Alet-i ceriha veya cerrahi alet

CERH; kesme, yaralama demektir. “Alet-i ceriha” da bu fiilleri yapmaya yarayan aygıtlar anlamına gelir.

Sustalı çakı, bıçak, kama, şiş, kılıç, döner bıçağı (özellikle futbol maçlarına giderken taşınır) kunduracı falçatası, maket bıçağı, jilet ve buna benzer adam yaralamaya yarayan aletlerin tümü bu tanımın kapsamına girer. Alet-i ceriha, gazetelerin polisiye haberlerinde son zamanlara kadar sıkça kullanılırdı. Bitirim kahvelerinde arama tarama yapan polisler, sadece tabanca benzeri ateşli silahları değil, alet-i cerihayı da toplardı. Çünkü üstünde bu aletten bulunduranın kötü niyetli olduğu ve ilk fırsatta birilerine bedenen zarar vereceği düşünülürdü.
Cerrahi alet; cerrahların yani operatör doktorların hastalarını ameliyat ederken kullandıkları aletler demektir. Bu aletlerin başında da “neşter” gelir. Neşterin İngilizcesi “knife”tır. Yani “bıçak”. Bıçak veya neşter hem cerrahi alettir hem de alet-i cerihadır. Zaten cerrahi alet, alet-i ceriha deyiminin Türkçe tamlama haline getirilmiş halidir. Kısaca, alet-i ceriha ile cerrahi alet aynıdır. Aradaki fark bunların kim tarafından ne maksatla kullanılacağıdır.
* * *
Siyasi ve iktisadi hayatı düzenlemek için de aletler kullanılır. Bu aletlerin başında da yasalar gelir. Yasaların en tepesinde de anayasa vardır. Yarın ülkemizde bir anayasa referandumu var. Halkın yüzde 91 evet oyuyla kabul edilen 1982 Anayasa’nın birçok maddesi geçen 30 yıl içinde değiştirilmiş ancak en önemli özelliği olan yargının kuyruğunu hükümet karşısında dik tutmasına yarayan kurallar değişmemişti. Oylanacak değişikliğinin amacı işte bunu değiştirmektir. Kısaca “yargıyı hükümete bağlamaktır”. Parlamenter demokrasilerde anayasa değişikliklerinin halkoylamasına sunulmadan yapılabilmesi gerekir. Eğer düşünülen anayasa değişikliği o ülkenin millet meclisinden yeterli oy alamamışsa, toplumda ciddi bir fikir ayrılığı var demektir. Bir ülkede anayasasının “ruhunun” ne olması konusundaki ihtilafa, çözüm ancak referandumla bulunuyorsa, bunun anlamı o ülkede bir “devrim” yaşandığıdır. Devrim niteliğinde bir değişikliğin toplumda bölünme yaratması ise sebep değil, sonuçtur.
* * *
Yeni bir anayasayı veya anayasada yapılacak bir değişiklik demetini evet veya hayır diyerek kabul veya ret edecek yurttaş kararını nasıl verir? Yani adına anayasa denilen alette yapılması önerilen değişikliğe mi bakar, yoksa bu değiştirilmiş aleti, kimin ne maksatla kullanacağına mı? Çok açıktır ki, kararını sadece aleti tetkik ederek değil, daha çok onu tutacak eli değerlendirerek yapar. Bu bakımdan yurttaş çoğunluğu kararını, daha işin başında vermiştir. Yapılan propagandalar onların kararını değiştirmez. Propaganda da önemli olan kararsız vatandaşı etkilemektir. Çünkü bu gibi bölünmüşlük hallerinde sonucu, kararsızların kararı belirler.
* * *
Çok önemli bir soru sormak istiyorum: Türkiye’nin bu anayasa değişikliği Avrupa Birliği Parlamentosunda oylansaydı sonuç ne olurdu? Benim cevabım kahir ekseriyetle “evet” çıkardı. Şimdi de ikinci soru: Avrupalı milletler iç tehlike olarak Müslümanlığın ülkelerinde yayılmasını görürken, niçin Türkiye’de laikliğin güçlenmesini tehlikeli buluyorlar?
Son Söz: Sivrisinek, sıtma olmaz.
Yazarın Tüm Yazıları