Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın eşi Semiha Yıldırım’ın tek başına oturduğu fotoğrafın koparttığı fırtınanın üzerine, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Yeni Zelanda’da, yatta çektirdiği, durumu ‘tashih’ eden fotoğraf var ya hani.
‘İnce’ düşünüp, masaları birleştirelim diye öneri getiren Başbakan’ın bizzat kendisi. Kadınlı erkekli, hep birlikte oturmuş, yemek yiyorlar; ne güzel değil mi...
Hakikaten şahane bir fotoğraf.
Ah bir de Başbakan, objektife gözlerinde delici bir öfkeyle bakacağına, gülümsese, hani neredeyse ‘mutluluğun resmi’ olacakmış.
Keşke insanın mitos çoğalmayla üreyen amip gibi değil de birleşmeyle üreyen, bir canlı türü olduğu hiç unutulmasa değil mi...
Evet efendim, şu malûm alt kimlik, üst kimlik meselesi...
Başbakan, seyyah olmuş, dünyayı geziyor. İki günde, üç ayrı ülkeyi ziyaret edebiliyor.
Bir gün Haka dansıyla karşılanıyor, diğer gün, ABD’nin ‘nefesi Müslüman kokan’ herkese paranoyayla yaklaştığından yakınıyor.
Sonra da buyuruyor: ‘Türk halkının üst kimliğini din belirler’ diye...
Nedir bu, şaka olabilir mi?
LAHANA SUYU İÇECEK GAFİLLER BEKLENİYOR
Turizm için yeni atılımlar söz konusu. Türkiye’de sadece denizler, sahiller değil, kültür de cazibenin bir parçası olsun isteniyor.
Çok güzel. Gelin görün ki beri yandan da turistik beldelerde içki içilecek yerler, kırmızı noktalarla, kırmızı hatlarla belirleniyor.
Herhalde gelir elde etmek için turist niyetine lahana turşusu suyu içmeye meraklı gafiller bekleniyor.
Bu ülkenin kültür turizminin zenginliği, bütün dinlerin ve pek çok ırkın birlikte, kadınlarla erkeklerin yan yana, hayatı paylaşarak yaşamayı başardığı tarihinden geliyor.
Ve kimin neye inandığını, yüreğindeki Allah bilir.
Kimsenin bu ülkenin nüfus cüzdanını taşıyabilmek için neye inandığının hesabını hükümete vermesi gerekmiyor, gerekemez, gerekmemelidir.
Allah, hükümetin tekelinde değildir ve kendisi üzerinden siyaset yapılmasından pek hoşlandığını da zannetmiyorum.
Bu ülkede, kadınlar, hukukun önünde, erkeklerle eşittir. Tam 71 senedir...
Kadınları dışlayıp, onlara üzerinde abuk paltomsularla yüzebilsinler diye ayrı plajlar açmakla, ufka doğru at gözlüğüyle bakıp, herkesin tabiyetini, cinsiyetini, namusunu sorgulayıp, ondan sonra Anıtkabir’i ziyaret etmekle maalesef Atatürkçü olunmuyor.
TÖRE CİNAYETLERİYLE UĞRAŞMAYA NE DERSİNİZ?
Kendini bilmez bir zıpır olduğumuz için sormadan edemeyeceğiz: Kırmızı hatlarla uğraşacağınıza töre cinayetleriyle uğraşmaya ne dersiniz?
AKP Merkez Yürütme Kurulu, iktidara sert eleştiriler yönelten Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez ile ‘Parti içi demokrasi eksik’ diyen Afyonkarahisar Milletvekili Mahmut Koçak’ın durumunu incelemeye almış.
Demokrasiye buyrun...
‘Partide iletişim ve paylaşım sorunu var. Biz el kaldırıp indirme makinesi, kurşun asker değiliz’ dediği için disiplin kuruluna sevk edilmesi söz konusu olan Çömez’le ilgili, AKP MYK Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, ‘AKP Grubu’nda demokrasi ve özgürlük var. Sert ve incitici olsa bile görüşler ifade edilebiliyor. Yine de daha itinalı şekilde görüşler ortaya konabilirdi’ demiş gerçi ve kendisini toplantıya çağırmış.
Geçinmeye gönlü olan Çömez’in bunun üzerine açıklaması da malûmunuz: ‘Görüşlerimi her platformda söylemeye devam edeceğim.’ Kendisine disipline sevk edileceğine ilişkin bir belge ulaşmadığını söyleyip ekledi: ‘Gerekirse Dreyfus olurum.’
GELECEK DE BİR GÜN GELECEK DEMOKRASİ GİBİ
Gazetecilerden talebi de bu konuda ellerini taşın altına koyup gerekirse Emile Zola olabilmeleri.
Haddimizi aşıp Zola olduğumuzu iddia etmeyeceğiz. Ama evet, gazeteciyiz: Madem öyle biz de taşın altına elimizi koyalım.
Evet: ‘J’accuse!’ Suçluyorum yani...
Demokrasi böyle bir şey değildir.
‘Mış gibi’ yapmakla, demokrat olunmaz yani. Kadınları dışlamakla, IV. Murad politikalarıyla, suç unsuru teşkil etmediği, başkalarının haklarına tecavüz etmediği sürece insanları parmakla gösterip, ‘Sen şusun, sen busun, sen ÖTEKİSİN’ demekle demokrat olunmuyor.
Dünya vatandaşı hele, hiç...
Demokrasi, güzel kelime... Bu topraklara da çok yakışıyor.
AKP dünya ligine girmek istiyorsa, demokrasiye uyacaktır. Öyle kendine müslüman modeli, ‘demokrasi bana uysun’ dedin mi, onun adına demokrasi denmiyor.
Espriden yoksun, kötü bir şaka deniyor.
Umut, garibin ekmeği ya... Yine de güzel gelişmeler bekliyor deli gönül.
Olmadı, gider gariban Zola başımızı ipten alsın diye bir avukat tutarız. Adalet dediğiniz şey vardır çünkü. Hukuk çuvallasa bile bir üst kimlik bábında: İlahi adalet diye bir şey de vardır. Sorun ulemaya anlatsın.
Ve evet: Demokrasi de bir gün gelecektir. Çünkü zaman dediğiniz muttasıl akar ve gelecek de bir gün gelecektir.