Paylaş
Meksika turizm açısından pandemi sürecini en hareketli geçiren ülke. Tüm dünyanın neredeyse tam kapanma yaşadığı dönemlerde bile açık olan tesisler (özellikle Tulum’dakiler) misafirlerine minimum bir aylık konaklama alternatifleriyle hizmet vermiş. Kendilerini ‘digital nomad’ (dijital göçebe) diye adlandıran ve “Bana her yer ofis” diyenler Karayip kıyılarındaki Maya Riviyerası’na kapağı atarak ülkelerindeki kapanma dönemini burada geçirmiş. Tulum’da altı otelin iletişim koordinatörlüğünü yapan Dirk van Stockum “Dörtte bir kapasiteyle çalıştık. Akşamları hep birlikte bahçede mangal yaptık hatta arada restoranı kapalı olan şefler gelip burada pişirdi. Zor ama garip şekilde hepimize iyi gelen bir dönemdi” sözleriyle anlatıyor geçen yılın mart-haziran arası dönemini.
Ülkeye girişte PCR testi istenmiyor. Tulum’da turistin işini kolaylaştırmak için adım başı minik test noktaları kurulmuş, ülkesine dönecek olanlara 100 dolara test yapılıyor. Tulum’a gitmek için Cancun’a uçmak gerekiyor; THY’nin direkt uçuşu var.
TATLI SU KAYNAĞI CENOTE’LER
Tulum, 500 yıllık tarihiyle Mayaların çöküşünden önce inşa edilen son Maya şehirlerinden. Özellikle plajıyla gündemde olsa da bölgenin tamamı dört ana bölümden oluşuyor: Arkeolojik, Pueblo (Kasaba), Zona Hotelera (Otel Bölgesi) ve Sian Ka’an Biyosfer Rezerv Alanı. Kıyıdaki oteller bölgesinden kolaylıkla gidilen Tulum Arkeolojik Alanı’nı mutlaka ziyaret etmeli. Cenote, yeraltı sularını açığa çıkaran kireçtaşı kayalarının çökmesiyle oluşan doğal çukurlara verilen ad. Çukurlar, Maya döneminde su temini için kullanılmış. Ayrıca tanrılara kurban edilen hayvanların da buradaki çukurlara atıldığına inanılıyor. Cenote’lerin olduğu milli parklardan birine gidebilmek için mutlaka tur almak gerekiyor. Zipline, kano ve cenote’lerden birinde yüzmek bu turlara dahil.
2000’LERDE PATLADI
Şimdilerde Ibiza gibi dünyanın bir numaralı parti destinasyonlarından biri olarak görülen Tulum, 1970’lerde bir avuç Kuzey Amerikalı hippi sırt çantasıyla burayı ziyaret edene kadar ıssız bir yermiş. 1980’lerde sadece kampçılar ve tüplü dalış yapanların uğradığı; 90’larda fotoğrafçılar ve yoga meraklıları arasında popüler olan Tulum, asıl patlamayı 2000’lerde yapmış. Otellerin tamamı bungalov tarzında ve doğanın bir parçası gibi inşa edilmiş. Aynı tesiste 100 dolara da oda var, 1000 dolara da... Bizim kaldığımız Selina bunlardan biriydi. Otelin restoranında iletişim uzmanı Edna Vega ile laflıyorum. “Kaç gündür yediğim balıkların lezzeti beni şaşırttı” deyince bölgedeki yerli şeflerle yaptıkları sürdürülebilirlik çalışmalarını anlatıyor. Dikkatle dinliyorum. Sadece parti ortamına sırtını dayamak olmaz; malzeme ve yemek üzerinde de iddialı olmalarına ‘Bravo’ diyorum içimden...
Portakallı deniz kestanesi, Arca
NEREDE YEMELİ?
Girafe: Şehir merkezinde Tuk Tulum’un içinde, bölgede lüks restoranların şefliğini yapmış Jorge Ildefonso’nun yeni mekânı. Yenilikçi yaklaşımı çok iyi sonuç vermiş.
Arca: Yeme-içme meraklılarının mutlaka uğraması gerek. Şef Jose Luis’e ait. Noma’da da çalışmış olan şefin restoranında a’dan z’ye gastronomik bir deneyime hazır olun.
Ahau: Otelin içindeki aynı adlı restoran klasik Meksika mutfağını parmaklarınızı ısırtacak kadar iyi hazırlıyor. Arka bahçedeki vegan restoranı kahvaltı için iyi alternatif.
Et taco, Ahau
Mia: Selina Hotel içinde Meksika mutfağından yemekler sunan Mia, en geniş kava sahip; menüyse sade, kafa karıştırmıyor.
Ha: Ülkede henüz Michelin uygulaması yok. Ama şef Carlos Gaytan ABD’deki restoranında aldığı yıldızla ilk Michelin’li şef sayılabilir. Xcaret Hotel’deki restoran, Meksika mutfağının yıldızlı versiyonu için denenmeli.
Ananas soslu Serrano biberli dana, Ha
Taqueria Honorio: Sokak yemeği taco’yu en lezzetli yapan yer. Çok kuyruk oluyor, sabah gidin. Meksika usulü sandviç tortas’lardan yediğinizde tüm gün acıkmanız imkânsız.
Ördek konfi, Girafe
BİR GÜNÜNÜZÜ BURAYA AYIRIN
Playa de Carmen’deki Xcaret, isterseniz otelinde konaklayabileceğiniz -ki otelin içi bile başlı başına bir etkinlik alanı ve her zevke hitap ediyor- isterseniz de sadece parkına günlük olarak girebileceğiniz tematik bir otel. Hatta 1990’da açılan otelin, Maya Riviyerası turizmi için dönüm noktası olduğu söyleniyor. Parkın içindeki bir köşede hayatınızda görebileceğiniz en güzel flamingolar, diğer tarafında etnik yaşam alanının canlandırıldığı mini bir müze ve denizle iç içe türlü çeşit etkinlik var. Mesela ben 600 metrelik bir parkur olan, arada mağaraların içinden geçtiğiniz nehir yüzüşünü yaptım ki bu da hayatımın en heyecan verici deneyimlerinden biri oldu. Akşam saatlerinde dilerseniz yemek de alabildiğiniz Mexican Espectacular Show’daysa müthiş kostümler ve koreografiyle Aztek ve Maya döneminden günümüze ülkenin tarihi anlatılıyor.
HERKES KUYRUKTA
‘Işığa gel’ anlamına gelen ‘Ven a la Luz’, Tulum’a gelen herkesin önünde fotoğraf çektirebilmek için kuyruğa girdiği, ahşap, devasa bir heykel. En az bir saat güneşin alnında beklemeyi göze alıyorsanız sabah 8.00 itibariyle başlayan kuyruğa girin, yoksa hiç denemeyin bile. Büyük figüratif heykelleriyle tanınan Güney Afrikalı sanatçı Daniel Popper bu ahşap eseri Tulum’da düzenlenen sanat ve kültür festivalinin bir parçası olarak inşa etmiş. Festivalden sonra Ahau Oteli tarafından satın alınıp otelin girişine yerleştirilmiş.
Paylaş