Paylaş
Hepimiz, birbirimize rasyonel davranmanın faziletini anlatırdık. Harekete geçmeden önce iyice düşünülerek alınan kararların, rasyonel olacağı varsayılırdı. İyice düşünmeden, daha çok önyargılarla ve duygusal etkilerle alınan kararlara da “irrasyonel” denirdi. Hatırlamakta fayda var. İşletmelerde verimlilik arttırma çalışmalarına da “rasyonalizasyon” tabir edilirdi. ODTÜ’de hocam Fuat Çobanoğlu’na göre rasyonel kelimesinin Türkçe karşılığı, akıllı değil iktisadi idi. Ben de buradan, akıllı davranmakla, iktisadi davranmak aynı şeydir diye bir sonuç çıkarmıştım. Memduh Yaşa Hocamızdan iktisat(d) kelimesinin, “kast(d)” kökünden geldiğini öğrenince zihnimde ikinci bir pencere açılmıştı. İktisadi davranmak, maksada uygun hareket etmekti. Bu da rasyonellik ve dolayısıyla akıllılıktı.
OYUN KURAMI (GAME THEORY)
Bu yılın iktisat Nobel ödülleri, oyun kuramı üzerine çalışan iki bilim adamına verildi. Bu bilim adamlarının iddiasına göre “kıt kaynakları, sayısız ihtiyaç sahipleri arasında en rasyonel şekilde fiyat mekanizması tevzi eder” diyen serbest piyasa iktisat kuramı belli hallerde işe yaramaz. Bunun yerine, matematiksel modeller (algoritmalar) kullanarak, devlet eliyle kaynak tahsis etmek (eşleştirme yapmak) daha fazla toplumsal fayda sağlar. Nobel iktisat ödülünü, oyun kuramcısı matematikçilerin alması ilk kez olmuyor. Demek ki iktisat, gitgide daha fazla bir “davranış bilimi” olmaya başladı. İktisat, klasik “para-milli gelir-istihdam” çemberinden çıktı. İktisatçılar da “böbrek bekleyen hastaların sıraya konması” dâhil, toplumun her sorununa çözüm
geliştirir oldular. Oyun Kuramı’nın ileri sürdüğü temel hipotezi, haddim olmayarak, özetleyeyim. İktisadi kıstaslara göre alınan kararlar, her zaman iktisadi olmaz. Yani ince hesapla karar alma sevdası yüzünden, akılsız hatta çok akılsız hareket etmiş olabiliriz. Pekiyi neden?
KOMŞUMA ON TANE VERECEKSEN BANA BİR EŞEK İHSAN ETME TANRIM
İki veya daha fazla kişinin dâhil olduğu her olayda insanlar insiyaki olarak “biz” ve “onlar” diye iki kümede toplanır. Kümeleşme hasım olmaktır. Hasımlık ise, husumet yaratır. Husumet de “işbirliği” yapmayı zorlaştırır. Aynı kümede yer alanların ortak paydası, kümedaşlarıyla hemfikir olmak değil, diğer kümedekilerin karşısında olmaktır. ABD Başkanı George Bush’un dediği gibi “ya benden yanasın, ya da bana karşısın”. Küme adına karar alanlar, kendi kümeleri için “maksimum faydayı” temin edecek yolu değil, karşı tarafın yapacağı hamlenin kendilerine vereceği “zararı minimize” edecek hareket tarzını seçer. Böylece iktisadın, halkın refahını maksimize edecek kararlar alınmasına yardım eden analizleri devre dışı kalır ve kümelerin zararlarını minimize edecek davranış biçimi yaygınlık kazanır.
Son Söz: Bireysel zararları azaltmak, toplumsal faydayı çoğaltmaz.
Paylaş