Paylaş
En köklü ve prestijli sanat organizasyonlarından olan Venedik Bienali bu hafta ön gösterimleriyle açıldı. ‘Dünyanın tüm gelecekleri’ temalı organizasyonda öne çıkan çağdaş sanat eserleri, akılda kalan çalışmalar hangileri?
Venedik Bienali 56. Uluslararası Sanat Fuarı ‘All The World’s Future’s temasıyla bu hafta ön gösterimleriyle açıldı. 22 Kasım’a kadar da ziyaret edilebilir. Hatırlarsanız, bundan önceki iki bienalin teması ‘ILLUMinations’ (Aydınlanmalar) ve Ütopya’ydı. Bu yıl içinse başlık ‘All The World’s Futures – Dünyanın Tüm Gelecekleri’ olarak belirlendi. 136 katılımcı, çağdaş sanat eserleriyle konuyu sosyal, politik, kültürel, çevresel ve teknolojik olarak ele alıyor.
Türk pavyonunda neler var? Bu sene Türkiye için de çok önemli bir sene. Kişisel ve kurumsal 21 sponsor sayesinde, bizim de Venedik Bienali’nde 2034’e kadar kalıcı bir pavyonumuz var artık. Bu yıl ilk kez açılışı da yapılan yeni Türk Pavyonu’nu , Sarkis ‘Respiro’ enstalasyonuyla temsil etti. Defne Ayas’ın kuratörlüğünde, IKSV’nin organizasyonuyla gerçeklesen Sarkis ‘Respiro’ enstalasyonu, iki ‘site-specific’ neon gökkuşağı, yedi çocuğun parmak izlerinin suluboyayla uygulandığı iki büyük ölçekli aynadan oluşuyor. Otuz altı adet, ortaçağ tekniğiyle birleştirilmiş ışıklı panelde acılar, savaşlar, isyanlar üzerinden sanatçının ve kimi zaman bizim hafızalarımızda sembolleşmiş imajlarla bir çeşit ‘insanlık’ eleştirisiyle ortaya koyuyor.
En politik bienal: Herkesin ortak fikri, ‘gelecek’ temalı bienalin genel havasının oldukça karamsar olduğuydu. Küratör Okwui Enwezor’un seçimleriyle ortaya çıkan işler arasında en çok dikkat çeken durum, çoğunluğun politik işler olması. Karl Marx’ın Das Kapital’inin her gün bölüm bölüm okunduğu bir program da var bienalde.
Endişe çağı: Bilgi ve teknolojideki müthiş ilerlemeye rağmen, müthiş bir endişe çağı yasamakta olduğumuz genel havası hemen hissediliyor.
Klasiğe dönüş: Bir diğer dikkat çeken tema ise hafıza ve anılar üzerine yapılan işler. Gelecek düşünüldüğünde geçmişle bağını koparıp hiper-fütüristik bakış açıları yerine çok fazla klasik sanat, heykeller, antik çağlara dönüş ve göndermeler de dikkat çekiyordu bienalde.
Farklı dinler, farklı bakış açıları: Dini temaların vurgulandığı işler arasında İzlanda’yı temsil eden sanatçı Christoph Büchel’in eski bir katolik kilisesini bienal boyunca camiiye çevirmesi ve ibadete açılmasıyla oluşan iş ‘The Mosque’ ve Suriye’den ‘Snapshots of History in the Making’, İslami teröre karşı çıkan protestocu bir Suriyeli kadının videosu oldukça çarpıcı işler arasında.
En çok fotoğraflanan eser: Japonya Pavyonunda sergilenen, sanatçı Chiharu Shiota’nın ‘The Key in the Hand’ enstalasyonu bienalin herkes tarafından en çok beğenilen işlerinden biri oldu. En çok fotoğrafı çekilen de olabilir. Genel olarak politik işlerin yanında geçmişle gelecek romantizmi yaşatan bu iş sanatçının dünyanın dört bir tarafından topladığı binlerce anahtardan oluşuyordu.
Ses getiren işler: Bienalin en heyecan verici işlerinden biri Kutluğ Ataman’ın, ‘Sakıp Sabancı’nın Portresi. Önizlemede The Guardian, ARTnews gibi prestijli yayınlar tarafından bienalin öne çıkan eserleri arasında gösterilen çalışma, Sabancı’nın tanıdığı ve hayatına bir şekilde dokunduğu 10 bin civarı kişinin vesikalık fotoğrafıyla oluşturduğu bir LCD paneli. İstanbul doğumlu genç sanatçı Meriç Algün Ringborg’un Arsenale’deki ‘Souvenirs for the Landlocked’ enstalasyonu, Xu Bing’in dev Anka Kuşu ( The Phoenix, 2015), Isa Genzken’in dev orkideleri, Chantal Akerman’ın video enstalasyonu, Katharina Grosse’ün saykodelik boyamaları akılda kalan bazı işlerden. Kolombiyalı sanatçı Oscar Murillo’nun, içlerinde Türkiye’nin de bulunduğu birkaç ülkenin ilkokul çocuklarının sıralarının üzerlerine karaladığı kanvaslardan oluşan iş de sosyal DNA’larla kültürel farklılıkların çarpıcı bir temsiliydi.
Paylaş