Moda dünyası da dönüyor!

Haberin Devamı

Dünya moda endüstrisinin heyecanla beklediği moda haftaları her zaman olduğu gibi New York, Londra, Milano ve Paris sırasıyla gerçekleşti.
İlkbahar-yaz 2016 koleksiyonlarının sergilendiği sezon defilelerinde önümüzdeki altı ay sektöre ilham vericek trendler de ortaya çıkmaya başladı.


Moda, içinde bulunduğumuz ‘dönemin ruhu’nun (zeitgeist) en direkt göstergelerinden biri. Sosyal, toplumsal, kültürel, dinamiklerin aynası, bazen öncüsü.. Bu sebeple de koleksiyonlarda, dijital çağın getirdiği enformasyon fazlalığının adeta bir ‘kolaj’ yaratmasının etkilerini gördük. Nasıl ki Instagram’daki bir fotoğrafın ilk kaynağının kim olduğunu bilemediğimiz ve daha da önemlisi artık bunu önemsemediğimiz bir dönemde yaşıyorsak, dönemlerin veya akımların tasarımcılar tarafından en kişisel yorumlamalara, en ‘patchwork’ (yamalı?????) hallerine ulaştığı bir sezon yaşıyoruz. Tek bir dönem etkisinin hakim olmadığı ilkbahar-yaz 2016 sezonunda, bireysellik, cinsiyetsizlik, romantizm, fütürizm, farklılıkların kutlanması ve ‘minimal grunge’ (?????) en belirgin alt metinlerdi.
Koleksiyonlar haricinde, sektörde de farklı bir döneme girildiği hissediliyor. Yıldız tasarımcılar, büyük isimler yerine, isimsiz sayılabilecek, çoğu zaman ünlü bir tasarımcının yanında yıllarca çalışmış ancak markalariçin ilk başta risk gibi gözüken isimlere yer veriliyor artık. Frida Gianni’den sonra apar topar Gucci’nin kreatif direktörlüğüne gelen Alessandro Michele bir anda moda sektörünün en heyecanla şovlarına imza atmaya başladı. Öyleki uzunca bir süredir duraklama döneminde olan Gucci, bir yandan satış rekorları kırıyor bir yandan da yepyeni görünümüyle moda tutkunlarını kasıp kavuruyor. Balenciaga’nın geçen hafta açıklanan yeni tasarımcısı şimdiden benzer bir ilgi yarattı. Son dört sezondur Paris’te ‘underground’ kitleyi ele geçiren marka ‘Vêtements’ın tasarım ekibinin başı Demna Gvasalia da Balenciaga’nın yeni kreatif direktörü olarak açıklandı.

Haberin Devamı


New York Moda Haftası’nda öne çıkanlar

Haberin Devamı

* Dünyada olup bitenlerin trajikliği (göçmen sorunu, liderlerin faşizan fantazileri) koleksiyonlarda tam ters etki yaratmış. New York’ta romantizm rüzgârları esiyordu. Tasarımcılar adeta romantik bir kaçışın hayalini kurmuşlar. Bir başka gözlem de tasarımcıların ‘slow fashion’ (yavaş moda???) kavramını irdelemesiydi. Mesela Tory Burch, ‘doğal güzellik’ kavramının yine ‘kendi doğal seyrinde’ gelişmesinden ilham aldığı bir koleksiyon ortaya çıkarmıştı.
* Givenchy’nin kreatif direktörü Riccardo Tisci modaevindeki 10’uncu yılını kutladı. Tisci’nin tam da 11 Eylül’e denk gelen defilesi için, İkiz Kuleler’in yerine yapılan Freedom Tower fon olarak seçilmişti. Tisci’nin yakın dostu sanatçı Marina Abramoviç’in konsept çalışması ve performansıyla kültürler arası hoşgörü teması vurgulandı. Ama defile, her zamanki gibi ‘front row’ yani ön sırasıyla koleksiyondan daha fazla konuşuldu. Julia Roberts, Debbie Harry, Courtney Love, Amanda Seyfried, Uma Thurman ve Nicki Minaj ilk göze çarpanlardı. Ve fakat bir günümüz gerçeği yüzümüze bir kez daha çarptı: Kim Kardashian & Kanye West çiftinin genç kitleden herkesten çok tezahürat alması...

