ASLINA bugün “Başkanların Uçak Yoldaşları” diye bir yazı yazmak istiyordum.
Çok uzun yıllar yerli filmlerimizin değişmez konusu “Zengin sarışın kız, fakir esmer oğlan” veya “Fakir esmer kız, zengin sarışın oğlan” arasında geçen aşk maceraları ve bu ilişkide aniden ortaya çıkan büyük değişimlerdi. Hiçbir yaratıcı zekâ istemeyen bu bayat senaryolar, yıllarca film yapımcılarına iyi para getirdi. Çünkü halk bu duygu sömürüsünü izlemekten zevk alıyordu. Ancak, buna çok benzeyen aynı derecede yaratıcılıktan yoksun “Başkanların Uçak Yoldaşları” filmleri basınımızın manşetlerinden bir türlü inmiyor. Cumhurbaşkanı veya Başbakan bir yurt dışı geziye çıkıyor. Uçağına, çoğunluğu yandaş ve yoldaş ikinci cumhuriyetçilerden oluşan medya erbabını alıyor. Havalanır havalanmaz bu zevata “çok önemli şeyler” söylüyor. Onlar da bunu ertesi günkü gazetelerde bizlere naklediyorlar. Başkanlar, önemli şeyleri karadayken söyleyemezler mi, bu basmakalıp mizansenden gına gelmedi mi diye yazacaktım; vazgeçtim.
* * *
Güney Kore’nin Başkenti Seul’de G-20 toplantısı yapılacakmış. G-20 bildiğiniz gibi milli gelir büyüklüğü sıralamasındaki ilk 20 ülkeden oluşuyor. Bu toplantıda Türk iş dünyasını TÜSİAD temsil edecekmiş. Niçin MÜSİAD değil anlamadım. Neyse. Zirve öncesinde TÜSİAD ile ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan bir araya gelip ne diyeceklerini birbirine ve dolayısıyla “cumhura” anlatma fırsatı bulmuşlar. İsterseniz bu toplantıda ileri sürülen görüşleri, anladığım kadarıyla bir de ben anlatayım.
1. Cari açık tartışmaları bitmiştir. Gerek TÜSİAD gerek Hükümet, cari açıksız yaşanamayacağı kanaatine ulaşmıştır.
2. Tek hedefi sıcak para akımlarını aksatmamak olan hükümetin ekonomi bakanı, sıcak paraya “korkma gir” anlamına gelen “risk primi” kıstaslarına göre ülkemizin iyi düzeyde olduğunu, ancak reyting şirketlerinin bunu yeterince takdir etmediğini söylemiştir.
3. TÜSİAD, milli gelirin yılda en az %6 büyümesi ve bunu sürdürebilmesi için alafranga Türkçeyle “arz yönlü, üretimi tetikleyen politikaların geliştirilmesine ihtiyaç duyulduğunu” söylemiş.
4. Bunun anlamı, bordrodan kesilen gelir vergisi oranlarının düşürülmesi, kıdem tazminatının mümkün mertebe kaldırılması, elektrik, yol ve liman yatırımlarının artması, sanayiye uygun arsa temini, emekçilerin bilgi ve becerilerinin devletçe geliştirilmesi, yatırım finansmanın ucuzlaması, işten adam çıkarmayı kolaylaştırarak işvereni ek istihdamdan korkmaz hale getirilmesidir.
5. TÜSİAD, bir bakıma ekonomiyi planlamak anlamına gelen “sanayi politikası” izlemekle bağdaşmaz gibi duran “serbest piyasa” düzeninin bağdaşabileceği bir sisteminin kurulabileceğini söylemiştir.
6. TÜSİAD, hükümetin girişimciler arasında bir nevi “sosyal adaleti” kollayan Anadolu kaplanları yaratmaya dönük sanayiyi teşvik politikasından vazgeçip, firmalarımızın uluslararası “rekabet gücünü arttıracak” bir teşvik sistemine geçmesini tavsiye etmiştir. İktisat hocası Dr. İzak Atiyas’ın gündeme taşıdığını anladığım bu husus, özellikle iç siyaset açısından son derecede önemlidir. (Devamı var)
Son Söz: Zor alan iktisadi değil, siyasi karar almaktır.