Hayat tanımadığımız insanların dedikodularıyla geçmiyor, kur bir apartman tv bak keyfine
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Üniversitenin ilk senesinde, fakültenin yarattığı hayalkırıklığıyla, kendime alaylı yazılabileceğim part-time bir iş aramaya koyulmuştum.
Bir gün bir ilan gördüm; kimyam değişti: ‘‘Yetiştirilmek üzere kameramanlar aranıyor...’’
‘‘Aaah!’’ dedim, ‘‘işte ummanlar boyu aramaktan yorgun düştüğüm biricik inci tanem benim!’’ Soluksuz bir şekilde telefona sarıldım, ilandaki numarayı aradım. Şansa bak, nasıl da iyiniyetli bir ses! Aldı mı beni deli dolu bir heves: Kadın olmam olumlu bir özellikmiş. Hemen atlayayım, gideyimmiş... Kulaklarıma inanamadım. Adresi aldım ve Üsküdar'a doğru yollandım.
Adresteki sokağa girdim, apartmanın önüne vasıl oldum ki ne göreyim? Top sakallı, tabiri caizse ‘‘entel’’ görünümlü bir adam, pencereden sarkmış, elini kolunu sallayarak bana sesleniyor: ‘‘Burası, burası! Yukarı gelin yukarı!’’
Sanki sektör kurulduğundan beri beni bekliyorlar. Tamam, içimizde umut filizleri yeşermiş falan ama salaklığın bu kadarı beni bile aşar. Tırsmasına tırstım ama yine de yukarı çıktım. Adamın kapıyı ayağında Esem terliklerle açtığını gördüğümde, artık Allah'a sığındım... Adım gibi eminim, içeri girer girmez üzerime birileri çullanacak. Kamera arkasından ziyade önünde görev alacağım. Bir tecavüz pornosuna başrol oyuncusu yazılacağım.
Şükür ki olaylar ‘‘biraz’’ farklı gelişti. Benim feláket senaryosu, bir durum komedisine dönüştü. Baktım ki evdeki bilmem kaç televizyonun birinde bir grup insan göbek atıyor, diğerinde bir sünnet çocuğu zırıl zırıl ağlıyor. Adamımız meğerse düğünlere giden videoculardanmış. Erkeklerin giremediği kına gecelerine gidebilsin hesabına kadın kameraman ararmış!
Ben bir yandan gülmemi tutmaya, bir yandan da adama derdimi anlatmaya çalışıyorum: ‘‘Pardon ben başka bir şey düşünmüştüm. Ekiekieki... Hani senaryo, yönetmen, çekim seti?.. ’’ Adam bir heves anlatıyor: ‘‘Burda senarist de sensin, yönetmen de sensin!’’ Sonunda teşekkür edip mekándan uzadım. Eve varana dek de kahkahadan kırıldım... Bundan birkaç ay sonra, bir haber dergisinde, o adamla ilgili küçük bir haber gördüm; tutuklanmıştı. Zira bu müteşebbis ruhlu şahsiyet, kendi kafasına göre, Üsküdar TV adlı bir televizyon kanalı açmış ve yakalanmıştı. Şimdi bunu niye mi anlattım?.. Şundan: O arkadaş, Sivas'taki Akademi Kent Sitesi sakinlerinden akıl alsaydı, tüm bunlar başına gelmezdi, ondan...
Aktüel'in son sayısında, okuyanı dumura buyur eden Özsel Tortop imzalı bir haber bulunuyor. ‘‘Duydun Mu Komşu?’’ başlıklı habere göre, Sivas'taki Akademi Kent Sitesi sakinleri, kendilerine kapalı devre yayın yapan ‘‘ultra yerel’’ bir TV kanalı kurmuşlar. 600 kişinin oturduğu siteye yayın yapan Akademi TV'nin programlarını çocuklar hazırlayıp sunuyormuş. Ana haber bülteninde sitedeki su kesintileri, tadilat çalışmaları, doğum, ölüm ve evlilikler duyuruluyormuş. Buraya kadarı mákûl... Fakat şimdi sıkı durun: Kanal, bu aralar, Komşularımızı Tanıyalım, Altın Günü ve Akademi Kadınlarının Sesi adlı, içeriğini tahmin edeceğiniz türde programların hazırlığı içindeymiş.
Sivas Emniyet Müdürlüğü, kanal ile ilgili haberleri ihbar kabul edip kanalı kapatınca, sitenin ve TV kanalının yöneticisi Reşat Taydaş, izin almanın yollarını araştırmış ve ortaya şu çıkmış: Çok kolaymış... Hem bu kanal sayesinde sitede dedikoduya gerek kalmamış! Ben derim ki, yemeyin içmeyin, kendinize bir kanal açın. Öyle yok BBG'ydi, yok Biz Evleniyoruz'du, hayat tanımadığınız insanların dedikodularıyla geçmiyor...
