GEÇEN cumartesi sabahı kızım Ceylan beni aradı. “Baba, bugünkü yazında bir hata var; Vancouver, ABD’de değil Kanada’dadır” dedi.
Tabii başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Ne kadar titizlenirsem, titizleneyim bazen böyle hatalar yapıyorum. Okurlardan beni bağışlamalarını dilerim. * * * Dünya ekonomisinin en önemli aktörü hâlâ ABD’dir. Bugüne kadar tüm küresel krizler Amerika’dan, daha spesifik olarak Amerika’nın finansal sektöründen çıkmıştır. Amerika’dan doğan krizleri dünyaya bulaştıran sivrisinek ise dolardır. Bir ülkenin parası hastalanırsa, ulusal kriz; dolar hastalanırsa, küresel kriz çıkar. Çünkü dolar, bir dünya parasıdır. Bir bakıma dünyanın “Yasal Ödeme Aracı”dır. Dünyanın hangi ülkesinden bir mal veya hizmet alsanız, bunun bedelini dolarla ödeyebilirsiniz. Satıcı ben bu parayı almam demez. Hatta devlete olan borçlarınızı da dolarla ödeyebilirsiniz. Uluslar arası, hatta Türkiye gibi parası döviz olmayan ülkelerde, yurtiçinde yapılan ticari sözleşmelerde çoğu kez dolar kullanılır. Vadeli borç ertelemeleri dolarla yapılır. Pek çok emtianın fiyatı dolarla ifade edilir. Kısaca dünya ekonomisinin işleyişinde dolar, bekli de tüm ulusal para birimlerin toplamından daha fazla etkiye sahiptir. Bu sebeple bütün dünyada bankacılar, iş adamları, kamu maliyecileri ve küçüklü büyüklü tasarruf sahipleri doların geleceğiyle ilgilidir. * * * Pekiyi, hepimizin ekonomik hayatını bir şekilde etkileyen doların geleceği neye bağlıdır? Cevap: Amerikan finansal sisteminin doğru çalışmasına. Amerikan Başkanı Obama, göreve geldiğinde Amerika’da finansal kriz çoktan başlamıştı. Obama, dalga, dalga dünyaya yayılan krizi çözmek için uzmanların önerdiği “açık bütçe+sıfır faiz+bol para” önlemlerini cesaretle aldı. Ama bir şeye kafayı taktı. O da Amerikan finansal sektörünün kısaca bankaların düzenlenmesi ve denetlenmesi meselesiydi. İşte bu sebeple geçen hafta ABD’de kapsamlı bir “Bankacılık Reform Kanunu” kabul edildi. Bizim 2001 krizinden sonra yürürlüğe giren Derviş’in “Güçlü Ekonomiye Geçiş” projesini hatırlayın. Tıpatıp olmasa da birbirine çok benzeyen iki hikâyedir. * * * Bankalar fıtratları icabı spekülatördür. Yani iddiaya girerler. Spekülasyon, gelecekte faiz, döviz, çapraz kur, enflasyon, emtia fiyatları, menkul ve gayrimenkul varlık değerleri ne olacak diye kestirimde bulunup ona göre bugünden pozisyon almak demektir. Az öz kaynak, bol borç kaynakla yapılanlara da “kaldıraçlı türev ürün” denir. İddiaya girenler, bir sıçrar, iki sıçrar, üçüncü de yakalanır. Tek bir banka batsa mesele yoktur. Ama bankacılık sektörü spekülasyonu “hep birlikte ve aynı yönde yaparsa” krize sebep olur. Mesela tüm bankalar, gayrimenkul değerleri yükselecektir varsayımına dayalı olarak ipotekli kredi verir ve bina arzını arttırırsa, emlak fiyatları düşer, düşünce de finansal kriz çıkar. Masum halkın mevduatı batmasın, ekonomi büzülmesin, millet işsiz kalmasın diye devlet, bankaları kurtarır. Obama, madem batan bankaları kurtaran devlettir, öyleyse devletin de bankaları, halkın parasıyla iddiaya girmekten menetmek görevidir diyor. Yoksa bankacıların dediği gibi, bu sektörün kârında kimsenin gözü yoktur. Son Söz: Bankacı bankacıya, baka, baka azar.