Paylaş
Yok efendim; bir 8 Mart daha, asabımın tellerine parmak attı geçti... Hani benim asap death metal konserinde sahne almış bir gitarsa, 8 Mart’ın bil-er-kişi beyanatları, distortion meraklısı virtüöz; öyle söyleyeyim...
Kıllı tüylü ve pek bıyıklı nice vatan evladı, hede de hödö de, kadınlarımızın borcu nasıl ödenir; daha doğrusu nasıl da ödenemez (E dolayısıyla denemeye bile değmez?); hele o analar, ah o analar filan şeklinde dile geldi.
İş hamasete gelince, kop gitsin tabii. İki satır analarımız de... Üç hamle de el, hatta Başbakan örneğinde gördüğümüz üzre ayak, -hem de altından maltından- öpmece muhabbeti çevirmece...
Öptük mü; hah, tamam... Hadi annem; seneye görüşürüz!!!
Son 8 Mart’ta yine en şairane ciğerparelerinden kopup gelen belágatla şöyle buyurdular meselá: "Cennet annelerin ayaklarının altındadır, babaların ayaklarının altında değil. Bu ne demek; ananın ayağının altı öpülür. Onun için biz, analarımızın ayaklarının altını öperiz. Ben öperim, başkaları öper mi bilmem."
Cennet babaların ayaklarının altında olsaydı, durum farklı olabilirdi. O zaman belki şöyle derdik: Bu ne demek? Ayak yıkatma meraklısı kimi türkücülerimizin kadrini kıymetini bileceğiz. Ayağının altını öpmeden geçmeyeceğiz."
Vayya annemi, Başbakan’ın annesini sevdiğinden daha az sevdiğimi ya da değer verdiğimi zannetmiyorum... Yine de ne yalan söyleyeyim; ben öpmem. Üstelik annemin böyle bir şey isteyeceğini de zannetmem.
Onun yerine meselá, sırf kendi annemi değil, o konuşmanın yapıldığı sırada, locada, başı örtülü hemcinsleriyle, erkeklerden ayrı bir yerde, harem-selámlık mantığıyla oturtulan kadınları da, biraz daha farklı bir düzende ağırlardım. Ha, sırf cennet ayaklarının altında hesabına annemi de değil, kızım ve hatta dış kapının dış mandalının halasının kızı falan da olsa, onu da o şekilde oturtmazdım. (Gün gelecek, o da anne olacak di mi ama? Ayağının altını öpeceğine, yanyana otursana? Nasıl fikir? Hani benimdir diye demiyorum, ampul kadar parlak (!) olduğunu düşünüyorum...)
Hepsi bir yana; Başbakan’ın vergi iadesi yerine getirdikleri asgari geçim indirimiyle çalışmayan eş ve çocuklar için getirilen vergi indirim avantajlarını anlatırken dedikleri var ya...
Bu düzenlemeyle bekár bir asgari ücretli için asgari ücretinin yarısı, evli dört çocuklu ve eşi çalışmayan asgari tabii ki erkek- ücretlinin kazandığı ücretinse tamamı vergi dışı bırakılıyor.
Başbakanımız bu konuda nasıl bir çağrı yapıyor: "Haydi bekárlar evlenmeye!"
Efendim bu uygulamada ev kadınlarının evlerinde ürettikleri ürünler de vergi dışında tutulacakmış. Bu sayede "Kadınların çalışma hatayında hak ettikleri yeri almaları toplumda güçlenmeleri de beraberinde gelecek"miş. "Bütün bunlar toplumun daha güçlü hále gelmesi için olmazsa olmaz bir zorunluluk"muşşş...
Dinliyor o kadınlar da öyle...
Parti "kutlaması"nda... "Bir an önce eve gideyim, yerleri bal dök yala hijyeninde sileyim... Bizim oğlan işten gelince altını öpecek filan diye..."
Paylaş