Paylaş
Bu ara bolca yazıp çizdiğimiz İtalyan Mutfağı Haftası bitti ama konuşacaklarımız daha bitmedi, bitmez de. Çünkü bizim gibi kendi mutfağını dünyada tanıtmaya çalışan her ülke onların ne yaptığına bakıyor. Ne yaptılar da dünyaya bu kadar yayıldılar, bu kadar bilinmelerine rağmen hâlâ neden sıkı bir tanıtım atağı içindeler? Bu bağlamda, kendisi de mutfağa çok düşkün olan İtalya’nın İstanbul Başkonsolosu Elena Clemente ile bir araya gelerek keyifli bir sohbet gerçekleştirdim.
Hep mutfağımızın zenginliğiyle övünürüz. Basit yemeklerle kendimizi ifade etmeyi eksiklik olarak görürüz. Ama göremediğimiz bir şey var; daha yapılabilir, her yerde bulunabilir, farklı damak tadına da uyum sağlayabilen ve aslında daha basit yemeklerin dünyada kabul görebilmesi çok daha kolay. Bunun en bariz örneği de makarnasıyla, pizzasıyla İtalya. Oysa biz hâlâ lahmacunla, pideyle anılmak istememenin derdindeyiz. Çok net bir durum var; yapımı nispeten kolay olan ve bunun yanında herkesin kolaylıkla ulaşabileceği şeylerin yaygınlaşabilmesi daha rahat oluyor.
Hikâye anlatmak, kültüre odaklanmak dikkat çekici ama bunların yanında gündemi yakalamak da çok önemli. Bakın, mutfağıyla dünyayı fethetmiş İtalya bile gündemin izinden giderek bu yılın temasını sürdürülebilirlik ve sağlık üzerinden kurguladı. Mutfağın sürdürülebilirliği denince atıksız ilkesi akla ilk gelen olabilir ama ürün odaklı kültürlerde sürdürülebilirlik demek daha çok aynı kalitede ürün devamlılığının sağlanması anlamına geliyor. Bu da üreticinin ürününe sahip çıkması demek oluyor. Peki, iyi ürünü etik kurallar çerçevesinde üreten o üretici ürününe ne zaman sahip çıkar? Yaptığı işin kıymeti bilindiği zaman, ürününü satıp para kazanabildiği zaman...
“Sizin çiftçiniz, üreticiniz çok mutlu; İtalya’ya her gidişimde en çok bu dikkatimi çekiyor” dediğimde, Bayan Clemente şunları söyledi: “Gıda sektörü İtalya’daki ana gelir kaynaklarından. Peynirden şaraba her türlü ürünü ihraç ediyoruz. Dolayısıyla ürünlerimiz mutfağımızı tanıtmanın en önemli yollarından biri. Ayrıca bizdeki fikir şu; yemek için yaşadığınız yerde üretmek zorundasınız. Buna sıfır kilometre üretim diyoruz.
Bu hem sağlık hem de sürdürülebilirlik için, kirliliği önlemek, çevre dostu olmak için de çok daha iyi. Bu nedenle evet, İtalyan çiftçi ve üreticileri daha mutlu.”
Bize göre bambaşka boyuttalar. Geçen haftaki yazılarımdan birinde anlatmıştım Eataly’nin şefi Claudio (Chinali) ile sohbet ederken söylediklerini. Norveç, Oslo’da her yıl düzenlenen Dünya Peynir Yarışması’nda Kirli Hanım peynirinin aldığı bronz madalyayla dünyalar bizim olurken -ki bence çok önemli bir adımdı bizim için- İtalyanlar 100’ün üzerinde çeşitle ödüllendirilip buna rağmen altın madalya sayıları düştüğü için gazetede haber yapmışlardı.İtalyan Mutfağı Haftası, ‘Lezzet ve Sağlık Bir Arada’ temasıyla İtalyan mutfak geleneğinin iyi beslenmeyle uyum içinde olduğunu vurguladı.
Bu yılki İtalyan Mutfağı Haftası’nda sürdürülebilirliğin yanında en önemli vurgu sağlıktı. Buyurun, bu da çok doğru bir nokta. ‘Asırlık Tariflerle Türk Mutfağı’ kitabını hazırlarken bizim de önemle değinmek istediklerimizden biri buydu. Geleneksel tarifler önemli ama bunların dahi sağlıklı alternatiflerinin sunabilmesi daha da önemli. ‘Lezzet ve Sağlık Bir Arada’ temasıyla İtalyan mutfak geleneğinin iyi beslenmeyle nasıl bir uyum içinde olduğunu vurgulayarak doğru bir noktaya dikkat çektiler.
Peyniri, şarabı ihraç ediyorlar
Bu temayı seçmelerinin nedenini “Gıda ile sağlık arasında iyi bilinen bir bağlantı var. Bu yıl bunu Akdeniz diyeti ve sporla ilişkilendirmeye çalıştık. Çünkü hem lezzetli hem de sağlıklı beslendiğinizde spor performansınız yükseliyor ve psikolojik olarak kendinizi daha iyi hissediyorsunuz” diyerek açıklıyor Elena Clemente.
Tüm bunlar şahane ama söz konusu İtalyanlar olunca haftanın teması her ne olursa işin içinde hikâye ve kültür olmazsa bazı şeyler eksik kalır. Lorenza Scalisi’nin kaleme aldığı “Tutti i piatti dei Presidenti” (Başkanların Tüm Yemekleri) adlı kitabın tanıtımını da yaptılar. İtalyan başbakanlarının 30 yıl boyunca devlet başkanlarını ağırlarken servis ettikleri yemeklerin hikâyelerine ve tariflerine ışık tutan, merak uyandırabilen bir çalışma.
Bunların dışında şehirdeki tüm İtalyan restoranlarından gnocchi hazırlamalarını rica etmişler. Çünkü 2. Dünya Savaşı sonrasında maddi zorluk yaşandığı esnada devlet destekli olarak her perşembe günü tüm restoranlarda çok uygun fiyata gnocchi satılırmış. O yüzden de gnocchi’nin tüm İtalya’da manevi bir önemi varmış ve halen o günlere bir saygı duruşu olarak İtalya’nın pek çok yerinde perşembe günleri restoranlarda muhakkak gnocchi hazırlanırmış. İşte hikâyeyse hikâye, kültürse kültür, trendse trend... İtalyanlar pek çok konuda olduğu gibi mutfaklarını pazarlama konusunda da çok başarılı, darısı başımıza...
Paylaş