William S. Burroughs; "İyi işleyen bir polis devletinde, polise ihtiyaç yoktur" der.
İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, müteveffa Burroughs’u tanıma şansına nail olabilseydi, muhtemelen ilk iş onu içeri tıkardı. Zira malumunuz, beat kuşağının en azılı, en hergele elemanlarından olan Burroughs, pek sistem adamı sayılmazdı (!)
Yine de Burroughs’un bu vecizeyi ne derece ironik ve eleştirel bağlamda buyurduğunu görmezden gelecek olsak, Cerrah’ın düstur bellemesi işten bile değil.
Eksik olmasın, her ağzını açtığında bir tertip afallamamızı sağlamaya muktedir, tam da Erman Toroğlu’nun seveceği türden "kodu mu oturtur" model bir "kahraman" olan İstanbul Emniyet Müdürü’nün son incisi malumumuz...
Vatan Caddesi’nde düzenlenen 30 Ağustos kutlama töreninde Lübnan’a asker gönderilmesini protesto etmek için pankart açan dört üniversite öğrencisini PKK militanı sanarak linç etmeye kalkan ahaliyi "aferin"ledi:
"Töreni izleyen vatandaşların arasında bulunan biri bayan dört üniversite öğrencisi kendi aralarında konuşurken vatandaşlar bunu duymuş. Pankart açmaya hazırlanırken vatandaşlar şahıslara müdahale etmiş. Bunlar gördüğünüz gibi üniversite öğrencisi. Vatandaşlar da buna haklı olarak tepki göstermişler. Polisler de şahıslara daha fazla zarar gelmemesi için onları vatandaşların elinden aldı. Şahıslar şu anda sorguda. VATANDAŞIN TEPKİSİ HAKLI, GÜZEL BİR TEPKİ."
"Sensin güzel!" diyesi var deli gönülün... Büyüyünce Trabzon’a vali atanası güzel insan gönül adamı...
CHP Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen, bu konuyla ilgili İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’ya hitaben bir açık mektup yayınladı: "Bu düşüncede olan bir emniyet müdürünü İstanbul’da yaşayan bir yurttaş ve İstanbul Milletvekili olarak, insanların can güvenliği, ayrıca temel hak ve özgürlüklerin kullanılması açısından güvence olarak görmüyorum. Suçun böylesine yoğun olduğu bir şehirde bunlarla ilgilenmesi gereken Emniyet Müdürü’nün linç girişimine fırsat vermesini, bunları teşvik ederek olumlu bulduğunu söylemesini doğru bulmuyorum. ’Ağzını açanı linç edin, ağzını açanı dövün, kimseye söz hakkı tanımayın’ tavrının yasaklayıcı ve baskıcı bir anlayış olduğunu düşünüyorum" dedi ve Aksu’ya "Emniyet Müdürü’nün açıklamasını doğru buluyor musunuz ve bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz?" diye sordu.
YİNE Mİ YANLIŞ ANLAŞILMA
Ne yapacak? Daha dün bir bugün iki, ama bu gibi "talihsiz" açıklamalar ve "talihsiz" icraatlarda genelde pek bir şey yapılmadığı cümleten málûmumuz değil mi?
Bizde böyle durumlarda o "talihsiz" şeyleri şeyettiren kişilerin bağlı olduğu birimlerin sözcüleri çıkar, hadisenin ah ne kadar da yanlış anlaşıldığına, tüm olan bitenin "talihsiz" bir yanlış anlaşılmadan ibaret olduğuna dair açıklama yapar. Konu kapanır. Herkes bir sonraki talihsiz yanlış anlaşılmaya kadar sessizce dağılır.
Nitekim, hadisenin vuku bulduğu günün ertesinde emniyet sözcüsü İsmail Çalışkan da bu minvalde bir açıklama yaptı: İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın sözleri yanlış anlaşılmıştır. Polis kim olursa olsun insanların can güvenliğini sağlamakla görevlidir. Hiç kimsenin linci övmesi mümkün değildir...
Ve saire ve saire...
