Bankaların yüksek kârları yadırganıyor

İKTİSADİ tahlilde “bankalar, reel sektörün ayna simetriğidir” denir. Gerçekten de banka bilânçolarının sol tarafının, yani “varlıklar” bölümünün en büyük kalemi “alacakları”dır.

Haberin Devamı

Yani bankaların reel sektör firmalarına veya gerçek kişilere açtıkları kredilerdir. Bankaların varlıkları arasında devletten alacakları yani Hazine kâğıtları da bulunur. Devlet de bir bakıma reel sektördür. Reel sektör firmaların bilânçolarının sol tarafında, yani “yükümlülükler” bölümünde ise, bankalara olan “borçları” yazılıdır. Reel sektörün ayna simetriği (görüntüde sağ solda, sol sağda) olan bankalarımız, binlerce reel sektör firmasının yer aldığı kurumlar vergisi şampiyonlar listesinin en tepesindeki ilk 10’nun 6’sını veya ilk 14’ün, 10’unu teşkil ediyorlar. Bunda bir tuhaflık var mı?

* * *

Eğer kâr etmek iyi yöneticiliğin göstergesi ise, bu listeden çıkarılacak ilk sonuç, reel sektör firmalarını yönetenlerin, banka yöneticilerine kıyasen beceriksiz ve hatta geri zekâlı olduğudur. Herhalde bu yorumla, bırakın reel sektör firmalarını, bankaların genel müdürleri bile hemfikir değildir. Çünkü Türkiye’de ve dünyada çok sayıda banka batmıştır veya batacaktır. Bu başarısızlık da sadece banka yöneticilerine fatura edilemez. Bankaların kârı, para ve maliye politikalarıyla birebir ilişkilidir. Konuyu irdeleyelim.
1. İş hayatında iki tür kâr/zarar vardır. Birincisine “operatif” ikincisi ise “spekülâtif” denir. Operatif kâr/zarar “Gelir Tablosu”ndan, spekülatif kâr/zarar “Bilânço”dan çıkar.
2. Operatif kâr, iş yaparak, çalışarak, katma değer yaratarak elde edilen kârdır. Spekülatif kâr ise, elde tutulan bir şeyin mesela, malın, mülkün veya emtianın fiyatının artmasıyla elde edilir. 3. Banka kârları, daha ziyade spekülatiftir. Ama onlar da şimdilerde ödeme hizmetlerinin fiyatını arttırarak operatif kâra yöneliyorlar.
4. Operatif kârlar milli geliri arttırır, spekülatif kârlar veya zararlar milli geliri arttırmaz veya azaltmaz. Bir kimsenin sahip olduğu hisse senedi, tahvil veya arsanın fiyatı arttı diye milli gelir artmaz.  Borsa endeksinin inip çıkmasıyla milli gelir rakamı değişmez.
5. Sanayi firmaları “2” gibi düşük, bankalar ise “8” gibi yüksek finansal kaldıraçla çalışır. Yani az öz kaynak, çok borç kaynak kullanır. Bu yüzden paranın maliyeti ile getirisi arasındaki fark açıldıkça, öz kaynağın verimi yani kâr misliyle artar.
6. Banka kârı ile reel sektör firmasının kârı aynı şey değildir. Bankaların öz kaynakları finansal varlıklara bağlı olduğundan bunlar faiz geliri yaratır bu da kârı yükseltir. Reel sektör firmalarının öz kaynakları “reel varlıklara” bağlanmıştır. Bunların değer artışı gelir sayılmaz. Banka kârı ile sanayi şirketi kârını kıyaslamak için “iktisadi kâr” hesabı çıkarmak gerekir.
7. Öz kaynağın maliyetini görünen kârdan düşerek bulunan “iktisadi kâr”lara bakılırsa, bankaların çoğu ve özellikle kamu bankalarının göründüğü kadar kârlı olmadığı hatta zararlı olduğu anlaşılır.
8. Bir A.Ş. olduğu için Merkez Bankası’nın vergi şampiyonları listesine dâhil edilmesi komiktir. Merkez bankaları “kâr veya zarar etmez”.
Son Söz: Çabuk çıkan, çabuk iner.

Yazarın Tüm Yazıları