Erol Günaydın’lı klipten bahsetmek Allah’ın emri

Bu kaçıncı Emre Altuğ başlıklı dosya bilemedim. Birçok kez aynı şey oldu. Perşembe oluyor, bilgisayarda yeni bir dosya açıyorum. Dosya adı bölümüne klip-bilmemkaç, konu başlığına da Emre Altuğ yazıyorum...

Sonra vazgeçiyorum ve kel aláka birinin klibinden bahsediyorum.

İlhan Erşahin’le ilgili yazının dosya başlığı Emre Altuğ meselá... Böyle başlayıp başlayıp sildiğim bir dolu örnek de var.

Zira her seferinde bahsini açmak için Emre Altuğ’dan daha ‘enteresan’ şeyler çıkıyor.

Ya da belki şöyle söylenebilir: Emre Altuğ’dan bahsetmeyi canım çekmiyor.

Zira kişisel zaviyemden ciddi bir hayalkırıklığı söz konusu.

Vaktiyle son derece mákûl, mütevazı bulduğu birinin sonradan gaza gelip ‘kudurduğunu’ görünce insan, háliyle biraz burulabiliyor.

Altuğ’un Gidecek Yerim Mi Var? adlı şarkısına çektiği klipten bahsederken; ‘Adam nihayet seksapelini de konuşturmaya başladı. Yakında starlık mertebesine ulaştığını da görürüz nasipse’ bábında bir şeyler yazdığımı hatırlıyorum.

İyi ki borsa spekülatörü filan değilmişim yani. Fena batarmışım...

DUDAKLARINA BAKMAKTA EPEY ZORLANDIM

Zira Altuğ’un E Bu Kadar Mı’ydı, Sıcak’tı filan dönemlerinde, ‘kadınların bayıldığını’ iddia ettiği dudaklarına bakmakta epey bir zorlandım.

Makyajda rujun dozunu kaçırdıklarından mıdır, o dudaklardan dökülen sözlerden dolayı mıdır bilemem.

‘Benim kaset en az üç milyon satacak’ nev’i; ‘Oldu güzelim, Allah artırsın. Şu hayatta bir sen bir de Celine Dion zaten!’ dedirten, kehaneti kendinden menkul çıkışlarının yanı sıra:

‘Kendimi ayrı kulvarda görüyorum. Diğer popçuların yaptığı müzikle benzerlikleri olan ancak farklılıkları daha fazla olan bir müzik ürettiğimi düşünüyorum. Kendimi hem içerik, anlatım, hem de sound olarak en üstte görüyorum. Kendimi en iyi popçu, en iyi üreten kişi olarak görüyorum. Mesela Tarkan’la karşılaştırılmak istemem. Çünkü duruş ve hayata bakışımız farklı. Tarkan kendi bulunduğu kulvarın zirvesinde, onun kulvarının yanında başka kulvarlar da var.’

Anlayın yani, bu kulvar geyiğine bile gelmiş durumda...

ALLAH İÇİN YAKIŞIKLI YETENEKLİ Mİ, EVET...

Sonra, son albümü Dudaktan Dudağa’nın ismiyle ilgili bir soruya şöyle cevap veriyor meselá:

‘Albümün isim parçasının sözü ve müziği bana ait. Aynı zamanda güzel bir albüm ismi olarak düşündüm. Samimiyet anlatan bir isim. Ayrıca dudaklarımı kadınlar çok seksi buluyor. Önceki albümümün ismini de mevsime ve şarkılara uygun olsun diye Sıcak koymuştum. Albümün her parçası böyle hafif erotizm kokuyor.’

Şimdi bu adam İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’ndan mezun, yakışıklı mı Allah için yakışıklı, yetenekli mi, e evet, yetenekli bir -tabiri caizse- ‘iyi aile çocuğu.’

İyi hocalardan ders almış, Haluk Bilginer gibi hikmetinden sual olunmaz, haysiyetli isimlerle birlikte çalışmış.

Bu ‘Popstar yarışması aday adayıyım, yarım saate kalmadan dünya starı olacağım’ ağızları, Allah için o dudaklara pek yakışmıyor yani.

Piyasada zaten onlardan sayısız adet cıvırdıyor; ne lüzum, değil mi?

Şeklinde düşünüyordum ki... ‘Allah rivayet olan üç milyon sevenine bağışlasın’ diyordum ki Aşk-ı Kıyamet’in klibi geldi.

Sıkıyorsa görmezden gel...

İYİ Kİ HİKAYEYİ KENDİ ANLATMAMIŞ

Erol Günaydın’ın rol aldığı bir klipten bahsetmek, nasıl desem, Allah’ın emri.

Emre Altuğ, klipte, ilk albümü İbret-i Alem’deki Yani’deki ‘balıkçı yaka kazaklı Emre Altuğ rolü’nde... İskelenin birinde şarkısını söylüyor ve hikáyeyi anlatmayı Erol Günaydın’a bırakıyor.

İyi ki de öyle yapıyor.

Ve bir şarkılık sürede, bir ömürlük aşkı anlatmayı haiz, muhteşem bir oyuncu olan Erol Günaydın, duvarda asılı bir çerçeveden kendisini izleyen, dünya değiştirmiş eşiyle ‘birlikte’ bir gün geçiriyor.

Sabah kalkıp tıraşını oluyor, iki kişilik kahvaltı hazırlıyor, evi temizliyor... Tüm bunları yaparken ‘sevgilisi’yle tatlı tatlı sohbet ediyor.

Sonra temiz pak giyiniyor, kravatını takıyor, hanımefendiyi, yani boş bir tekerlekli sandalyeyi, yürüyüşe çıkarıyor.

Sonunda yine ‘birlikte’ eve dönülüyor ve bir gün daha bitiyor.

Yatakta onun sabahlığına sarılarak ve ağlayarak... Bu şekilde anlatınca kulağa fazla melodramatik geliyor olabilir ama işte, hikáyeyi Erol Günaydın canlandırdığında, insanın boğazı düğümleniyor ve gözleri doluyor. Allah bizleri daha uzuuun seneler Erol Günaydın’ı izlemekten mahrum bırakmaz diye umalım.

Ki bırakmayacaktır, o inandığı sürece bizim de itikadımız tamdır.

Rektum kanseri nedeniyle ameliyat olan Günaydın, bu aralar Ortaoyuncular’ın sahnelediği ‘Uzun Donlu Kişot’ta sahne almaya hazırlanıyor.

Sanço rolündeki Günaydın, geçen sezon da sahnelenen oyunda, Uzun Donlu Kişot Ferhan Şensoy ile başrolleri paylaşıyor.

Geçtiğimiz çarşamba gerçekleşmesi gereken gösterim, Günaydın’ın dikişleri patladığı için Bayram’dan sonraya ertelenmiş.

Şu Bayram geçer geçmez, o tiyatronun kapısında bitmeyen, kapılarını yıkmayan ne olsun...
Yazarın Tüm Yazıları