Celalettin Cerrah da nitekim yanlış anlaşıldığını düşünüyor ve kendisini "Güzel olmuştur şeklindeki sözlerim, kurtuluş mücadelesinin kazanıldığı günün kutlamasının yapıldığı bir tören sırasında yapılmak istenen eyleme halkın gösterdiği tepkiyedir" sözleriyle savunuyor.
Böyle savunmaya tabii, ancak ve ancak özrü kabahatinden büyük denir, o da ayrı...
Beni bir gün bu "talihsiz yanlış anlaşılma"lar öldürecek. Bir ülkenin devirmediği çam ormanı bırakmayan her muktediri de bahtsız bedevi olabilir mi be birader? Bir insan hep mi yanlış anlaşılır, kurduğu her cümle mi "talihsiz"ce yanlış anlaşılmıştır?
Biz kör müyüz, geri zekálı mıyız?
Celalettin Cerrah’ın o kara Ray Ban’lerin ve boss, pardon posss bıyıklarının ardında gef gef gerinerek mikrofonlara verdiği beyanatın "yanlış" anlaşılacak en ufak bir tarafı var mıdır? Ne diyorsunuz yani? "Benim düşünsel ve sözel fonksiyonlarım eşgüdümlü çalışamıyor maalesef ama esasında süt gibi adamım, aaah ah içimden geçeni Allah biliyor, siz de bir bilebilseydiniz" filan mı?
O Celalettin Cerrah ki fuhuş operasyonunda gözaltına alınan kadınların medyada teşhir edilmesi eleştirildiğinde; "Biz namuslu kişileri afişe etmeyiz" de demiştir; kendilerini korumayı öğrensinler diye kızlarına ilkokuldan beri atış dersleri verdiğini, silah sesiyle huzur bulduğunu, silahını sadece yatarken belinden çıkardığını filan da söylemiştir.
İBRETLİK RÖPORTAJ
Unutmuş olanlara hatırlatmış olalım. Celalettin Cerrah’ın Savaş Ay ile yaptığı, kendilerinin "artiz"liğe ne mene meraklı bir "kahraman" olduğuna dair şahane ipuçları veren ibretlik bir röportaj vardı:
S.A: Dizilerde, filmlerde polisler var, müdürler var. Hangisi gerçeğe en yakın?
C.C: Hiçbiri. Gelip öğrenmeleri lázım bizden. Kadir İnanır meselá geldi, "Yakında bir emniyet müdürünü oynayacağım, ne yapayım?" dedi. "Beni izle" dedim. Zaten dikkat edersen Kadir bana benzer tip olarak. Otoriter, sert görünümlü, bakmasını bilen... "24 saat izlesen öğrenirsin Kadir Bey" dedim.
Ne hoş... Siz var ya siz Sayın Cerrah. Genelde o gözlüklerin ardından seçmek pek mümkün olmuyor ama ay var ya, çok ama çok karizmatiksiniz... Akşam gazetesinin 29 Ağustos tarihli Pencere ekinde, mafyanın ve köy ağalarının modasının geçtiğine, yeni sezonda, Hırsız Polis’ti, Ah Bir Polis Olsam’dı, Arka Sokaklar’dı, yeni başlayacak olan Adak’tı, polis dizilerinin revaçta olduğuna dair Neslihan Perker imzalı bir haber vardı bakın; yeni dizilerden birinde, bütün aktörlere rol model olmak babında şöyle 24 bölümlük (Birer saatten seyreltilmiş kurs hesabına 24 saate tamamlarız artık.) bir dizide kendiniz olarak rol almak ister miydiniz?
Gerçi, siz öyle bir figürsünüz ki, izleyici replikleri inandırıcılıktan uzak bulabilir. Allah muhafaza, diziye nüfuz etmekte, sanatınızı anlamakta zorluk çekebilir. Tü tü tü maazallah, sizi yine yanlış anlayabilir.
Hadi vatandaş bir yere kadar. Ya bir de RTÜK "Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir Emniyet Müdürü’nün linçi teşvik ettiği nerde görülmüş leyyyn? 12 bölüm boyunca belgesel yayınla da gör gününü" şeklinde ceza meza yazarsa kanala? O zaman işte ne yaparız, Allah bilir.