Başbakan sanayicileri azarladı

...Çok da iyi oldu. Yakışıksız olanı, toplantının yapıldığı ve Başbakan’ın "KDV indirimi için bir teşekkür bile etmediniz" serzenişini yaptığının ertesi günü, gazetelerde çarşaf çarşaf KDV indirimi yaptığı için hükümete teşekkür ilanları çıkmasıydı.

Sadece ilan metninde, açık bir şekilde KDV indiriminin, kayıt içi çalışan firmaların, kayıtdışı çalışanlarla rekabet etmesinde yararlı olduğu vurgulanmaktaydı.

Halbuki ben, bir süredir devam eden "sanayi-hükümet" görüşmelerinde tartışılan esas konunun, uygulanan ekonomik politika olduğunu sanıyordum. Zannettim ki, başta tekstilciler olmak üzere sanayiciler, tüm sektörün rekabet gücünün tükenmekte olduğunu anlatıyor ve hükümetten buna çare istiyordu.

* * *

İstanbul Sanayi Odası, zaman zaman ekonomi yazarları ve yorumcularıyla sohbet toplantıları yapar. Ben de bunlara birkaç yıldır katılıyorum. Toplantılarda söz sırası bana geldiğinde, oda yöneticilerine ısrarla "Sorunlarınızı ve aklınıza gelen çözümleri halka anlatın; ama Allah aşkına başbakanın veya bakanların karşısına dilenci gibi avuç açmayın" diye tavsiyede bulunurum. Boşuna.

Kırk beş yıldır kesintisiz sanayi sektörünün içindeyim. Sanayicilerin ruh halinde değişen bir şey yok. Devlet büyükleri karşısında diz çöküp, müşkülünü başbakana arz edenlerini gözlerimle gördüm. Bel kırmayanına rastlamadım. Anlaşılan bu işler benim düşündüğüm gibi yürümüyor. İşadamı olmadığım için herhalde, sadece eli değil, kafası taşın altında olan bir insanın, niçin başının dik durmadığını bir türlü anlamıyorum.

Daha da önemlisi, siyasilerin de başı dik işadamından hiç hazzetmediği kesin. Bu ülkenin ekonomik düzeni "devlet ve/veya mafya eliyle rant dağıtma" olduğu için, başka tür bir iş álemi-hükümet ilişkisi oluşması zaten imkánsız. Adamı bir gün bile yaşatmazlar. Bir TV sohbetinde Gökkafesçi Mustafa Süzer, "Can Allah’ın, mal devletin" diyerek durumu özetlemişti. Canı veren Allah, malı veren devlet; isterse geri de alır. Boşuna Allah baba ile devlet baba arasında koşup durmuyoruz.

* * *

Başbakanımız, uygulanan ekonomik politikadan ve özellikle "dalgalı kur"dan vazgeçmeyeceklerini söylemiş. Eğer dedikleri doğruysa, niçin Süreyya Serdengeçti’nin görev süresini uzatmadı? Niçin Merkez Bankası’na başkan tayinini, bankayı kurum olarak tahrip edecek hale getirdi? Ben Serdengeçti’nin temsil ettiği "yüksek faiz-düşük kur" para politikasının, bizatihi kendisinin, fiyat istikrarının önündeki en büyük risk olduğu kanaatindeyim.

Bunu da ısrarla yazıp, söyleyip duruyorum. Ama hükümet bu görüşte değil. Belki de onlar haklı. Bakan Babacan, Serdengeçti ile çok keyifli çalıştığını ifade etti. Başbakan para politikasının değişmeyeceğini söylüyor, tekrar soruyorum: Serdengeçti’nin karizmasının en yüksek olduğu bir anda emekli edilmesinin anlamı ne? Hükümet, sadece Serdengeçti’yi görevinde tutsaydı, para politikasının değişmeyeceğini iç ve dış piyasalara en kuvvetli şekilde anlatmış olurdu.

Son Söz: Eylemin sesi, kuru sözden gür çıkar.
Yazarın Tüm Yazıları