Paylaş
Paris Couture haftası davetleri, partileri, konserleri, ünlüleriyle bu sezon son yılların en iddialısı oldu. Oldukça hareketli geçen beş günlük maratonda ‘zenginlik’ ve ihtişam bir kez daha coşkuyla kutlandı!
Moda haftalarının en görkemlisi, hayal dünyalarımızı ateşleyen, fantezinin yüksek tasarımla birleştiği Paris Haute couture 2016 haftası 5-10 Temmuz arasında gerçekleşti. Avrupa’daki ekonomik kriz, Yunanistan’in iflasın eşiğine gelmesi, hazır giyim sektörünün dijital dünyanın talepleri ile her geçen gün daha da hızlanması, tüketilmesi, aynılaşması ve hatta yüzeyselleşmesi, sıradanlaşması bir yana, Paris Haute Couture haftası şaşası ve görkeminden hiçbir şey kaybetmemekte. Son birkaç yıldır ‘Haute Couture’ konseptinin ne kadar güncel dünyaya hitap ettiği tartışılırken, bu yüzbinlerce euro değerindeki tasarımların artık sadece kırmızı halıda oyunculara ödünç verilen ve markaların imajını güçlendiren koleksiyonlar olarak kaldığı konuşulurken, bu sezon Paris Couture haftası son yılların en iddialısı oldu. Asya ve Arap zenginlerinin artık başı çektiği, Rusların çekildiği, Amerikalıların tekrar sahaya girdiği oldukça hareketli bir couture haftası yaşandı.
İlkler:
– Miu Miu: 2016 Resort koleksiyonunu ve 22 yıl sonra ilk parfüm lansmanını büyük bir parti ve defileyle Paris Couture haftasında gerçekleştirdi. 90’lar ‘Club culture’ temalı koleksiyon ve davet, ünlü tasarım stüdyosu, aynı zamanda Fondazione Prada’nın mimarları AMO tarafından tasarlanmıştı. Defile Miu Miu defilelerinin her zamanki mekânı olan neo-klasik mimari örneklerinden Palais d’lena’da gerçekleşti. İçerisi ise endüstriyel bir gece kulübüne çevrilmişti. 90’ların liste başı parçası Snap’ten ‘The Power! ile başlayan defilede, Miu Miu’nun arşiv baskıları, PVC kaplamaları, siyah, sarı grafik desenlerin ve 90’lar kulüp kültürünün giyim kodları harmanlanmıştı. Defileden sonraki parti ise moda haftasının en iyi dans partisi oldu. DJ line-up’ı Frederick Sanchez ve Seth Troxler’dan oluşan partide Kate Moss, Naomi Campbell, Marc Jacobs ve birçok ünlü tasarımcı, fotoğrafçı ve model sabaha kadar dans etti.
– Fendi: Karl Lagerfeld’in modaevindeki 50.yılının şerefine, marka ilk Haute Couture defilesini gerçekleştirdi. ‘Fendi Haute Fuerrure’, tamamı kürkten oluşan 36 parçalık bir koleksiyon olarak izleyicilerin karşısına çıktı. Defile girişinde PETA’cılar için yoğun güvenlik önlemi alınmasına rağmen, protestolar beklenenden azdı. Koleksiyon, inanılmaz işçiliği, defile de set tasarımı ve müziğiyle çok başarılıydı. Defile sonundaki normalden daha fazla ve farklı bir tonda olan alkış ise zenginliğin alkışı gibiydi adeta…
– Schiaparelli: 40’ların sürreal tasarımcısı Elsa Schiaparelli’nin modaevinin tekrar projelendirilmesi ve tasarımcı arayışları, bu sezon tasarım direktörlüğüne Bertrand Guyon’un gelmesi ile sonuçlandı. Guyond, Schiaperelli için ilk couture koleksiyonu ile bugüne kadar edindiği teknik tecrübesini sergiledi. Brokar kumaşlar, şifon gece elbiseleri, sürrealist dokunuş olarak da Jean Cocteau’nun göz broşunu bir araya getirdiği koleksiyon marka için taze bir nefes oldu.
