Paylaş
Cumartesi günü ABD’nin Vancouver şehrinin “otomobil kullanımını asgariye indirecek” şekilde yeniden planlandığını yazmıştım. Derhal, Vancouver ABD’de değil, Kanada’dadır diye bilgi bombardımanı başladı. Internet’e girdim karşıma ilk Vancouver/Kanada çıktı. Yanılmışım dedim ve çarşamba günü okurlardan, hatamın bağışlanmasını diledim. Bunun üzerine önce Koç Üniversitesi’nin ilk rektörü Seha Tiniç başta olmak üzere diğer “bilgililer” iki tane Vancouver var, biri Kanada’da diğeri ABD’dedir diye düzeltmeye düzeltme yolladılar. Sözünü ettiğim kent Vancouver Amerika’dır.
* * *
Bilindiği gibi ekonomi iki sektörden oluşur denir. Biri “reel sektör” diğeri de “reel olmayan sektör”dür. Reel sektör, tarım, sanayi, hizmetler alt sektörlerinden meydana gelir. Hizmetler ise, bankacılık, ticaret, inşaat, ulaştırma, turizm, eğitim, sağlık, güvenlik, medya, eğlence, reklâm gibi kesimlerden oluşur. Reel olmayan sektör ise başta merkez bankası olmak üzere bankalar ve finansal işlemler yapan bütün kurum ve kuruluşların yaptığı “işlemleri” kapsar. Reel sektörle reel olmayan sektör, bir bütünün iki yarısı değildir. Ekonomi, aslında sadece reel sektörden ibarettir. Reel olmayan sektör, reel sektörün “aynadaki görüntüsü”dür. Reel sektörle, reel olmayan sektör arasında uyuşmazlık olursa, yani reel (gerçek) ekonomi, aynada yani “finansal tablolarda” olduğundan farklı görünürse, bilin ki bir finansal kriz yoldadır. Ne var ki, finansal kriz reel olmayan sektörde kalmaz. Buradan reel sektöre yansır. İktisadi kriz çıkar. Yani milli gelir geri gider, işsizlik artar. Bu sebepten dolayı, iktisadi krizlerin çözülmesi için işe bankaların bilânçolarını onarmakla başlanır.
* * *
Kapitalist sistemde iktisatçıların çoğu, dünyaya finansal pencereden bakarak yetişir. Bunlara “parasalcılar” denir. Bu sebepten mi nedir bir türlü gerçek iktisadı kavrayamazlar. (Bu biraz iddialı bir ifade oldu, ama gerçekten böyle düşünüyorum.) Üstelik iktisadi sistemi “bütünsel olarak kavrayamayan” diye nitelendirdiğim ekonomistler arasında ün sahibi olan Amerikalılar da var. Bu bilim adamları, bir süredir başta Amerika olmak birçok ülkenin “aşırı borçları” yüzünden küresel ekonominin ikinci bir dibe vurma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu yazıyorlar. Borçları dört başlık altında topluyorlar:
1. Kamunun Borçları,
2. Hane Halkının Borçları,
3. Reel Sektörün Borçları
4. Finansal Sektörün Borçları.
Bu borçlar ilgili ülkenin milli gelirine oranlanıyor ve sürdürülemez bir tablo ile karşı karşıya olunduğu hükmüne varılıyor. Eğer üstatlar öyle söylüyor ve onları da bankacılar dinliyorsa, hiç şüpheniz olmasın, sırf onların yaydığı bu kötümserlik yüzünden bir kriz daha çıkar. Benim üstatlara sorum şudur: Bu borçların alacaklısı kimdir? Son tahlilde alacaklı ile borçlu aynı kişi ise yani o ülke halkıysa bundan niye kriz çıksın ki? Bana göre ciddiye alınacak tek borç, bir ülkenin dış borcudur. Çünkü orada alacaklı ile borçlu farklıdır. Diğer borçlar önemsizdir, bunları milli gelire oranlamak da anlamsızdır.
Son Söz: Sudaki balinaya, vücudu ağır gelmez.
Paylaş