Esasında bugün, kıymeti kendinden menkul "duayen"lerden mürekkep errrkek basınımızdan dem vuracaktım. Uzun uzun ve isimli cisimli...
Ancak bir haftadır izlediğim, izlemek yeterince mideye zarar değilmiş gibi kıyısından köşesinden ismimin de meze edildiği paçoz bir geyikten dolayı öylesine öfkeliyim ki, birincisi, zehrimi akıtabilmem için en azından ilansız milansız, tam sayfalık bir yere ihtiyacım var; bu ölçü kesmez...
İkincisi, zırt fırt böylesi iğrençliklerle hálleşmek zorunda kalıyoruz ama insan kanıksayamıyor maalesef; hakikaten çok öfkeliyim; böylesi bir öfkeyle klavyenin başına çökersem, öyle bir dökülürüm ki mesleği, sektörü bırakmak filan yetmez, bir uçağın yanında son açıklamalarımı yapıp iltica etmem gerekir. Üçüncüsü, "muhabbet" o kadar, o kadar mesnetsiz, tıynetsiz, haysiyetsiz bir zeminde seyrediyor ki bu kakofoninin bir parçası olmaya da bünyem elvermez. Evet, aynen öyle; isterseniz kibirli deyin, tenezzül edemem yani...
NEDEN AGRESİF MİŞİM?
Çok sık karşılaştığım bir sorudur. Sen de e-postalar aracılığıyla sık sık soruyorsun ya ey okur: Neden bu kadar depresif ve agresifmişim?.. Benim de bir kontr-sualim olacak: Siz niçin değilsiniz? Nasıl olamayabiliyorsunuz diye sormuyorum, hele ki bu ülkede yaşayan bir kadınsanız, ne hakla olmayabilirsiniz?
"Bu ülkenin en büyük sorunu nedir"i kaşıyan, çiklet misali gevişi getirilen bir söylemler silsilesi vardır ya hani...
"Eğitim şart"tır... Ah, ekonomi bir düzelse, Türk’ün kıymeti o zaman anlaşılacaktır... Sonracığıma, siyaset kışlayla cami arasındaki kısırdöngüsünden bir çıksa, Avrupa bize bakıp 10 parmağını birden ısıracaktır...
Ben diyorum ki, hatta belki iç bayacak derecede ısrarlı iddiamdır ki: Bu ülkenin erkekleri, kadınlarına saygı duymayı öğrenmediği, kadınları da kadınlara saygı duymayı bilen ve bunu mecbur olduğu için değil, içinden gelerek gösterebilen erkek evlatlar yetiştirmediği sürece, bu toplumdan cacık olmaz.
Memleketin, vandallık derecesinde maço sektörlerinden birinde çalışıyorum 13 senedir. 13 senedir, olan bitenlere bakıyorum ve hálá "Allah sizi davul etsin!" diyerek bırakıp gitmemişliğimi, işin kendisine tutkuyla sevdalı olmamın yanında ancak ve ancak bünyeye har veren öfkeme bağlayabiliyorum.
Gelin görün ki, bizim sektör, en bir maçolarından biri olmakla birlikte, maalesef erkek azalarının bel altı cenahlarıyla düşündüğü yegáne sektör de değil elbet.
Buyrun meselá, daha geçen hafta, TBMM Başkanı Bülent Arınç, Kanal 7’de, Nazlı Ilıcak’ın sunduğu Sözün Özü programında, buyurdu: "Başka şeylerden değil, iki şeyden korkarım; bir kadın ilişkileri; bir de para ilişkileri..." ("Bö!" demek isterim kendilerine, kadın başıma, en cadı, en öcü hállerimle...) Şöyle ki programda Nazlı Ilıcak, son dönemde gönül ilişkileriyle ve türbansız ikinci eşleriyle gündeme gelen bazı AKP’li milletvekillerinden laf açıyor ve Arınç’a; "Dört yıl önce ’Arkadaşlarımız hanımlarla ilişkilerde çok tecrübeli olmadığı için başlarına bir şeyler gelebilir’ demiştiniz" diye hatırlatıyor.
Arınç, bunun üzerine, her zamanki gibi Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisi’nin "tarafsız" olması gereken Başkanı değil, bir AKP kurmayı olarak esefle dile geliyor: "Bizim camiayı tanırım. Başka şeylerden değil, iki şeyden korkarım: Bir, kadın ilişkileri, bir de para ilişkileri. (...) Bizim camiada birisi söyler; ’Biraz para geçerse elimize, önce araba değişir, sonra hanım değişir’ filan... Ben kendimi de kontrol etmek zorundayım; arkadaşlarımız da kendilerini kontrol etmek zorundalar."
Siz şuna özetle, aç doğmuşuz, sonradan görmüşüz, obur tüketeceğiz, doyamadan göçeceğiz desenize?..
TAHRİKE MEYYAL BÜNYE
Ve Allah aşkına, mini etek altından diz kapağı, iki tel de saç görünce tahrik olmaya meyyal bünyenizin zafiyetini, kadınların aşüfteliğinden korkmak gibi, eleştirmeye kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir söylemin kisvesi altına gizlemesenize?
Ayrıca kimse kimseyi kandırmasın ve gerekirse kursuna filan gidip bir parça edep ve haya takınsın. Hayatta kendilerinin dengi iş yapan, çok daha tembel ve yeteneksiz erkeklere kıyasla, çok daha düşük maaşa çalışan ve tek başına çoluk çocuk büyütüp, tek başına omuruyla dik durup, her şeye rağmen onuruyla yaşayan milyonlarca kadın var.
Ha, diyeceksiniz ki, bacak arasıyla kariyer yapmayı marifet sayan hesapçı kadınlar da var. Evet, vardır...
Fakat bu kadınların sayısı, (Amirinin karşısında sevdalı ve flörtöz bakışlarla kendi saçlarıyla oynaşan adam bile görmüşümdür. Manzaranın en komik yanı da bu adamın heteroseksüel olması değildir üstelik, resmen kel olmasıdır!) iktidarın önünde son derece müstehcen şekillerde eğilip bükülen erkeklerin sayısından, bahsi bile geçmeyecek kadar azdır.