Paylaş
Giriş kapısının hemen karşısına konmuş iki stant kayaktan gelenleri karşılıyor. Birinde bardakta çorba, diğerindeyse istiridye var. Ortalarındaki DJ tempolu müziklerle tansiyonu yüksek tutuyor. Stanttaki babacan görünümlü şef Mehmet Karakaya istiridyeleri büyük bir ustalıkla açıp bir tane de bana uzatıyor. Mehmet Şef, yaz aylarında otelin Antalya’daki şubesinde, kışınsa Alpler’de. Yıllar sonra ikinci kez, kayak yapmayı en sevdiğim yer olan Fransa Val d’Isère Club Med’deyim.
Türkler tercih ediyor
Fransa’da kaymayı sevmemin birkaç nedeni var. Bir kere her şeyden önce burada kayak bizdeki gibi lüks bir spor değil. Herkes gerçekten spor yapmak maksadıyla kayıyor, güzel güzel giyinip hava atmak için değil. Pist alternatifi çok fazla, pistler çok bakımlı. Tüm gün bir daha aynı pistten geçmeksizin kayabiliyor, bu esnada dağlarda sadece kayarak gidilebilen nefis restoranlarda mola verebiliyorsunuz. İsterseniz hızlı isterseniz de son derece gastronomik bir yemek yiyebiliyorsunuz. Çok pahalıya gelir demeyin. Tatil zamanları Türkiye’de iyi bir dağ otelinde bir hafta kalmakla neredeyse aynı fiyata geliyor.
Val d’Isère’in en büyük avantajlarından biri ve Türkler tarafından tercih edilmesinin sebebi müthiş güzel bir kasabasının olması. 16’ncı yüzyıldan kalma ikonik barok kilisesi, hepsi aynı stilde yapılmış geleneksel dağ evleri, şık butikleri ve her damak zevki ve bütçeye uygun restoranlarıyla kayak yapmayanlar için de güzel alternatifler sunuyor.
Val d’Isère yıllar boyu kış aylarında dünyayla bağlantısı kesilen kendi halinde bir köy olmuş. Hayvancılıkla geçimini sağlayan yerel halkın imkânları ve geliri çok yakındaki Tignes kasabasındakilere oranla çok daha kısıtlıymış. İki köyün kaderi bölgede yapılan barajla sonsuza dek değişmiş. Zengin bir köy olan Tignes sular altında kalırken Val d’Isère ise baraj sularından etkilenmediği gibi giderek daha çok zenginleşmiş. İlk teleferik 1938’de Parisli bir mühendis olan Pierre Lemoine tarafından kurulmuş. 1951’de köye yapılan yatırımlarla kayak merkezi olarak popülerleşmeye başlamış. Esas adının duyulmasıysa 1979’da ‘Les Bronzès font du ski’ adlı sinema filmi burada çekildikten sonra olmuş.
Val d’Isère ününü sadece masalsı kasabası veya oraya giden ünlülere borçlu değil. Aynı zamanda toplamda 300 kilometrenin üzerinde bir alana yayılan 154 piste sahip. Tam 60 yıldır düzenli olarak aralığın ortasına denk gelen ve benim de orada olduğum zamanlarda kayak sezonunun resmi açılışı yapılıyor. Val d’Isère merkeze inen siyah La Face pistinde geleneksel Criterium kayak yarışı düzenleniyor. Bu siyah pist gözünüzü korkutmasın. Solaise ve Bellevarde bölgelerindeki kolay pistler yeni başlayanlar için ideal. Val d’Isère (1.850 m) ve Tignes (2.100 m) arasında her kayak seviyesine uygun onlarca pist var. Ve en önemlisi aralık ayının ortasından mayıs başına kadar burada kesintisiz kayak yapmak mümkün. Bunda Alpler’deki çoğu yerden daha yüksek rakıma sahip olmalarının rolü büyük. Sezonun başladığı döneme denk gelen retour de I’est fırtınası sayesinde, bazen bir gecede 1,5 metreyi bulan kalınlıkta kar yağışı da o dönemin bereketli geçmesine vesile oluyor. Bu arada iki kayak merkezi arasında kayarken -Tignes’e daha yakın- ufak bir mola verip uzaktan görünen meşhur İğne Deliği (Aiguille Percée) kayalığını arkanıza alarak bir fotoğraf çekmeyi ihmal etmeyin.
Kayak tatillerinde otel seçimi çok önemli. Tercihinizi ‘ski in-ski out’, yani otelden kayak çıkışı yapabileceklerinizden ve size ekipman kolaylığı sağlayanlardan yana kullanın. Ben kayağa çocuk yaşta başlayanlardan değilim. Yıllar önce kızım 5 (şu an 25 yaşında), ben 29 yaşındayken ikimiz de aynı anda Club Med’de başladık kayağa. Buranın en önemli özelliği herkesin seviyesine göre sınıflara ayrılması ve tüm gün boyunca başınızda Ecole de Ski France (Fransız Alpleri’nin resmi kayak okulu) kayak hocalarından birinin olması. Ailenin tüm fertleri sınıflara dağılıp sadece yemeklerde görüşüyorsunuz. Odağınız sadece spor yapmak oluyor. Tüm bu imkânların otel fiyatına dahil olması asıl avantajı sağlıyor.
