ONİKİ gündür Amerika’dayım. "Yeni Dünya"ya ilk kez 42 yıl önce gelmiştim.
27 yaşındaydım; Arçelik’te şube müdürlüğünde bulunmuş, 25 aylık askerlik görevini tamamlamış, küçük gazetelerde hikayeleri ve röportajları yayınlanmış, kendince ’gözlemci’ bir kişiydim. İki yıllık master eğitimim esnasında Amerika denilen büyük olayı anlamaya çalıştım. Bu göçmenler ülkesi, nasıl olup da dünyanın en gelişmiş ekonomisi ve en büyük askeri gücü olmuştu? Sonra uzun yıllar buralara yolum düşmedi. 1989-2000 arasında sıkça gelip, gittim. 11 Eylül 2001’den beri de hiç gelmemiştim. Amerika, hálá 40 yıl önceki zengin, müsrif ve muhteşem büyük ülke. Bana göre fazla değişen bir şey yok. Kırk yıl önce Amerika’nın ’zenci’ meselesi vardı; onu "daha fazla özgürlük ve kanun hakimiyeti" sayesinde çözmüşler, ama zenciler kendi sorunlarını çözememiş. Bu sefer farklı ne buldun diye sorarsanız, Amerikalıların "9/11" dedikleri, terörist saldırısının yarattığı travmadan cıkamamış olmalarıdır cevabını veririm. Nasıl çıksınlar ki, onlar bu intihar saldırılarını, o tarihten 60 yıl once, II. Dünya savaşına girmelerine sebep olan Pearl Harbour baskını ile eş tutuyorlar. Bunları yapanlara derslerini vermek ve onları bir daha aynı şeyi yapmaktan caydırmak için, Irak ve Afganistan’da savaştıklarını söylüyorlar. Bu savaşların, Amerika’nın kendi özgürlük savaşı olduğunu ileri sürüyorlar. Ancak bu teori ile mutabık olmayan çok büyük bir kütle var. "Terörle mücadeleyle, Irak savaşının ne ilgisi var?" diye soranların sesi gitgide daha gür çıkıyor. Şu soruları soruyorlar: Irak’ta savaşıldığı için, Amerika şimdi daha güvenli bir ülke mi oldu? Terörün başı ezildi mi? Hayır deniyor; ispatı ulkede hálá "turuncu alarm" önlemleri geçerli olması. Pek tabii, "9/11" karşısında hiç bir şey yapılmamış olsa, şimdi Amerika ve Avrupa daha mı güvende mi olurdu sorusunun cevabı da belli değil.
* * *
Kuşku yok Amerika’nın moralini bozan ve Bush yönetimine muhalefetin artmasına sebep olan husus, Irak savaşında batağa saplanılmış olması. Geçen hafta bir gazetede, Bush yönetimine gönüllü danışmanlık yapan, eski Dışişleri Bakanı Dr. Hanry Kissenger’ın bir beyanatı vardı. Amerika’nın Vietnam mağlubiyetinde siyasi sorumluluk taşıyan Kissenger, "Irak Savaşı’nı zaferle bitirmekten başka hiç bir sonuç, Amerika’nın onurunu kurtarmaz" diyordu. Anlaşılan Dr. Kissenger, Vietnam yenilgisini hiç unutmamış.
"Biz, Vietnam’da savaşı kazanıyorduk; ama ülke içinde halkın desteğini kaybettiğimiz için mağlup olduk.Aynı şeyin Irak Savaşı’nda tekrar etmesine izin vermeyin" diyordu.
* * *
"Tecrübe, insanın başından geçen olaylar değil, onlardan çıkardığı derstir" denir. Ancak, bir olay, iki farklı kişinin başından geçse, bu iki kişinin aynı olaydan çıkaracağı ders aynı olmuyor. İnsanların olaylardan çıkardıkları dersler, onların değer sistemlerini ve önyargılarının bir aynasıdır. Bu durumda, sorumlu mevkilerde bulunanların ’tecrübeli’ kişilere danışması, danışmanın kişiliğine göre, ülkeye faydalı veya zararlı olabilir.
Son Söz: Şahinden danışmanı olanın, gagasındaki kan kurumaz.