ÜRDÜN’de uzun süre maliye bakanlığı yapmış olan yakın arkadaşım Dr. Michel Marto, 1962 ODTÜ ekonomi-istatistik bölümünden mezundur.
Michel bir gün Ankara’da bir partiye (kızlı oğlanlı danslı toplantı) gitmiş. Orada tanıştığı güzel bir kıza Arap olduğunu söyleyince kız da ona “hem beyaz, hem arap; bu nasıl oluyor?” demiş. Akşam yurtta Michel herkese bunu anlatıyor ve kızın cehaletiyle dalga geçiyordu. Ben de ona Türkçede ‘arap’ siyah anlamına da gelir. Kızcağız iki kelimeyi karıştırmış belki de sana pas vermiştir dedim. Her Allahın günü en az beş saat nutuk atan başbakanımız kendi “Arabizasyon” politikasına karşı çıkanları susturmak için “bazıları köpeklerine ‘arap’ adını koymuştur” diyor. Başbakanımız herhalde biliyordur. Siyah renkli köpeklere arap adı verilir. Bu adı koyan Arap milletini kastetmez. Bazılarımız da özellikle fino köpeklerine bir İngiliz erkek isminin kısası olan “Bobi”, bazılarımız da büyük köpeklerine de ‘paşa’ adını koymuştur. Köpeğe isim takmak onu sevmek demektir. * * * Aslında bu bir iktisat yazısıdır. Lütfen okumaya devam edin. Ekonomi dünyasında şu aralık çok sıkı bir kapışma var. New York Times gazetesinin Nobel ödüllü iktisat köşe yazarı Krugman, krizden çıkmak için hükümetler “bütçe açığı vermekten korkmamalıdır” diyor ve tezini şöyle savunuyor: 1. Birinci aşamada verilecek bütçe açığı, ulusal ekonomide bir “canlandırıcı” (stimulus) olarak çalışacak ve “çarpan etkisi” (fiscal multiplier) ile milli geliri büyütecektir. 2. Büyüyen milli gelir de devletin vergi hâsılatını arttıracaktır. Böylece ikinci aşamada “bütçe açığı” kendiliğinden küçülecektir. Karşı tezde olanlar ise, bütçe açıklarının artarak sürmesi, insanlarda “bindik bir alamete, gidiyoruz felakete” duygusu yaratacaktır. Bu nedenle piyasaların ve hane halkının, hükümete olan güvenini azaltacaktır dedikten sonra, şöyle bir akıl yürütme yapıyorlar. 1. Hükümete güvensizlik ve onun yarattığı belirsizlik ortamı, ekonomide bir büzüşme yaratacaktır. 2. Hatta ekonomiyi canlandırsın diye verilen bütçe açığı “negatif mali çarpan” (negative fiscal multiplier) etkisiyle milli geliri azaltacak, devletin vergi geliri düşecek ve açık daha da büyüyecektir. * * * Parası döviz olmadığı için, Krugman’ın ABD’yi ve AB’yi düşünerek geliştirdiği teze, sıcak bakamayan Türkiye ne yapıyor? Mayıs ayı sonuçlarına göre, harcama kısarak değil, ithalat artışına bağlı olarak artan dolaylı vergilerle “sıkı bütçe” uygulaması sürüyor. Yıllık faiz dışı fazla hedefi 6.5 milyar TL iken, mayıs sonunda bu sayı 14 milyara çıkıyor. Yıllık bütçe açığı hedefi 50 milyar TL iken beş ayda sadece 10 milyar açık veriyor. Harika! Üstelik büyüme tahminleri şimdiden yıllık yüzde 6’yı geçti bile. Harika! Yani Türkiye “karşı tezi” uyguluyor ve ilk aşamada bile başarılı oluyor. Pekiyi şeytan bunun neresinde? Şeytan “cari açığın” patlamasındadır. Anlayacağınız yine “el parasıyla ekonominin çarklarını çevirme” modeline geri döndük. Bu durumda sorun, yurt dışından kesintisiz para akışını sağlamaya dönüşüyor. Batı’dan akan döviz aksarsa, neden Arap parası bunun yerini almasın? Son Söz: Reel politik, reel ekonomiktir.