Açık söylemek gerekirse ilk gittiğimiz yıl şartlar biraz ağır gelse de bir haftanın sonunda bu disiplin çok hoşumuza gitmişti. Özellikle çocuklu aileler için bu tarz tatil büyük nimet. Ama son yıllarda gençlerin de çok tercih ettiği yerlerden biri olmuş burası. Club Med 1956’dan bu yana Alpler’in her köşesinde sayısız otele sahip. Yıllardır adı direkt disiplin ve sporla bütünleşmiş olsa da son zamanlarda Exclusive Collection otelleriyle daha az katı ve mütevazı lüks anlayışını bir araya getiriyorlar, Val d’Isere’de olduğu gibi.
Bölgenin en iyi restoranları:
◊ La Fruitière: Burası Val d’Isère’deki Bellevarde pistinde, dünyaca ünlü kulüp La Folie Douce’un gastronomik restoranı. Güneşli havalarda dışarıdaki masalarda battaniyeye sarınıp yemeğinizi yemek kadar güzeli yok. Hava kötüyse de sakın üzülmeyin çünkü süt güğümleri ve ahşap peynir kasnaklarıyla dekore edilmiş iç mekân da masalsı bir ambiyansa sahip. Vinaigrette soslu pırasa, üzeri beaufort peyniri ve ekmek kırıntılarıyla kaplı soğan çorbası, morel mantarlı tavuk ve dana denemeniz gerekenlerden. Alt katta 80 çeşit peynir kavının olduğu 3 Cave adında şık bir restoranları daha var. Görüp görebileceğiniz en çılgın dağ kulübü olan La Folie Douce’deki kabare gösterisini kaçırmayın. Sadece öğle yemeği servisi olduğunu unutmayın.◊ La Table de l’Ours, Val d’Isère: Ahşap işçiliği ve zarafetiyle büyüleyen Hôtel les
Barmes de l’Ours’un restoranı La Table de l’Ours 1 Michelin yıldızına sahip. Aynı zamanda bu bölgede yetişmiş olan şef Antoine Gras bölge malzemeleri ve mutfağından ilham alarak menüsünü hazırlıyor. İncecik tabanlı, tütsülenmiş yılanbalıklı minik pırasa tart, poşelenmiş deniztarağı ve yabangeyiği menüdeki lezzetlerden birkaçı.
◊ Fondue Factory, Val d’Isère: Şampiyon Fransız kayakçı Jean-Claude Killy’nin iki yeğeninin açtığı mekân, peynir ve et fondünün en iyi adresi. Restoranın içinde ailenin kayak ve bot koleksiyonunun olması ortamı daha da sempatik kılıyor.
◊ Le Panoramic, Tignes: Tignes’den çok hızlı bir finikülerle Grande Motte pistinin yukarısına çıktığınızda iki seçeneğiniz var: Zorlu siyah pistten kaymak veya Le Panoramic’te oturup keyif yapmak. Maison Bouvier grubuna ait restoranın mutfağı ailenin oğlu Clèment Bouvier’e emanet. 3 bin 32 metredeki restoran, 360 derecelik panoramik manzaraya sahip. Girişte kayak botlarınızı çıkarıp giymeniz için size tüylü ev terliklerinin verilmesi çok hoş. Makarnalar, taş fırından çıkan etler, salatalar, her şey çok lezzetli.
◊ Ursus, Tignes: Clèment Bouvier’in şef restoranı bir kırmızı, bir de yeşil Michelin yıldızına sahip Ursus. Restoranın içine serpiştirilmiş 400 ağaç kütüğüyle ambiyans size ormanın içinde yemek yiyor hissiyatı veriyor. Girişte şef sizi “Ormana hoşgeldiniz” diyerek ufak atıştırmalıklarla karşılıyor. Restoranın ismi Savoie şehri civarındaki son boz ayı türü olan Ursus Arctos’un Latince adından geliyor.
Dört mevsim spor turizmi
Val d’Isère sonrası daha güneşli bir havada Tignes’e geçtik. İki kasaba arası arabayla 25 dakika fakat kayarak da geçilebiliyor. Tignes daha mütevazı ama daha spor odaklı bir yer. Kasabası diğeri kadar şık olmasa da aradığınız her şeyi bulacağınız kadar da büyük. Buranın en büyük avantajlarından biri de mayısta kar kalktıktan
sonra trekking sezonunun başlaması. Yani dört mevsim spor turizmi. Darısı başımıza…
Paylaş