En iyiler:
– Chanel: Karl Lagerfeld, modanın deneyim ve duygu yaratması ne demek, nasıl olur bir kez daha herkese gösterdi. Her zamanki defile mekânı Grand Palais bu kez bir Casino’ya dönüştürülmüştü. Mekâna girer girmez etrafta slot makinalarının, ortada ise ‘Circle Prive’ yani büyük rulet ve kumar masalarının olduğu bir kumarhanenin içinde buluyordunuz kendinizi. Esas sürpriz ise defile başlar başlamaz ünlü oyuncu Kristen Stewart’ın sabaha karşı kumarhaneye gelen kumarbaz edasıyla içeri girip masaların birine oturması ile başladı. Ardından, Isabella Hupert, Vanessa Paradis ve Johny Depp ile kızı Lily Rose Depp, Rita Ora, Alice Dellal ve en son olarak da Julienne Moore’un gelip kumar masalarına oturmasıyla herkesin nefesleri tutuldu. Unutulmaz bir sahneydi. Derken defilenin başlamadı, modeller masaların etrafında yürümeye başladılar ve bu esnada ise bu A-liste ünlüler kumar oynamaya devam etmekteydiler. Son olarak Kendall Jenner’in smokin tarzında bir gelinlikle son yürüyüşü yapmasıyla herkes teker teker defile alanını terk etti. Koleksiyon etek takımlar, parlak kumaştan elbiseler, boxy ceketler, blazer’lar ve ardından gelen gece elbiseleriyle göz kamaştırdı.
– Jean Paul Gaultier: Geçtiğimiz sezon prêt-à-porter, yani hazır giyim koleksiyonu için jübilesini yapan Gaultier, artık sadece Couture koleksiyonuna yoğunlaşmak istediğini belirtmişti. Halen Grand Palais’de devam etmekte olan retrospektif sergisini gördükten sonra da tasarımcının 40 yıllık moda hayatında yarattığı ve başardığı, ikonlaştırdığı temaları görmek, couture koleksiyonunu anlamak için yeterli. Britanya sahillerindeki denizcilerden ilham aldığı bu koleksiyonunda yine ikonik trençkotlarını, takım elbiselerini, meşhur çizgilerini ve usta ‘styling’ ve tiplemelerini izlemek her zamanki gibi moda haftasının en zevkli defilelerinden biriydi.
– Dice Kayek: Dice Kayek de Gaultier gibi hazır giyimi bırakıp Haute Couture’e yoğunlaştıklarından beri kendilerine özgü formlarını, muazzam el işçiliklerini, zengin ve kontrast kültür altyapılarını ultra modern sunmanın ustalığını çok net gösterebiliyorlar. Musée des Arts Décoratifs ‘de sundukları koleksiyon Nocturne 54, yapısal ve grafik teknik detayları, 3D işlemeleri ve silüetleriyle çok başarılıydı. Smokin takımların ve mimari formlu mini elbiselerin oluşturduğu koleksiyon, modern ve çağdaş couture için en iyi örneklerden biriydi.
– Christian Dior : Raf Simons, geçtiğimiz aylarda çıkan ‘Dior&I’ belgeselinde de belirttiği gibi koleksiyonlarını hazırlarken birçok referansı birden kullanıyor, ustalığı da burada yatıyor. Dior 2016 couture şovu için de biraz kilise, biraz bahçe, biraz da Ibiza gece kulüplerinden ilham almış... İşte böylesine bambaşka referansları isleyip ortaya müthiş modern, feminen, masalsı ve sofistike bir couture koleksiyonu çıkarmış.
Giambattista Valli: Egzantrik kadınlardan ilham almayı seven Valli, bu sefer Peggy Guggenheim”i ilham perisi yaptığı koleksiyonda hacimli tuller, nakışlı tunik pantolon takımlar, kuştüyleri ve organza ile zenginleştirilmiş eklektik bir siluet yaratmıştı.
Versace: Donatella Versace geçen sezonki ve aslında her zamanki keskin, cilalı, seksi siluetli koleksiyonunun aksine bu sefer yumuşak, romantik ve akışkan bir koleksiyon sundu. Woodstock festival şıklığının couture versiyonu havasındaki koleksiyon yine moda haftasının en star modelleriyle gerçekleşti.
En havalı parti:
Tory Burch, ilk Paris mağazasının açılışı için verdiği davette Lauryn Hill konseri ile gönülleri fethetti. Hotel de Sully’nin bahçesinde Marakeş esintili ambiyans içerisinde konser veren Lauryn Hill, moda basınını ve davetlileri coşturmayı bildi. Aynı gece Lancôme, 80.yıl kutlaması için Kylie Minogue’u, Viktor&Rolf de meşhur parfümleri ‘Flowerbomb’un 10. yıl kutlaması için Tori Amos’ı sahneye çıkardı. Gecenin sonunda gidilen Castel’de ise Kanye West, tasarımcı arkadaşı Haider Ackermann’ın partisinde tüm gece dans etti.
Paylaş