Paylaş
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy, ülkemizde şimdiye dek yapılmamış bir şeyi yaptı; bir ajans kurdu: Turizm Geliştirme Ajansı (TGA). Aslında turizmin önemli gelir kaynağı olduğu gelişmiş ülkelerin çoğunda yıllardır bu tarz ajanslar olduğunu görüyoruz. Bu oluşumların misyonu yurtdışındaki hedef pazarlarda ülkeyi tanıtmak. TGA’nın da hedefi belli; Türkiye’ye gelen ziyaretçi sayısını ve bununla paralel olarak turizm gelirini arttırmak. Ama en önemlisi bunu yaparken güçlü bir marka oluşturmak. Elinizdeki ürün ülkenizse eğer, hiç kolay bir iş değil bu. Herhangi bir ürün için marka oluşturmaya ve onu pazarlamaya benzemez. Dolayısıyla da TGA’nın sorumluluğu büyük. Turizm sektöründe önceliklerini üçe ayırmışlar: Konaklama-ağırlama, eğlence ve alışveriş. Konaklama-ağırlama kısmının temellerinden biri de gastronomi. Galata Projesi, Atlas Sinema Müzesi gibi önemli projelerini hayata geçirdiler... Ama gastronomi tanıtımı için seçildiği söylenen şefler haberiyle gündeme geldiler ve açıkçası tepki aldılar. Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürü ve TGA Yönetim Kurulu Üyesi Timuçin Güler’le hem bu tartışmaları hem de çalışmalarını konuştuk.
Bakanlık Tanıtım Müdürü ve TGA Yönetim Kurulu Üyesi Timuçin Güler ile Go Türkiye ofisinde buluştuk.
Türkiye’nin tanıtımında kullanılacağı öne sürülen ve çok tartışılan ‘19 şef’ mevzusuyla başlayalım... Nedir işin aslı?
Siz de bir süre önce yazmıştınız; tamamen yanlış algılanmış bir liste. Go Türkiye’nin internet sitesinde yayımlanmış ve daha da genişleyecek olan ‘ünlü şefler ve işletmeciler’ listesiydi o. Bu sektöre emek vermiş kişilerin hepsine aynı değeri veriyoruz.
Yani böyle bir ‘öncelikli tanıtım listesi’ yok diyebilir miyiz?
Gastronomi, ülkemizin tanıtımında çok önemli rol oynuyor. Hedefimiz ülkemizin mutfağını dünyaya en iyi şekilde tanıtmak. Bu nedenle Türkiye’nin değeri olan tüm şeflerle Bakanlık ve TGA olarak işbirliği yapmak için harekete geçtik, birçok proje geliştirdik. Tabii ki konu alanında başarılı şefler olunca liste 40 kişiye de çıkabilir, 50’ye de. Tüm şeflerimizin alanları ve yetenekleri ayrı. Bu ülkenin gastronomisine emek vermiş kişilerle ülkemizin tanıtımı için içerik üretmek ve tanıtım faaliyetlerimizde birlikte hareket etmek son derece önem verdiğimiz bir konu. Önümüzdeki dönemde kendileriyle daha aktif işbirliği içinde olacağız.
PAZARLAMA EKSİKTİ
Türk mutfağı dünyanın en iyi mutfaklarından biri denir... Mutfağımızın tanıtımı için bu zamana kadar neyi eksik yapmış ya da gözden kaçırmış olabiliriz?
Pazarlama ve standartlaşma. Türkiye’ye gelen ziyaretçiler için standardı olan ve belli kalitedeki lezzetleri ön plana çıkarmak istiyoruz. Sadece üç-dört ürün veya lezzetle kendinizi tanıtırsanız eksik kalır. Bizdeki sebze yemekleri hiçbir zaman ön plana çıkmamış. Büyük bir eksiklik. Oysaki zeytinyağlı yemekler gibi çok kıymetli bir değerimiz var. Tüm dünyanın sağlıklı beslenme peşinde koştuğu şu dönemde bunları daha çok öne çıkaracağız. Öte yandan pişmaniye, helva, aşure, sütlü tatlılar gibi kolay kolay kimsenin sahip olamayacağı çeşitlilikte bir tatlı kültürümüz var. Zaman içinde bunları da ön plana çıkaracağız.
