Paylaş
Mevzu yemek ve sağlık olunca gerçek olamayacak kadar iyi bir şey duyup kayıtsız kalmak zorlaşıyor. Malum, yaş 40’ı geçince bu yeme temposuna ne mide dayanıyor ne vücut... ‘Kiloyu bir kenara bıraktım bari sağlığım bozulmasa’ fikrine razı etrafımdaki pek çok insan. Ve son zamanlarda hangi masaya otursam bir airfry muhabbeti dönüyor. Hâlâ bilmeyenler varsa şöyle anlatayım.... Hani 1 kaşık yağla 1 kilo patates kızartan makineler. Elektrik ve kalori tasarrufunun yanında sırf kızartma tenceresini temizleme fikrinin insan üzerindeki ağırlığını yok etmesi bile ona olan ilgimi arttırabilir, bu kadar basit... Hayatı kolaylaştıracak çözümlere her daim açığız.
Airfryer’lar 10 yıldan uzun süredir piyasada olsa da Google trend verileri 2020’den sonra satışlarda baş döndürücü bir artış olduğunu söylüyor. Haliyle de herkesin gözü temelde tezgâh üzeri fanlı bir mini fırın da denebilen bu makinelere çevrildi.
The New York Times bu sıcak hava fritözlerinin ‘Amerika’nın kalbine nasıl girdiği’ üzerine bir yazı yayımladı, The Telegraph ise onu ‘ihtiyacın olduğunu bilmediğin ama evinde mutlaka olması gereken mutfak aleti’ olarak anlattı.
Kızartma makinesi ve kaloriden tasarruf denince hepimizin aklına ilk olarak patates geliyor. Ama hayalleri biraz daha geniş tutmak gerek. Sosyal medyada airfry etiketini aratınca güzelce kızarmış tost mu istersiniz, unsuz çikolatalı kek mi yoksa cheesecake mi? Neler var, neler... En ilginci de yerel tarif uygulamaları... Mesela Sri Lanka’nın en çok tüketilen sokak yemeklerinden biri olan ve derin yağda kızartılan ‘vadai’ etrafında bile onlarca tartışma dönmüş ama airfryer’la pişince tadının bozulmadığı görüşü hâkim. Bu makinelerin sadece sıcak havayla kızartma yapmadığını ve yemek de pişirdiğini ben de yeni öğrendim. Bu gidişle Sri Lanka’daki vadai tartışmasının yerini bizde karnıyarık alır gibime geliyor. Aslında airfry bahane, bazı araştırmalar şahane. Örneğin Karaca, airfry yatırımı yapmadan önce bir araştırma şirketiyle çalışarak Türk tüketici yeme-içme alışkanlıklarıyla alakalı veriler toplamış. Araştırmaya göre stresli, üzgün, mutsuz anlarda çoğu kişi yemek yapmaktansa dışarıdan söylemeyi tercih ediyor. Hem bu şekilde kendilerini şımartmış hissediyorlar hem de yemek yapmaya vakit ayırmak yerine televizyon izlemeyi daha çok seçiyorlar.
Sabahları kahvaltı yapan tüketici kendini daha sağlıklı hissediyormuş. Evden çalışma arttıkça, uyku saatleri bozulanlar kahvaltıyı atlamaya başlamış, bu nedenle, eski ve daha sağlıklı alışkanlıklarına dönmek için sabah erken kalkıp iyi bir kahvaltı hazırlamak daha önemli hale gelmiş. Ekmek kızartmaksa kahvaltıya özeniyor olmanın göstergesiymiş.
Öğle yemeğindeyse çoğunluğun tercihi salata gibi pratik veya hızlı bir şekilde hazırlanıp yenen yemekler olarak öne çıkmış. Hatta evde olanlar için öğle yemeği direkt akşamdan kalan fazla yemeğin tüketilmesi anlamına geliyormuş. Airfryer alıp kullanmak tüketicilerde ‘sağlıklı yaşama geçiş’ şeklinde yorumlanıyormuş. Yani bir nevi vicdan rahatlatma da diyebiliriz buna.
MUTFAKTAN UZAKLAŞANLARA GÖRE
Bilin bakalım “Dün ne pişirdin” sorusuna en çok hangi cevap gelmiş? Yumurta, omlet ve menemen... Bu da demek oluyor ki hızlıca hazırlanan doyurucu yumurtalı yemekler sadece kahvaltıda değil, her öğün bizim için kurtarıcı. Profesyonel hayatlarında mutfak olmayan erkekler arasında çıkan sonuç beni çok şaşırttı. Aslında mutfağa ilgi duyan ve yemek yapmak isteyen erkeklerin toplum baskısı ve anlayışsız aile tutumları nedeniyle mutfaktan uzaklaştırıldığı görülüyor. Yani ‘Erkek adam yemek yapmaz’ algısı insanları mutlu olduğu şeyi yapmaktan alıkoyuyormuş. Erkekler ancak özgürlüklerini ilan ettiklerinde ve bekâr yaşamaya başladıklarında tutkulu oldukları konuya geri dönüyorlarmış. Mutfağın bu kadar popülerleşmesine rağmen böyle bir baskının olması beni çok şaşırttı. İleride yapılacak başka araştırmalarda bu makineleri en çok erkeklerin kullandığını duyarsam da şaşırmayacağım bu gidişle...
Paylaş