Hocam acı var mı acı?
Cuma günü, álemlerin en cicicicicicici sevgi böcüğü programı ‘‘Esra Ceyhan ile A'dan Z'ye’’de Yaşar Nuri Öztürk konuktu. Yaşar Nuri Hoca'yı gördüğümüz her sefer olduğu üzre, ilahi bir illüminasyon yaşadık. Öyle aydınlandık ki, sadece dünya hálleri üzerine değil, lahananın faideleri üzerine de derin tefekkürlere daldık.
Zira Yaşar Nuri Hoca, tahta kaşığı Ayşe Tüter'den devraldı ve biz sevgili izleyenler için hiçbir fedakárlıktan kaçınmadan bir tencere kapuska kaynattı. (Tabii bu arada kendinden de bol bol bahsetti: Kimse, hatta Adanalılar bile benim kadar acı yiyemez; kimse oklavayı benim gibi çeviremez, vs, vs...) Yemeği kısık ateşte pişmeye bırakmadan az önce Öztürk, kapuska pişirmenin inceliklerini faş etti; hayatın sırrını fısıldasaydı, bizleri ancak bu kadar memnun ederdi: ‘‘Bazıları’’ dedi, ‘‘kapuskayı rengi dönene kadar pişirir. Ben öyle sevmem.’’ Esra Ceyhan, tabii ki ellerini saygıyla önüne kavuşturup gözlerini kırpıştırarak sorma gereğini hissetti: ‘‘Siz nasıl seversiniz hocam?’’ Öztürk, iki elini yumruk yapıp aşka gelmiş bir şekilde cevap verdi: ‘‘Hırçın ve vahşi!’’
Yetmedi, hocanın eşi Canan Hanım telefonla canlı yayına bağlandı ve ‘‘tüm insanlara seslenmek istedi’’: ‘‘Lütfen kış günlerinde domates yemeyin! Eskiden yoktu böyle şeyler!’’ Ben hormonlu zerzavat konusundaki bu duyarlı yaklaşımı hormonlu bir coşkuyla karşıladım, gözlerim doldu. Fakat o sırada yanımdaki arkadaş; ‘‘Fakat hocam’’ diye ekranla konuştu: ‘‘Şu anda diğer yarı kürede yaz yaşanıyor. Hani ithalat, ihracat, turfanda, şu, bu?’’ Ben tabii hemen müdahale ettim: ‘‘Sus bakayım, seni edepsiz afacan! Yaşar Nuri Hoca'nın zevcesinden daha iyi mi bileceksin? Tamam leblebi gibi sivri biber yutuyor olabilirsin ama utanmasan benim ağzımın içi kalay kaplıdır bile diyeceksin!’’
Trendsetter
Ey kari, sen bu satırları okurken, mübarek Sevgililer Günü'ne hepi topu altı gün uzaktayız... Geçtiğimiz hafta verdiğimiz Sevgililer Günü'ne özel Cuma Extra'da yer alan tüm haberleri hatmetmişsinizdir diye ummaktayız.
Madem ki ‘‘Manitaya Yaranma Sahtekárlığı Sınavı (MYSS)’’na bu kadar az kaldı; buyrun işte, müessesemizin hizmeti bir deneme imtihanı: Cuma Extra'nın son sayfasındaki haberin başlığı neydi?.. Hadi yine ballısınız. Sırf bu mümtaz günün hatırına uzatmadan söyleyeceğim; bu kıyağımı da unutmayınız: ‘‘Şimdi moda gizlice evlenmek’’ idi.
Zira efen'im, şimdilerde Hollywood yıldızları arasında moda, Gwyneth Paltrow-Chris Martin çifti gibi, basından gizli evlenmek, hiçbir şekilde görüntülenmemekmiş... Basını atlatmak da iş mi yani? Adamlarda her türlü imkán var. Zamandı, paraydı; gani gani... Ben oyumu bu durumun bir adım ötesine geçip, basının haberi olsa, hatta fena hálde dillere dolansa bile valideden gizli ikinci kere nikáhlanmayı beceren, üstelik bunu zamanı, hele ki adresi mıh gibi belli bir şekilde gerçekleştiren Seren Serengil'e vermek isterim. Burada ciddi bir ‘‘trendsetter’’dan söz ediyoruz. Yarın öbür gün Hollywood'a bile ilham verebilir; söylemedi demeyiniz, rica ederim...