Paylaş
Gobi Çölü, Kilimanjaro Dağı, Peru Amazonları... Dünyanın en iyi kahve üreticisi ülkelerini tek tek dolaşmış, en iyi kahvelerini tatmış olsam da kendi kahvemizin yeri bende ayrı... Uzun sürecek seyahatlerimde o elektrikli cezveleri her yere taşımışlığım, her milletten insana Türk kahvesi ikram etmişliğim, hatta bitince fincanı ters çevirip “Bir de fala bakarız” diye uzun uzun bu çok sevdiğimiz geleneğimizi anlatmışlığım vardır. Hep söylediğim bir şeydir: Bir ürünün sadece en iyisini üretmek dünyada o ürünle ilgili söz sahibi olabileceğiniz anlamına gelmez. Onunla ilgili yaratacağınız kültür öne çıkarır sizi. Doğru pazarlama yöntemlerini de hiçbir zaman unutmamak gerekir tabii...
İşte bu yüzden çok önemsediğim 5 Aralık Dünya Türk Kahvesi Günü yaklaşırken kahvemizin dünyaya pazarlanmasında, yönetim kurulunda olduğu Türk Kahvesi Kültürü ve Araştırmaları Derneği aracılığıyla da büyük bir çaba sarf eden, Arzum Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kolbaşı’yla konuşmak istedim. Kahvemize adanan böyle özel bir günün ilan edilmesinde de kendisinin ve derneğinin çok emeği var zira..
Murat Kolbaşı
UNESCO’ya yaptıkları başvuruyla 5 Aralık 2013’te Türk kahvesi ‘Türkiye’nin somut olmayan kültürel bir değeri’ olarak tescillendi. Bu tescil ne anlama geliyor peki? Kahvenin ince çekilmesi ve pişiriliş şeklinin Türkiye’ye ait olduğunun kabul edilerek dünyaya ilan edilmesi anlamına geliyor. Bu son derece önemli bir adım.
Türk kahvesi kendine has pişirme tekniği, özgün sunumu ve 600 yıllık kültürel geçmişiyle bizimle bütünleşmiş ve artık içecekten çok daha öte anlamlar taşıyan kıymetli bir miras bizler için. Düşünsenize, çoktan unutulmuş
olsa da kahveyle alakalı bir saray ritüelimiz bile var. Milli Saraylar Mutfak Gereçleri sorumlusu Ömür Tufan’ın anlattığına göre zaman içinde kahve, sarayda konuklara ikram edilen en prestijli içecek haline gelerek saray ritüellerinde de yerini almış. Kanuni’nin has odalıları arasından birini ‘kahvecibaşı’ unvanıyla görevlendirmesiyle saray teşkilatında kahve işlerinden sorumlu bir makam tahsis edilmiş. Haremdeyse kahve servisi yapan kadınlar grubunun başına ‘kahveci usta’, yanındakilere de ‘kahveci kalfası’ denmiş. Bu kalfaların her birinin görevi ayrıymış. Salona aynı anda gelen kadınlardan biri mekân hoş koksun diye buhurdanlığı gezdirir, diğeri gülabdanla misafirlerin ellerine gül suyu serpermiş. Bir diğer kalfa, üzerinde zarflı kahve fincanları olan tepsiyi taşırmış.
Bunları hikâyeleştirmek bile şahane bir pazarlama aracı olabilir ama tabii ki yetmez. Bakın, sevgili Murat Kolbaşı kahvemizin pazarlamasıyla ilgili neler söylüyor: “Tüm dünya, Türk kahvesinden haberdar olsun istiyorum. Ve kahve içerken bizim yaşadığımız hazzı, keyfi yaşasın. Önceleri Türk kahvesinin dünyaya yayılımındaki en önemli bariyer makineleşmeydi. Markamızla geçen yıl Amerika’da New York Times Meydanı’ndaki en ünlü yapılardan Nasdaq binasının dış cephesine giydirme yaparak kahvemizi gururla New York’a taşıdık. Turkish Coffee Lady olarak tanınan Gizem White Şalcıgil’le işbirliğine gittik, Türkiye’nin sekiz farklı şehrinde çektiği ‘Başlangıç: Anadolu’nun Türk Kahveleri Öyküleri’ belgeselinin de
ana sponsorlarındandık.”
Tüketim oranımız artıyor
Malum, kahve pazarı tüm dünyada çok hızlı büyüyor. Dünyada petrolden sonra en fazla ticari hacmi olan ürün, kahve çekirdeği. Murat Kolbaşı’nın söylediğine göre Türkiye’de kişi başına kahve tüketimi 350 gramdan 1.1 kilograma yükselmiş. Bunun yüzde 60’ıysa Türk kahvesiymiş. Dünyada günlük yaklaşık 2.2 milyar fincan kahve içilmesine rağmen Türk kahvesi, pazardan sadece yüzde 10 pay alabiliyormuş.
Geleneksel usulde kahve pişirmenin yeri her zaman ayrı. Fakat makineleşmenin getirdiği kolaylık sayesinde özellikle ev dışı tüketimde Türk kahvesinin yaygınlaştığı gerçeğini de unutmamamız gerek. Hatırlayın, eskiden restoranların çoğu ocağı meşgul ettiği ve servisi aksattığı için Türk kahvesi vermek istemezdi. Makinelerin çıkması bizim ülkemizde bile tüketimin seyrini değiştirdi. Dünya genelinde evde kullanılan kahve makinelerinin toplam satış adedi 60 milyon civarıymış. Ağırlıklı olarak filtre ve espresso bazlı makinelerin hâkim olduğu pazarda, Türk kahve makinelerinin payıysa yüzde 10’luk bir orana sahipmiş.
Bugün dünyanın dört bir yanına Türk kahve makineleri pazarlanıyor. Bu sayede biz de kızımla birlikte onun ABD’deki evinde Türk kahvesi keyfi yapabiliyoruz mesela... Daha ötesi, o da makinede hazırladığı Türk kahvesini yabancı arkadaşlarına ikram ediyor, tanıtıyor. Hatta çoğu bu makineden kendi evlerine almış bile...
Murat’ın herkese söylediği şu fikre bayılıyorum, ne dersiniz hep birlikte uygulamaya başlayalım mı: “Yurtdışında hangi restoran ya da kafeye giderseniz gidin mutlaka bir Türk kahvesi isteyin. Birey olarak yurtdışında gittiğimiz restoranlardan Türk kahvesi talep etmemizin bile farkındalık yarattığını düşünüyorum. Eskiden sadece cezveyle ulaşılabilen ideal lezzet ve köpük artık makinelerle rahatlıkla elde edilebiliyor. Neden dünyanın dört bir köşesinde Türk kahvesi içilmesin ki?”
Paylaş