İKTİSAT, Memduh Yaşa hocadan öğrendiğime göre Arapça’daki ‘kasd’ kökünden türemiş bir kelimedir. Türkçe’de sonu ‘d’ ile biten kelimeler ‘t’ ile bitiyormuş gibi okunur.
Bu yüzden kasd, kast veya kasıt olarak, iktisad da iktisat diye telaffuz edilir. Kasıt kelimesinden türemiş çok önemli bir kelime ‘maksat’tır. Bu yüzden iktisadi kararları, kök anlamına göre değerlemek gerekirse ‘maksada uygunluk’ çok yerinde bir kriter olur. Gayri iktisadi davranış da ‘maksada hizmet etmeyen hareket’ demektir. İktisatta, neyin iktisadi, neyin iktisadi olmadığı tartışmalarının bitip tükenmemesinin bir temel sebebi de, ortada birden fazla maksat olmasıdır. İktisadi davranmak ‘akılcı’ hareket etmektir. Akılcı kelimesinin Latin dillerindeki karşılığı‘rasyonel’dir. İşletmecilik literatüründe ‘rasyonalizasyon’ eskiden çok kullanılan bir kelimeydi. İşletmeleri iktisadi hale getirmek demektir. İrrasyonel ise, iktisadi olmayan yani akılsızca ya da ‘aptalca’ demektir. İşkence bitmedi (!) dayanın. Yazıya geçiyorum.
* * *
İnsan, yaradılışı icabı, aptallık olsun diye bir şey yapmaz. Bu cümle, yazının başlama hipotezi. Yazının ikinci ifadesi ise ‘Ama herkes aptallık eder’. Bu ise genel bir gözlem. Zaten çoğumuz, yapmış olduğumuz aptallıkları kabul ederiz. Bazılarımız, kendisi için ‘ben hayatta hiç aptallık etmedim’ der. Bu kişiler, başkaları için ‘çok aptallık etti’ hükmünü en sık kullananlardır. Demek ki, bu dünyada çok aptallık edildiği, yani gayri iktisadi davranıldığı genel kabul görmüş bir ifadedir. Şimdi, cevabını arayacağımız soruyu birlikte tertipleyelilim: Nasıl oluyor da hiç kimse aptallık etmek istemediği halde, herkes zaman zaman aptalca hareket ediyor? Tekrar edeyim, burada ‘aptallığı’ maksada hizmet etmeyen davranış olarak tanımlıyoruz.
* * *
Az, çok birikimi olan kişilerin, bana son zamanlarda çok sık sorduğu soru var. 17 Aralık’tan önce ve sonra nasıl pozisyon alayım? Kısaca, yatırımlarımı (máli servetimi yani, vadeli-vadesiz mevduatı, tahvil, bono, Eurobond, fon, hisse senedi v.s.) ne yapayım? Ne alayım ne satayım? Dövize döneyim mi? Dövize döneceksem, değerli Euro’ya mı, yoksa değeri düşmüş dolara mı döneyim? Yoksa TL’deki pozisyonumu hiç mi değiştirmeyim? Kısaca ne yapayım da, bu belirsizlik artamında,
a) En azından elimdeki servetin değerini koruyayım?
b) Mümkünse, 17 Aralık olayından istifade ederek servetimi arttırayım?
Gelelim benim verdiğim cevaba. Rasyonel davranmanın ilk şartı, hangi amaca hizmet ettiğinini belirlemektir. Amacımız net değilse, atılacak ‘rasyonel’ adımları tanımlamak mümkün değildir. Yatırımcıların gibi karar alma zorluğu, 17 Aralık’ta Avrupa Birliği’nden Türkiye için nasıl bir karar çıkacağının bilinmemesinden ziyade, uzaktan tek gibi duran aslına iki ayrı maksadı aynı pozisyonla gerçekleştirmek arzusundan doğuyor. Bunlardan birincisi ‘serveti korumak’ diğeri ‘serveti arttırmak’. İki amacı tek kabul edersek, hangi al-sat-tut kararlarının akıllı, hangilerinin aptalca olduğunu belirleyemeyiz. İşe amaçların öncelik dereceleri saptanarak başlanmalıdır. Çünkü, iki farklı amacın gerektirdiği karar dizileri birbirinden çok farklıdır. Birincisi ‘riskten kaçar’, ikincisi ‘risk sever’ olmayı gerektirmektedir.
Benim tasarruf sahiplerine önerilerim şunlar.
1.Fırsatçı olmayın.Yani 17 Aralık’ı bir fırsat olarak görmeyin.
2. Eğer sizin için 17 Aralık bir fırsat değilse, bir tehlike de teşkil etmez.
3.17 Aralık’tan sonra bir dalgalanma olsa bile, bu geçici olacaktır.Kıpırdamayın.
Son Söz: En büyük aptallıkları, fazla akıllı olmaya çalışanlar yapar.