Birkaç dakikalık sükûnete olmayan krallığımı veririm

Sevgili günlük;

Bu sabah gözlerimi yine "devvv kadrolu" bir absürd trajikomediyi andıran, uzuuun bir rüyadan, yorgun da ne, bitap düşmüş bir şekilde açtım güne. Yine... Yine... Yine...

Dünyanın bütün seslerine açık bir radyo gibi hissediyorum kendimi. Ya da ne bileyim, devasa bir uydu anteni... Gazetecilik denen meslek sayesinde gün boyu aşırı doz haber yüklemesine maruz kalmıyormuşuz gibi, geçen hafta, özel hayat cephesinde de dostlardan gelen, birbirinden ağır, kötü, kasvetli manşetlerle geçti.

Biri merdivenlerden yuvarlanma, diğeri trafik kazası suretiyle iki kafatası kırma vakası, iki kanser haberi...

Hani tüm bunlar yetmiyormuşçasına bir de geceleri... Uyuyabilmek için ne varsa yapıyorum; uyuduğumda daha doğrusu sızdığımda da sanki Harikalar-Garabetler Diyarı’nın meydanında, baykuş gözleri ve fil kulaklarıyla dikiliyorum. Uğraş uğraş nereye kadar... Birkaç dakikalık sükûnete -olmayan- krallığımı veririm.

Dolar bu aralar, hayvanat bahçesinden firar etmiş piton modeli... Maliyenin, yabancı yatırımcıya vergi teşviki vererek çözme "fikri" de sökmedi. Merkez Bankası, cuma günü iki kez müdahalede bulundu. Fren tutmuyor... Doların önlenemez yükselişi durdurulamıyor.

Sabah Gazetesi, Türk yatırımcılar için yüzde 10’a çekilen vergi oranının yabancı yatırımlar için sıfırlanmasını manşetten, "Kapitülasyonlar döndü" başlığıyla verdi.

KENDİNİ DOLMUŞ ŞOFÖRÜZANNEDEN TAKSİCİLER

Bizim gazetenin sürmanşeti ise "22 Haziran kararları" şeklinde. Ki insanın zihnine direkt "5 Nisan kararları" düşüyor ve háliyle ürpermeden edemiyor.

Bu aralar zaten dönen dönene. Mesut Yılmaz, siyasete dönüyor, Aziz Yıldırım FB’nin başına dönüyor (Ki esasında bir GS’li olarak Yıldırım’ın haberine sevindim. Bize yarıyor valla. Seneye de şampiyonuz; tamam inşallah!). İki gözüm günlüğüm; beceriksiz semazene döndüm; başım, gözüm, midem, eşgüdümlü dönüyor.

Dün işe gelirken, yolda taksiciyle lafladık. Arabaya bizim duraktan binmişim ama adam tanıdık değil. Sordum. "Haklısınız" dedi. Durak taksisi olmak istemiyormuş ama 20 küsur yıllık meslek erbabıymış. Birçok taksi durağı kendisini muhabbetle buyur ediyormuş.

O şoför zaviyesinden, ben hayatı taksilerde geçen yolcu zaviyesinden taksilerin ahvalinden konuştuk. Benim en birinci konum, kendini herhálde dolmuş şoförü zannettiği için keyfinin hattı haricinde bir yere gitmek istemeyen taksicilerin güzergáh beğenememesinden ikrah getirmiş olmamdı.

Beyefendinin de ilginçtir, en büyük sıkıntısı kendi meslektaşlarıydı. "Dikkat edin bu durum 94’ten beri yaşanıyor" deyip durdu. İddiasına göre, ekonomik krizlerin ardından işsiz kalan, işi batan kim varsa, taksici olmaya soyunmuş. Şimdi ortalıkta pek meslek erbabı yokmuş. Taksicilikten anlamayan, sağını solundan ayıramayan adamlar ortalıkta taksiciyim diye dolanıyormuş.

Sonra her zamanki gibi, tüm taksicilerin ve tüm yolcuların üzerinde hemfikir olduğu bir konuya geldik, işyerinin kapısına kadar da o konudan inmedik.

Tabii ki bildin günlükçüğüm; belediye ve hakkında masal kitabı külliyatı döşenilesi muhteşem icraatları...

AYASOFYA TABİİ KİFAVORİLERİ SAYILMAZ

Büyükşehir Belediyesi’nin son icraatı (Son derken, kazılar mazılar ve trafik illeti harala gürele sürüyor; o masal bitmez...), İstanbul’da doğup büyüyen çocuklara kentin tarihi, kültürel, turistik mekánlarını ve sosyal dokusunu eğlenceli bir dille öğreterek kentlilik bilinci kazandırılması amacıyla hazırlanan "Masal Masal İstanbul / 23 Masal, 23 Eser" projesini hayata geçirmek oldu.

Proje ilk açıklandığında, 23 eserin arasında Fatih Sultan Mehmet Köprüsü filan vardı, Yeni Dünya Harikaları seçiminde aday olan Ayasofya yoktu. Cami bile yapamadıkları, hatta bir zamanlar kilise olan Ayasofya, tabii ki Topbaş’ın belediyesinin favorileri arasında sayılmazdı. Tepki gelince, Ayasofya da proje kapsamına alındı.

Ha bu arada, ilk masalı da AKP’nin basın danışmanlarından, eski gazeteci Ahmet Tezcan, Kız Kulesi üzerine yazdı. Adam basın tarafından kim var kim yoksa hepsinden tepki aldığı için, basınla ilişkiler meselesinde pek faaliyet göstermiyor artık málûm. Kalemi de kuvvetlidir muhteremin. "Basın, bizim poh poh haberi yutturmak amacıyla anlattığımız masalları pek yutmuyor, sen iyisi mi harbi masal yaz bari" dediler herhálde.

Proje kapsamında İstiklál Caddesi de var meselá. Üzerine nasıl bir masal yazacaklar acaba? Topbaş’ın "Bakın şapşa’ane işler yapıyoruz. Önceki Çin işi granitleri biz sipariş etmemişiz gibi sil baştan ve hálá böğrünü deşmekte olduğumuz, bizim yüzümüzden işletmelerinin büyük bir oranı iflas eşiğinde olan İstiklál’de her adım başına bir de utanmadan ’Burada yerli granit kullanılıyor, mutluyuz, gururluyuz’ tabelaları dikiyoruz" masalı, masal bile değil, karanlık bir siyasi-gerilim senaryosunu andırıyor zira.

Canımın içisi dert ortağım günlükçüm; şu masal topuna girsek mi dersin?

Memlekette istikrar üzerine yazarız; bir varmış bir yokmuş diye başlarız, sonra masal bundan ibaret abi, diye noktayı koyarız. Türküz ve Guinness Rekorlar Kitabı’na girmek konusunda iddialıyız ya... Durumu şakkadanak özetleyen dört kelimelik bir masal attırabildiğimiz için dünyanın en kısa ve en modası geçmez masalını yazdığımız iddiasıyla başvurumuzu yaparız.

Sen ve ben güzelim; biz var ya biz; proce denen nanenin çift başlı ejderhasıyız!
Yazarın Tüm Yazıları