Sipariş üzerine üretim yapan bir fason atölyesi bu köşe
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Kliptoman’ın bir nev’i ‘isteyin çalalım’ köşesi olduğunu daha önce de söylemiştim. Bizim buralarda meraklısı niye bu denli bol bilmiyorum.
Müziğin büyüsü olsa gerek... Konu müzik olunca insan sevdiği şeyi çok seviyor ve illá ki dillendirilsin mi istiyor; sevmedi mi meselá politikacı sevmemek gibi değil de sanki yedi ceddine küfredilmiş gibi bir öfkeyle sevmiyor ve geçirilsin mi istiyor.
Öyle yani, sipariş üzerine üretim yapan bir fason atölyesi bu köşe. İstek parça alıyoruz, hatta bu konuda yaptırımlı maptırımlı emir alıyoruz.
Canımın içisi iki kardeşim Sibel (Arna) ve Ezgi (Başaran), geçen hafta beni karşılarına oturtup ‘Niçin Deniz Seki yazılmıyor?’ diye sordular. Ama yani öyle bir sormak ki ‘Sen şöyle bir gel bakayım’ sıkıştırmasında, ayaküstü sorgu tadında.
Kopyada yakalanmış öğrenci hálet-i ruhiyesiyle, tırstım desem yeridir. Özür dilercesine sordum: ‘Özel bir sebebi yok. Niye?’
‘Yazılsın’ dediler; ‘hastasıyız.’
Netlik bu netlik yani; silahlı kuvvetler hakisi tonunda...
‘Peki ablalar, emir telaki ederim’ demişim.
Tırstım diyorum size; dolayısıyla ‘Klibi ve şarkıyı hakikaten çok beğendim de söz konusu Deniz Seki olunca elim mi gitmiyor ne?..’ diyemedim.
‘Türkiye’nin en güzel kadını benim’ şeklindeki, insana ‘Eyvah, II. Hülya Avşar vak’ası geliyor’ paniği yaşatan beyanatları mıdır, Pop Star dönemindeki başöğretmen tavırları mıdır; aralarda bir yerlerde fena hálde Deniz Seki antipatizanı olmuş çıkmışım.
Fakat Sezar’ın hakkı Sezar’a bir yandan. Deniz Seki’nin içinde yer alan 14 şarkının 13’ünün söz ve müziğine imza attığı beşinci albümü Aşk Denizi, hakikaten; güzel albüm.
Bu albümün klip çekilen ilk parçası Masal da, şarkının klibi de gayet başarılı ayrıca.
KISA METRAJLI FİLM HAVASINDA
Memlekette birçok klip yönetmeninin suya, buu dediği, klip mevzuunun sektördeki etkisi açısından yeni yeni palazlandığı dönemden beri huzura gelen en şık kliplerin bazılarını çekmiş bulunan, şimdiye dek tek boşuna rastlamadığımız Umur Turagay’ın yönettiği klibin kısa metrajlı bir film havasında olmasına özen gösterilmiş.
Bir meyhanede masalara çıkmış, şarkının pek fıkırdak müziğinin eşliğinde kalça sallayan Brezilyalı dansçılardan gözünü alamıyor insan.
Seksi klip ile ‘erotik olmaya çalışıyorduk, ölçüyü tutturamadık paçoz olduk, yalan olduk klibi’ arasındaki fark sorulacak olsa, rahatlıkla parmakla gösterilebilir yani.
Bak şu, şu, şu, şu, şu, paçoz; nah a Masal, seksi diye...
Bu arada, Seki’nin başına da gelen gelene biliyorsunuz. Önce İstanbul Eczacılar Odası, Passiflora adlı şarkıyı, reçeteyle satılan sakinleştirici bir ilaç olması ve her türlü ilacın reklamı yasak olması gerekçesiyle Hukuk Kurulu’na şikáyette bulunma kararı aldı. (Bu arada, babaanne müsekkini tadında bir tatlı su antidepresanı olan Passiflora, aynı zamanda ‘şurup’un hammaddesi olan dünyalar güzeli bir çiçeğin de ismi; n’olacak şimdi?)
Yetmedi, Masal klibi, fazla seksi olduğu gerekçesiyle Kral TV tarafından yayından kaldırıldı.
Gülşen’in, Britney Spears’in klibinden apartılan, şarkıcının hani neredeyse çırılçıplak ‘gibi’ göründüğü Sarışınım şarkısına çekilen klip yüzünden RTÜK’ten uyarı alan Kral TV, yoğurdu üfleyerek yemeye karar verince, Tuğba Özerk’in ‘Lololo’ adlı şarkısının klibiyle Masal’ın klibi de karambolde gümbürtüye gitti.
OYUMU NEDEN DENİZ SEKİ’YE VERİRDİM
Tuğba Özerk, klibi yeniden montajlamayı düşündüklerini söylüyordu; Deniz Seki ise bunun düpedüz saçmalık olduğunu, parayı basıp klibini yayınlattığı bir kanalda böyle bir şey yapılamayacağını, işin peşini bırakmayacağını...
Kimin tepkisinin ve tutumunun makûl olduğuna dair araştırma yapılsa; -ki hangi işgüzar böyle bir işle uğraşır, uğraşan adamda akıl var mıdır, ayrıca tartışılabilir- ben oyumu Deniz Seki’ye verirdim.
Neyse işte...
Yok hangi klip seksidir diye sorulsaydı, yok hangi tutum makûl diye araştırma yapılsaydı; İstatistik Enstitüsü bültenine döndü mübarek...
Başta sunucu olmayı arzuladığı için TRT İstanbul televizyonundaki sunuculuk sınavlarına katılan, daha sonra Melih Kibar’la tanışarak tesadüfen müzik camiasına giren ve reklam jingle’ları seslendiren, Kenan Doğulu, Emel Müftüoğlu, Ege, Ferda Anıl Yarkın, Zuhal Olcay ve Yaşar’a vokalistlik yapan Seki, 1995 yılında Pop-Show şarkı yarışmasında, sözünü yine kendisinin yazdığı şarkıyla birinciliği elde etmiş, nihayet ‘97’de de ilk albümü Hiç Kimse Değilim’i çıkarmaya muvaffak olmuştu.
Şimdi bildiğiniz üzre, ‘biri...’ Hiçkimse değil değil yani bir kimse...
Üstelik sadece yorumculuğu değil, şarkı yazarlığı da geliştikçe gelişiyor.
Böyle... Deniz Seki Hanımefendi’yi tebrik, kendi adıma da bizim afacan ablaların şerrinden sıyırdığımı temenni ederim.
Bir an önce yazıyı postalar, mevzudan ikilerim.
Zira bünyenin rimelleri, Deniz Seki’nin klipteki görünümü gibi, palyaço kıvamında akmakta bugün. Ve dün... Ve işte, neyse ne... Yarına Allah kerim...
Sıcak mıcak, yine de altına kıvrılabileceğim bir depresyon battaniyesinin altına kıvrılmak ile yine klipteki meyhane modelinde rakıyı içmekten öte omuzlara akıtmacasına dağıtmak arasında muallaktayım.
Pek iyi değilim. Masal’daki gibiyim:
‘Çok zor, bunu inan anlatamam çok zor / Gerçeğiyle yüzleşince yoksun / Aynalara baka baka / Kendini kendine şikayet ediyorsun / Delirir gibi / Biliyorum kolay değil / Hayat buysa gerçek nedir / Ağlamaya alıştırdın / Ölüm bize masal gelir.’