Pandoranın radyosu

Bilgisayarda Fly Me to the Moon’u dinliyorum Frank Sinatra’nın sesinden. Diazem iğnesi yemişçesine bir huzura ermişim.

O bitiyor, bu kez Bobby Darren All of You’yu söylemeye başlıyor. Bir süre böyle geçiyor: Gelsin Dean Martin, gitsin Tony Bennett... Bir süre sonra, kendimi Doris Day filan gibi hissetmeye başlayacağımın sinyalini alınca bünyeden, Outkast radyoma geçiyorum. Bir süre de böyle: Gelsin Jay Z, gitsin Dungeon Family...

Pandora.com gibi bir güzelliğin mevcudiyetine uyandığımdan beri, kendime kaç "radyo istasyonu" kurdum bilmiyorum. Kaydı var, sayarım da kim uğraşacak şimdi; ayrıca ne gerek, di mi... Varlığından haberdar olmayanlara hizmetimiz olsun: Pandora.com, özellikle bilgisayar başında çalışırken müzik dinlemeden duramayanlar için pek faideli bir site...

2000’in başında bir grup müzisyenin ve müziksever teknoloji dehasının bir araya gelmesiyle oluşturulan Music Genome Project’in tasarımı. Efendim, bu elemanlar oturmuşlar, melodiden armoniye ve ritime, enstrümantasyondan orkestrasyona, aranjmandan şarkı sözlerine ve icracının stiline, kılı kırk yararak incelemek üzere müziği ameliyat masasına yatırmış, hadisenin "genlerine" inmeye çabalamışlar.

Tabiri caizse, müziğin gen haritasını çıkarmışlar.

Sonra altı yıl boyunca birçok farklı janrda müzik yapan 10 binin üzerinde sanatçının eserlerini analiz etmişler. Ortaya çıkan sonuç şu: Pandora.com’a giriyorsunuz, siteye üye olduktan sonra önünüze gelen tabloya dinlemek istediğiniz bir şarkının ya da sevdiğiniz bir sanatçının ismini giriyorsunuz. Bunun üzerine site size, o ve ona benzer şarkı ya da sanatçıların eserlerinden oluşan bir radyo istasyonu kuruyor.

"Kur" diyorsun "bana bir Elvis Castello radyosu", kuruyor... Moduna göre ne istersen: "Kuruver yavrum şurdan bir U2 radyosu"; kuruyor. "Bundan sıkıldım biraz Prince ve muadili şeyler dinleyeyim" diyorsun; sen istiyorsun, o çalıyor...

Peşpeşe spesifik olarak şarkı istemeye kalkarsanız, bakın onu yapmıyor. Bir kere istekte bulunup, sonrasını biraz onların keyfine bırakmanız gerekiyor. Sen bu herifin müziğini ya da bu şarkıyı seviyorsan, bak bu da ona benziyor, muhtemelen bunu da seversin mantığından yola çıkıyor.

Caz mı istiyorsun; buyur... Pop mu; istediğin o olsun... Rock mı; peki, gitar cayırtısıyla binayı başına yıkarız... Acid jazz, klasikler, ne ararsan var...

Yalnız, ne ararsan derken, meselá Vladimir Vissotsky’yi istediğimde "Buyur?" çekmişlikleri de var. Bunun yanında, Sezen Aksu’ydu, Mor ve Ötesi’ydi, Ajda Pekkan’dı, hiçbir Türk sanatçıyı da tanımıyorlar. Bir teeek: Evet, bildiniz, "Tarkan radyosu kur" dediğinde, önüne Tarkan’ın Come Closer albümü geliyor. Onun ardından da meselá, Lionel Ritchie çalmaya başlıyor! Ezelden ebede Tarkan fanı olduğum hálde, İngilizce albümünden zerre hazzetmemiş biri olarak, yine de "Gururumuzsun Tarkan!" şeklinde slogan atmak isterim.

Bir isteğinizi karşılayamadıklarında, önünüze gelen bir yazıyla sizden özür dileniyor ve "Biz de yeni şeyler öğrenmek derdindeyiz, isteğinizi aldık kaydettik, kimdir, nedir, konuyu araştıracağız" şeklinde bir vaatte bulunuluyor.

Kurban olduğumun teknoloji çağı... Pandora’nın kutusundan böyle şeyler de çıkıyorsa, sormaz mıyız azizim: Şeytan bunun neresinde?
Yazarın Tüm Yazıları