İNŞAAT mühendisliğinde “bütün yükler temele gider” diye bir ilke vardır. Bir binanın temel üstünde yer alan her tür inşaat ve binaya sonradan yapılan eklemeler, ister düşey ister yatay eksende olsun, temele yük bindirir. Bu yükler hem durağan hem de hareketli olabilir.
Rüzgarın, karın, yağmurun ve özellikle depremin yarattığı hareketli yüklerin hepsi, ekleme 100. katta yapılsa da mutlaka temele “intikal” eder. Hatta ekleme, temelden düşey ve yatay olarak ne kadar uzakta yapılırsa, temele giden yük de “kaldıraç” etkisiyle o kadar fazla artar. Bu kadar inşaat mühendisliği ukalâlığı yeter. İnşaat mühendislerinden hatalarımı hoş görmelerini dilerim. * * * 1. İktisat hocam Sadun Aren, ekonomide bütün problemler ve çözümleri “milli gelirin yeniden dağılımını etkiler” derdi. Ben hocamın bu ifadesine “milli servet” ibaresini de ekledim. İnşaat mühendisliğinin “bütün yükler, temele gider” ilkesi gibi, iktisatta da “bütün yükler temele gider” ilkesi vardır. Ekonominin temeli de insandır. Önce ulusal düzeyde başlayan ve sonra “kaldıraçlı finansal ürünlerle” küresel ekonomiye yayılan “piyasadan zenginleşmenin” yükü de dünya ekonomisinin temeline gitmiştir. Bu yükler “milli gelirleri ve milli servetleri” ülke halkı ve ülkeler arasında yeniden dağıtacaktır. 2. Krizlerden sonra açıklanan canlandırma veya istikrar paketlerine halk hep şüpheyle bakar. Çünkü her çözümün, temele intikal edecek bir yük yaratacağını, sağduyusuyla çoktan idrak etmiştir. Büyük mühendis Fevzi Akkaya’nın deyişiyle bunu anlamak için “at aklı” yeter. Halk, çözüme karşı değildir. Ama yükler temele intikal ederken, alta kalıp canı çıkacaklar arasına kalmaktan endişelidir. Halkın, hemen her zaman, iktisadi çözümlere karşı tavır alışının sebebi budur. 3. Yunanistan’da veya İspanya’da halk, kendi eliyle iktidara getirdiği “sosyalist” hükümete karşı isyanları oynamaktadır. Yunan ve İspanyol başbakanları ise halkı fakirleşmekten kurtarmaya çalışmaktadır. Ters gibi geliyor ama maaş düşürme ve sosyal harcamaların kısılması dâhil, bütçe açığını azaltmaya matuf önlemlerin gerekçesi halkı korumaktır. 4. Peki, sokağa dökülen halk, acaba bilmeden, insiyaki olarak başka bir çözümü mü dayatmaktadır? Yoksa bu dayatılan çözüm “milli geliri yeniden dağıtmayı bırakıp, milletler arası geliri ve serveti yeniden dağıtmaya bakmak” mıdır? 5. Mesela Yunan veya İspanyol devleti, devlet tahvillerinin yarısını sildirse veya sıfır faizle geri ödemeleri ertelese, bu tahvilleri ellerinde bulunduran “servet sahipleri”nin serveti azalmış olur. Eğer tahviller kısmen bankaların aktifindeyse, Avrupa Merkez Bankası bunları satın alıp yerine para verebilir. Zaten Euro’yu kurtarmak için oluşturulan 1 trilyon dolarlık istikrar fonuyla yapılan da budur. 6. Bu şartlar altında geliri ve serveti azalanlar sadece zora giren ülke vatandaşları değil, tüm Avrupalılar olmaktadır. Hadi bir ukalalık daha yapayım. Mühendislikte buna, yükü “mütesâviyen münteşir” (eşit olarak yayılmış) hale getirmek denir. Bu yapılırsa “Avrupa Birliği’nin” iktisadi temeli, krizlere daha dayanıklı hale gelir. Son Söz: Her çözüm, bir sorundur.