fazlasıyla, sermaye hareketlerin net bakiyesi, mutlak değer olarak birbirine eşittir.

YABANCILARA MÜLK SATIŞI CARİ İŞLEM GELİRİ YARATMAZ

Bunları bilmeyen mi var diye düşünmüş olabilirsiniz. Ama galiba var. Çünkü bazı bakanlarımız “yabancılara gayrimenkul mülk satarak, cari açığı kapatacağız” diyor. Mülk satışından veya özelleştirmelerden gelen yabancı paralar “cari işlemler” hesabına girmez. Bunlar “Sermaye ve Finans Hesapları” bölümüne girer. Çünkü mülk satışında, tapu ile para el değiştirir. Bu değişimin gelecekte tersine dönmesi mümkündür. Hâlbuki bir Alman turistin Türkiye’de harcadığı para, kendisine bir daha geri dönemez. Tatil köyünde kalınmış, balıklar yenmiş ve biralar içilmiştir. Dolayısıyla bu para “cari yılı” ilgilendiren ve parayı sarf eden için servet yaratmayan bir harcamadır.

SERMAYE GİRİŞLERİ TÜRK LİRASI’NI DEĞERLENDİRİR

Yabancılara mülk, hisse senedi veya tahvil satışı, bırakın cari açığını kapamayı, dolaylı etkisiyle cari açığı arttırır. Çünkü Türkiye’ye dışarıdan ne kadar “sıcak/soğuk” döviz girerse, TL o kadar değerlenir. TL ne kadar değerlenirse, ithal malları TL cinsinden ucuzlar ve cari açık da o kadar artar. 2003 ile 2011 yılları arasında Türkiye’nin cari işlem açıkları toplamı 300 milyar dolardır. Üstelik döviz rezervlerinde artış da vardır. Demek ki, son 9 yıl içinde ülkemize alın teri dökmeden, “gelecekti kamu gelirlerini peşin fiyatına kırdırarak”, “babadan dededen kalan bazı mülkleri satarak” ve “özel sektör eliyle dışarıdan borçlanarak” 300 milyar dolardan fazla para sokmuşuz. Bu sayede ekonomimiz büyümüş, enflasyon düşmüş, kamu açıkları daralmıştır. Bu “tatlı ekonomiyi” devam ettirmek varken niçin tekere çomak sokalım? Tıngır-mıngır değil, tıkır-tıkır işleyen saadet zincirini kopartıp, halkın refahını düşürmenin âlemi var mı? Başta bankacılarımız ve büyük iş adamlarımız olmak üzere, hepimiz böyle düşünmüyor muyuz? Daha da önemlisi devlet büyüklerimiz de böyle düşünmüyor mu? Türkiye’ye son ay içinde tekrar sıcak para girince, bunu bir müjde olarak halka anlatmıyorlar mı? Öyleyse başta ben olmak üzere kimse, cari açık kapanacak diye heveslenmesin. Belki küresel daralma etkisiyle bir-iki puan düşer o kadar. İşadamlarını uyarıyorum: Sakın cari açık kapanacak, demek ki; ihracat, ithalattan daha kârlı olacak diye yanlış adım atmasınlar.

Son Söz: Kriz, çıkmadan önlenemez.
Yazarın Tüm Yazıları