Borç değil, cari açık krizi

SON olarak Güney Kıbrıs’ta patlak veren mali krizin nedeni, Güney Kıbrıs’ın yüksek kamu borçları veya banka mevduatı değil, ülkenin sürdürülemez cari açığıdır.

Haberin Devamı

Cari açık krizleri “devalüasyonla” sonuçlanır. Devalüasyon, kötüdür.  Ama bu bağlamda bir çözümdür. Euro Bölgesinde üye devletler devalüasyon yapamadığından kriz sürmektedir. Devalüasyon yapılamamasının sebebi de ulusal olmayan Euro diye bir para biriminin krize duçar olmuş ülkelerde aynı zamanda “ulusal para birimi” olmasıdır. Yani kasten ve yanlış olarak “borç krizi” diye adlandırılan bu mali bunalım, aslına bir “Euro Facia”sıdır. Sorumlusu da Euro denilen “anası tek-babası çok” para birimidir. Euro’yu doğurup dolanıma sokan  “Avrupa Merkez Bankası” anadır ve tektir. Ama her para biriminin bir babası yani devleti olması gerekirken, Euro’ya “bu benim de ulusal paramdır” diyen başlangıçta 11, şimdi ise 23 devlet, yani baba vardır.

EURO’YU ÖLDÜR HAKKINI YEME

Haberin Devamı

AB’de ortak bir para birimini kullanmanın amacı, AB içinde kur ve faiz risklerini elimine ederek, AB içi ticareti geliştirmekti. Buna “tek para-tek faiz” dendi. Gelişen AB içi ticaret sayesinde nispeten fakir üye devletlerin refahı hızla yükselecekti. Milli geliri artan Güneyli ülkeler de yüksek üretim gücüne sahip Kuzeyli ülkeler için iyi bir pazar olacaktı. Nitekim oldu da. Almanya’nın ihracatının yarsı AB içinedir. AB üyeliği ve Euro sayesinde Güney Kıbrıs’ta, Yunanistan’da, İtalya’da, İspanya’da, Portekiz’de ve İrlanda’da da kişi başına milli gelir füze gibi yükseldi. Ama bu gelişmenin bir bedeli olacağı açıktı. Bu da bazı ülkeler cari fazla verirken, bazılarının cari açık vermesiydi. Cari açık verenler, bu açıkları kapamak için, cari fazla verenlerden borç alacaktı. Bu cebirsel bir muhasebe denkliğidir. Cari açık, başka nasıl finanse edilebilir ki?

MAASTRICHT KRİTERLERİ YANLIŞTIR

Euro’ya geçmeden önce ve sonra üye devletlere, uyması zorunlu (ama Almanya’nın bile tam uymadığı) 2 mali şart koşuldu. Maastricht Kriterleri denilen bu şartlar aslında 5 tanedir. Üçü temennidir. Sayısal olanlar, bütçe açığının milli gelire oranının %3’ü, kamu borcunun milli gelire oranının % 60’ı aşmamasıdır. Ama gelmiş geçmiş tüm uluslar arası finansal krizlerin yegâne sebebi olan “cari işlemler açığı” (milli gelire oranı) ile ilgili hiçbir sınır yoktur. Bu, kıstas unutulmuş olamaz. Demek ki, bilerek konmamıştır. Sınırlama olmaması, sınırsız dış borçlanma demektir. Hal böyleyken şimdi kalkıp niye bu kadar dış borç aldın diye Güneyli ülkeleri suçlamanın bir âlemi yoktur.
Son Söz: Daveti veren, hesabı öder.

Yazarın Tüm Yazıları