Ergenlik döneminde, elindeki gitarla sahneden kitleleri büyüleyen bir rock yıldızı olduğuna dair fantezi kurmayan herhálde pek az insan vardır.
Gelin görün ki çoğunluk için bu gençlik hayali, ebeveyne yalvarıp yakarma neticesinde aldırılan akustik (Malûm, elektrogitarın ederi, bu gibi gençlik heveslerini ana-babaların gözünde fena aşar.) gitarla akort öğrenme safhasında rafa kalkar...
Rafa kaldırmayanların çoğunluğunun hevesi de yetenek kapasitesinden dolayı (Vermeyince mabut, neylesin Mahmut?) kursak cenahında kalakalır.
Fakat bir de şanslı azınlık var tabii... Bunun fantezisini kurmaya, suya ‘bu’ dediği dönemlerde başlayan, ısrarla hayalinin peşinden giden, üstelik bir de doğuştan kabiliyetli olanlar...
Can Şengün, onlardandır. Kendileri, prodüktörlüğün yanında, yedi yaşında piyano, dokuz yaşında gitar çalmaya başlamış, bugün genç yaşına rağmen müzik piyasasında yaşayan efsane olarak anılan bir gitaristtir.
Gitaristti mi demeli?.. Yani hálá öyle ama geçen ay İrem Records’dan çıkan Canlı Müzik adlı ilk albümü sağolsun, artık mikrofonda yorumculuğunu da konuşturuyor.
O KADAR HAVASI OLACAK ELBET
Şengün, 12 yıldır Türk müzik piyasasının içinde ve álemde sayabileceğiniz hemen hemen tüm müzisyenlerin yanında sahnede, turnede, stüdyo kayıtlarında çalmış bir isim.
250’nin üzerinde albümden, non-stop bir sahne ritminden, binlerce konserden bahsediyoruz.
Albümün kartonetinde bir gitar ummanının ortasında haykırırken göründüğü bir fotoğrafı var. Altında gururla ‘Fotoğraftaki bütün gitarlar Can Şengün’e aittir’ yazıyor.
O kadar havası olacak elbet. Zira kendileri aynı zamanda Yamaha’nın sponsorluğunda, Türkiye’nin yanı sıra dünyanın dört bir yanında (Prag, Tokyo, Hamburg, vs...) klinik çalışmaları yapıyor. Önümüzdeki mart ayında yine Frankfurt’a gidip, dünya çapında adamların önünde boy göstermeye hazırlanıyor.
Sadece Türkiye’deki sanatçılar da değil yani. Toto’yla, Deep Purple’ın elemanlarıyla takılan bir adamdan söz ediyoruz.
Canlı Müzik’in içinde yer alan 12 şarkının tümünün söz ve müziği ona ait. Ve çıktığı günden beri ne zaman ruhunu ferahlatmaya ihtiyaç duysa player’a diski yerleştiren biri olarak söylüyorum: Şahane, ömrü billah sıkılınmayası bir albüm.
İnsanda üst üste aynı şarkıyı dinliyormuş hissiyatı yaratan albümlerle uzak-yakın alákası yok. Her şarkı ayrı lezzet.
Nicedir bekliyorduk, sonunda ilk klip, albümün açılış şarkısı olan Yeter ile huzura geldi.
AKIL HASTANESİNDE KLİP
Hakan Yonat’ın yönettiği klip, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin uzun zamandır atıl duran, kullanılmayan 13. kısmında çekilmiş.
Can Şengün’ün görüntülerinden ibaret olan, mekánın ‘havadar’ (!) atmosferinden gayet başarılı bir şekilde faydalanan, son derece duru bir performans klibi...
Duru derken, yanlış anlaşılma olmasın: Can’ın kafayı sıyırmış bir şekilde saç baş yolup ‘Yeteeer!’ şeklinde hezeyan geçirdiği bölümler de mevcut. Ama yani ne bileyim, o görüntüler bile ‘duru...’
Gönül gözüyle de bakıyor olsam gerek bir yandan... Zira efen’im, bu satırların yazarı (!) Şengün ile, ‘şarkıcı’ kimliğiyle yapılmış ilk röportaja imza atmış kişidir. Ve en az albümü sevdiği kadar, albümün sahibini de sevmiştir.
Daha kabuğu çatırdatmadan çıktığı yumurtaya burun kıvıran ‘Ben ki álemlerin en bulunmaz hint kumaşıyım, naha yaptım oldu’ tarzı elemanlarla haddinden fazla karşılaşınca insan, böyle ayağı yere sağlam basan, akıl izan konuşturan, eğitimine ve tecrübesine rağmen tevazusunu koruyan, tek kelimeyle özetlemek gerekirse ‘ışıklı’ tiplere özel bir muhabbet besliyor. Şükür yani...
Bugün yine fizik tedaviden çıkmışım. Ayağıma NBA oyuncuları için özel tasarlanan spor ayakkabı modellerini çağrıştıran (Air Jordan ile bu ilhamı veren, álemlerin gelmiş geçmiş en muhteşem yaratığı Michael Jordan’ı ayrıca varlığının her santimkaresinden öpmek isteriz. Evet, adamın cüssesi düşünülünce uzuuun bir prosedür ama yani olsun, yok bir acelemiz...) ‘air-cast’ adlı bir zamazingo takılmış. Canım yanıyor ve içimi açmam gerekiyor.
Bu da bizi işbu yazının kaleme alınma sebebine getiriyor. Anlayacağınız, an itibarıyla yine Can Şengün’ün albümü dinleniyor. (Hatta şu anda gayet ironik bir şekilde Ayakkabı adlı şarkı çalıyor!)
Her türlü kulak üten gıcırtıya ‘Yeteeer’ diyelim. Böyle hállerde Canlı Müzik, ilaç gibi geliyor.