Bunların tanıtım stratejisi nasıl olacak? Tatlılar nispeten kolay da. Bir yöresel yemek ya da özel lezzet dediğimizde bunu her yerde bulmak zor.
Bu ürünleri ulaşılabilir kılmak üzerine strateji kuruyoruz. Çalışmalara başladık. Bir ekibimiz var, 81 ilin tamamını şu anda ziyaret ediyor ve kendilerini nasıl anlatmaları gerektiği konusunda ilgili kurum ve kuruluşlara bilgi aktarıyor. Şehre gelen yabancı turist farklı ve yerel bir deneyim yaşamak istiyor. Mesela her yemeği İstanbul restoranlarındaki gibi beyaz porselende servis etmek yerine geleneksel sunumlarınızı bozmayın diyoruz. Anadolu’da bir otelin restoranında ‘Cafe de Paris soslu biftek’ yerine yörenin en özel birkaç yemeğinin olması gerektiğini söylüyoruz. Antep’te kurulan ve sadece yöresel yemek veren Mutfak Sanatları Merkezi çok iyi bir örnek.
Peki, bunları uygulayıp uygulamadıklarını nasıl takip edeceksiniz?
Her ilin tanıtım için kendi internet sitesi var. İller bu yönetimi yaparken bir taraftan da biz çalışmalarını takip ediyor ve raporlamasını yapıyoruz. İllerimizi endeksleme, kendi aralarında rekabet ortamı oluşturma, yurtdışından gelecek ziyaretçiler konusunda hedef koymalarını sağlama gibi konuları bir sistem altına aldık. Bu parçalar birleştiğinde aslında çatı Türkiye markası çıkıyor.
Tanıtımda ortak dil kullanmanın önemi de bu noktada ortaya çıkıyor, değil mi?
100 tane farklı taş atılıyor ama bunların hepsinin rengi farklı. Dolayısıyla kişi taş geldiğini görüyor ama rengini ayırt edemiyor. Biz, bir markanın çerçevesini çiziyoruz. Örneğin Turkey değil Türkiye artık. Go Turkey de artık Go Türkiye oldu.
Siteyi de daha dinamik hale getirmişsiniz...
Teknolojimiz ziyaretçiyi tanıyıp ilgisini öngörebiliyor. Ülke bazında ayrıştırıyor. Bu bizim dijital stratejimizin temeli. 80’e yakın ülkede dijital tanıtım yapıyoruz. Her ülkeye aynı şeyi söyleme imkânı yok. Bu noktada dijitaldeki içerik de kişiye göre sürekli değişiyor, her ziyaret ettiğinde farklı bir şey yakalıyor.
Turist, Go Türkiye’ye girdi ve onu tavladık. Buraya geldikten sonra günümüz trendlerine dair ona neler sunacağız?
Farklı rotalar oluşturuyoruz. Bu rotalar 5 duyuya hitap edecek şekilde hazırlanıyor. Ayrıca ne için gelirsen gel sosyal medyaya fotoğraf koymak bir tutku. 7 bin 100 tane nokta belirledik. Turist her ilde, orada en güzel fotoğrafı nereden çekeceğini bilecek.
GÜVENLİ TURİZM SERTİFİKASININ DÜNYADA BENZERİ YOK
Bu yılki turist hedeflerinin geçen yılın üzerinde olduğu açıklandı. Seyahat tedirginliği için önleminiz ne olacak?
Geliştirdiğimiz ‘Güvenli Turizm Sertifikası’ Türkiye’yi rakiplerine nazaran ön plana çıkarıyor. Bu sertifikayı yurtdışında taklit etmeye çalıştılar. Sertifikasyonumuzun temelinde dört kere denetlemeye dayalı bir altyapı var. PCR testi olmayan turistleri uçağa bindirmiyoruz. Buradan ülkelerine dönmeden önce kaldıkları otelde testlerini yaptırıp aynı gün sonuç alacakları bir sistem kurduk. Dönüşte de uçağa binmeden belgeni ibraz ediyorsun ve gidiyorsun. Gittiğin zaman da orada karantinaya takılmıyorsun. Bu sistemi bir ayda hayata geçirdik. Dünyada hiçbir ülke bunu yapamadı. O yüzden güvenli turizm denince adres Türkiye. Bu sertifika geçici değil kalıcı. Daha da genişletilecek. Zorunlu; sertifikası olmayan tesis faaliyet gösteremiyor.
Paylaş