Cama gelsin cana gelmesin

KONUŞMA üslubu, geçmişi değerlendirişi, kullandığı kelime ve kavramlarıyla, dünyaya baktığı pencereleri yani paradigmalarıyla bugünlerde dikkatimi çeken bir isim var. Diyarbakır Valisi Sayın Efkan Ala.

Efkan Ala 41 yaşında. Genç yaşlarda devletin üst mevkilerine yükselmiş parlak bir kamu yöneticisi. 2004’ün Eylül’ünden beri Diyarbakır’da görevli. Ondan önce de 20 ay süreyle Batman’da valilik yapmış. Türkiye’nin en sorunlu bölgesinde devleti temsil ediyor. Bundan daha önemlisi, bugünkü hükümetin Güneydoğu’daki Kürt meselesine bakış açısını yansıtıyor. Valinin görüşleriyle, içişleri bakanının; içişleri bakanıyla, başbakanın görüşleri farklı olamaz. Olsaydı, Efkan Ala Diyarbakır valisi olmazdı zaten.

* * *

Türkiye’yi AB’ye (Avrupa Birliği) sokmaya çalışan AKP hükümetinin karşısında "çözmezsen, olmaz" türünden önemli iki koca sorun var. Kıbrıs ve Güneydoğu Kürt meseleleri. Her ikisinde de, AB’nin ve hatta Amerika’nın gösterdiği yol aynı. Diyorlar ki: "Ey Türkiye, bu her iki meselede de bugüne kadar izlediğin yolda yürümekte ısrar etme. Yoksa, külahları değişiriz. Miloseviç’in Yugoslavya’sının ve Saddam’ın Irak’ının başına gelenler sana ders olsun. Rumların ve Kürtlerin istediklerini mümkün mertebe ver. Ver ki, başın beladan kurtulsun. Aksi takdirde, hem kadere engel olamayacaksın hem de bir araba sopa yiyeceksin. Üstelik bugün vermediğinden fazlasını vereceksin."

* * *

Türkiye acaba, Kıbrıs ve Güneydoğu’da izlediği politikalarda haklı mı, değil mi? Kendine göre değil, evrensel hukuki ve insani değerlere göre eğer haksızsa, haksızlığı sürdürmesi mümkün mü? Mümkün olsa bile, bu tutum ádil mi? Bu politikanın getirisi ve götürüsü ne? Bugün cevabını aradığımız sorular işte bunlar. Bu sorunların en yararlı çözümü yok; en az zararlı olanı var. Anlayan anlar, anlamayan da aval aval bakar misali, rumuzlu konuşmanın anlamı yok. Demokratik açılım gibi omurgasız deyimler kullanmanın zamanı çoktan geçti. Bir zamanlar Ecevit’in "solculuğumuzun sınırı halk belirler" dediği gibi "bu hareketin varacağı son noktayı, demokrasi içinde halk, kendisi belirleyecektir" demek, peşinen her sonuca razı olmaktır. Demokrasi iyidir; istenmeyen bir sonuç ortaya çıkarsa, çaresini o zaman bakarız diye yola çıkılmaz. Halkın ne yapacağı belli olmaz. Liderlik şarttır.

* * *

Gelelim işin bir başka vechesine. Vali "cama gelsin, cana gelmesin" diye cam çerçeve kıran göstericiler karşısında, vermiş olduğu emir gereği, polisin pasif davranışını savundu. Halbuki, güvenlik güçlerinin görevi, hem mal hem de can güvenliği sağlamaktır. Bu, demokrasinin "olmazsa, olmaz" şartıdır. Vali bey "OHAL çözüm olsaydı, bu sorunları bügün yaşıyor olmazdık" buyurmuş. Doğrudur; bugün bu sorunlar belki de yaşanmazdı. Ama belki de başka sorunlar yaşanırdı. Mesela, yurt çapında "etnik temizlik" gibi çok daha feci olanları. Bir ihtimal daha: Sayın Ala, o yörede valilik de yapamayabilirdi.

Son Söz: Camı koruyamayan, canı hiç koruyamaz.
Yazarın Tüm Yazıları