Haberin Devamı


En iyi koleksiyonlar

* Calvin Klein: Koleksiyon, ilk bakışta 1990’ların meşhur saten spaghetti askılı elbise silueti ve o meşhur Kate Moss fotoğrafının, biraz Courtney Love ve Nirvana grunge’ı katılmış halini andırıyordu. Ama aslında Hollywood’un ihtişamlı dönemleri 40’lar ve 50’lere kadar uzanıyordu. Yepyeni, genç ve modern bir koleksiyonla New York’un en iyilerdendi.
* Marc Jacobs: Son yılların en epik şovunu gerçekleştirdi. Ziegfield Tiyatrosu’ndaki defile, modellerin Hollywood yıldızları havasında tiyatronun dışındaki kırmızı halıda poz vermeleriyle başladı. Amerikan pop kültürünün sembollerinden Andy Warhol ve onun pop-art baskıları, Amerikan bayrağının kırmızı-beyaz-mavi yıldız ve çizgileri, Bruce Springsteen jeanleri, Gatsby flapper elbiseleri podyumdaydı. Deriler, püsküller, kuştüyleri, payet gibi detaylarla en maximalist ve etkileyici koleksiyonlardandı.
* Proenza Schouler: Tasarımcı ikilinin Küba seyahatlerinden aldığı ilham, koleksiyonda kullandıkları volan ve fırfır detaylarına dönüşmüştü. Koleksiyon, Yves Saint Laurent’in 1977’de sergilediği ‘Gypsy’ koleksiyonunun günümüze uyarlanmış hali gibiydi.
* Altuzarra: Tasarımcı Joseph Altuzarra, rafine, feminen ve eklektik koleksiyonlarına bir yenisini daha ekledi. Fransa’nın Bask bölgesinden aldığı ilhamla hazırladığı koleksiyonunda artık imzası haline gelen hem cool hem seksi kalem eteklere ve düşük omuzlu, inci nakışlı elbiselere yer vermişti.
* Victoria Beckham: Victoria Beckham’ın tasarıma başladığı ilk günden beri gösterdiği müthiş azim, disiplin ve geldiği nokta gerçekten takdirlik: Rahat, özgür, akışkan, esnek ve güncel. Koleksiyonlarındaki kadın silueti de bu tanımlamalara paralel bir kadın. Bu sezon bu yeni kadın silüetine sürpriz desenler ve baskılar ekleyerek şaşırtma katsayısını yükseltti.
* Ralph Lauren: Ralph Lauren Fransız Rivierası’ndan esinlendiği ilkbahar-yaz 2016 koleksiyonunda marin çizgiler, denizci takımlar, kırmızı, beyaz ve lacivertin en grafik kullanımları, organza parlak renkli gece elbiseleri ve yumuşacık yaz derileriyle lüks ve sofistike şıklığı yansıtmış. Haftanın en iyilerindendi.
* Alexander Wang: Kendi adını taşıyan markasının 10’uncu yılını kutlarken ve Balenciaga’daki kısa süren kreatif direktörlüğüne veda ederken, New York’ta yani evindeki şovda, köklerine dönmüştü adeta. Kendisini meşhur eden ‘sokak stili’nin, hip-hop kültürünün, atletik ve spor giyimin western ve grunge detaylarla birleştiği bir koleksiyon ve ardından verdiği büyük partiyle kutladı yeni yaşını. Lady Gaga, Kanye West ve Nicki Minaj da tasarımcıyı yanlız bırakmayanlardandı.

Yazarın Tüm Yazıları