AKP iktidarları döneminde, üç ana sebepten dolayı milli gelirde önemli artış oldu. Birincisi, krizden çıkmanın otomatik düzeltmesidir. İkincisi, uygun küresel şartlardır.
Üçüncüsü, kamuda mali disipline riayet edilmesidir. Bu sayede milli gelir artmıştır. Ama zannedildiği gibi kişi başına milli gelir 2002’de 2600 dolar iken, 2007’de 9300 olmamıştır. Yeni seriye göre milli gelir, toplamda "dolarla" % 186 artmıştır. Yukarıdaki rakamlar TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) tarafından hazırlanan verilerden türetilmiştir. Aynı kurum, milli gelirin sabit fiyatlarla artış oranlarını da yayınlamaktadır. TÜİK’in "sabit fiyatlarla büyüme" verilerine göre, milli gelir aynı dönemde, toplamda % 48, kişi başına % 37 artmıştır. Doğru artış oranı budur. Devalüasyon, revalüasyon veya ölçme yöntemi değişikliği dolayısıyla cari yılın rakamları, geçmiş yıl rakamlarıyla kıyaslanamıyorsa yeni bir seri hesaplamak gerekir. Bu hesaplamada kullanılması gereken yöntem, son yılı 100 alıp, geçmiş yılları düzeltmek şeklinde olmalıdır. Yani 2007’de kişi başına milli gelir 9300 dolarsa, bu sayı "sabit fiyatlarla kişi başına milli gelir artış yüzdesi" ile küçültülerek, 2002’nin kişi başına milli gelirine ulaşılmalıdır. Böyle yapınca, 2002’deki kişi başına milli gelir, "bugünkü dolar" fiyatlarıyla 6800 dolar çıkar. Hesaplar kafa karıştırmaktadır. Çünkü sayıların içinde istatiksel gürültü var. Birinci gürültü "Türk Lirası"nın dolar karşısında değerlenmesidir. Milli gelir ulusal parayla hesaplanır, sonra dolara tercüme edilir. Tercüme hatalıdır. İkinci gürültü, milli gelir hesaplama yönteminin değişmiş olmasıdır. Geriye doğru düzeltme zordur. Üçüncü gürültü ülke nüfusunun bir türlü tam olarak bilinmemesidir.
* * *
İstatistik ve muhasebe ölçümlerini, düz mantıkla yorumlayıp kullanmaktan mümkün olduğu kadar kaçınmak gerekir. Sayılardan anlam çıkarmak isteyenler, önce sayıların içine gömülmüş mayınların neler olduğunu bulmalıdır. İstatistik ve muhasebe tablolarıyla ahaliyi kandırmak mümkündür. Yeminli uzmanlarca denetlendiği iddia edilen ENRON şirketinin finansal tablolarının, gerçeği yansıtmaktan ne kadar uzak olduğu firma gümbür gümbür battıktan sonra anlaşıldı. Üstelik bu hata, denetçi firmanın da sonunu getirdi. Şimdi de anlı şanlı Amerikan ve Avrupa mali kuruluşlarının finansal tablolarının sistemin içindeki rizikoları, benim tabirimle mayınları göstermekten ne kadar uzak olduğu anlaşıldı.
* * *
Gelişmekte olan ülkelerin dolarla ölçülen milli gelirleri, ticaretin serbestleşmesiyle, gelişmiş ülkelerin milli gelirlerine yaklaşmaktadır. Kısaca, satın alma gücü paritesi ile kambiyo kuru arasındaki fark azalmaktadır. Bundan yaklaşık 40 yıl önce büyük ustalardan Bela Balassa ve Paul Samuelson bunu görmüştü. Hatta gelişmekte olan ülkelerin paralarının değerlenmesine "Belassa-Samuelson Etkisi" denir. Yapılan ölçüm hatalarının ve yanlış kıyaslamanın esas sebebi budur. Önümüzdeki yıllarda da, küreselleşme ile birlikte gelişmekte olan ülkelerin para birimleri (düzeltmeler müstesna) değerlenmeye devam edecektir.