Paylaş
İfade özgürlüğünün öneminin en çok vurgulandığı bugünlerde politik sanat nedir ve nasıl karşılanır gibi kavramlar daha da geçerli oldu. Hatta “I.İstanbul Direnali varken Bienale gerek yok” dendi. Dünyanın en bilinen ve önemli sanatçılarından biri olan Ai Weiwei’nin Sundance Film Festivali Özel Jüri ödüllü filmi ‘Never Sorry’ de işte böyle politik aktivist bir sanatçının kararlı mücadele yolculuğunu anlatıyor. 55. Venedik Bienali’ne üç ayrı eserle katılan Weiwei, uzun yıllardır ülkesi Çin’de ifade özgürlüğü mücadelesi veren bir sanatçı. Çin hükümetinin demokrasi ve insan hakları bakış açısının en büyük eleştirmeni.
Çin hükümeti, sanatçıyı, ara ara gözaltı, hapis, vergi borcu, ülkeden çıkış yasağı, yer yer fiziksel şiddet uygulamak, yazdığı blogu internetten silmek gibi yollarla yıldırmaya çalışsa da Ai Weiwei, dünya kamuoyunun da yakın desteğiyle sesini ve sanatını duyurmaya devam ediyor. 2011’de sebep gösterilmeden tutuklanmasından sonra dünya çapında protestolar başlatıldı.
Halkı tarafından da adeta bir kahraman gibi görülüyor. Özellikle hükümet içerisindeki yolsuzlukların da üzerine gitmesi sebebiyle... 2008’deki Çin depreminde ihmal sebebiyle ölen ve adları açıklanmayan 5 bin 335 çocuğun tek tek isimlerini ortaya çıkarıp belgelediği, okul çantalarından dev bir enstalasyon yaparak her sene isimlerini andığı işleri çok ses getirdi. Ekim 2011’de Art Review dergisi ‘Power 100’ listesinde 1 numaraya yerleştirdi Ai Weiwei’yi. Haziran 2013’de Time dergisinin Çin’le ilgili sayısını hazırladı. Nobel Barış Ödülü’nün özel davetlisiyken ev hapsine alınarak gitmesi engellendi. Sosyal politik ve kültürel konulardaki aktifliğinde en önemli aracı Twitter oldu. 2010’da Twitter”ın kurucusu Jack Dorsey ile ‘Digital Activism’ panelini yaptı. Güney Koreli rapçi PSY’ın ‘Gangnam Style’ parçasını dört dakikalık bir parodi şeklinde çekti. Video da çok kısa bir sürede Çin hükümeti tarafından engellendi. Ülkesinde isminin Google aramada bile çıkması engelleniyor.
Sundance Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü’nü kazanan ve New York Times Eleştirmenler Ödülü’ne sahip bu filmi izlemenin tam zamanı.
Hermès Birkin peşinde
Hermès satışları katlanarak büyüyor. Marka son olarak artan talepleri karşılayabilmek için Fransa’nın doğusunda 600 kişinin çalışacağı iki yeni deri fabrikası açacak. Peki bu Hermès tutkusunun kaynağı ne? ‘Bringing Home the Birkin’ kitabı (Türkçe çevirisi ‘Birkin’in Peşinde’) bu sorunun cevabını veriyor.
Kitap, Hermès tutkunları ve eBay üzerinden kendine modern zaman kahramanlığı tadında bir iş kuran Michael’ın hikâyesi. Neredeyse dünyadaki tüm Hermès mağazalarını gezerek çeşitli taktikler geliştirerek, Birkin avcılığına başlıyor; çantaları alıp internette satıyor. Teknik olaraksa alıcının, yani müşterinin satıcıya uygun taktikler geliştirmesi gerektiğini öğreniveriyor. Eh ne de olsa Birkin çantanın şehir efsaneleri hep boldur; iki senelik bekleme listeleri, deri stoklarının tükenmek üzere olduğu, satılmayan sezon çantalarının yakıldığı gibi... Kitabın yazarı Michael Tonello Hermès Birkin kovalama işinde beş yılda hatırı sayılır para kazanıyor, dünyayı geziyor, en güzel yerlerde en pahalı şarapları içiyor. Alışveriş kavramının ‘ihtiyaç’ değil ‘istemek’ ile alakalı olduğunu varsayarsak, Birkin’in nasıl bir obsesyona dönüşebileceğini bu kitabı okuyarak anlayabilirsiniz.
Paylaş