“Sevgi her kapının anahtarı”

Bu haftaki röportaj konuğumuz Nurşin Ulusu. 5 yıl önce bir ortamda tanıdım onu çok samimiyetimiz olmadı ama enerjisi bütün ortamı sarıyordu. Gel zaman git zaman bu kadının başarısını uzaktan gördüm, duydum, izledim… Sonra kalbinin içinde buldum kendimi.

Haberin Devamı

“Sevgi her kapının anahtarı”

Müthiş bir duruşu, enerjisi var ve bir de olmazsa olmazı, inanışı! Bir insanın kalbinin hiç değişmeyeceğini gördüğüm ender insanlardan. Ve ben gün geçtikçe böyle kadınları daha çok sevdiğimi anladım. Dik duran, üreten, başarı aşığı kadınların yeri ben de apayrı. “Ama”lara sığınmayan kadınlardan Nurşin Ulusu da…

Aslanbaş Gıda’nın sahipleri İlhan Aksan’dan eşinden ve çocuklarından muhteşem sözlerle bahsediyor. Ve beraber çıktıkları bu yolda iş disiplinlerini çok güzel özetliyor; “Ego yok aramızda, her bildiğimizi ortaya koyup harmanlıyoruz” Şimdilerde North’un dışında “Bebek” diye adlandırdığı Turgut Özal’daki “Queue” mekanıyla gece gündüz uğraşıyor.

Haberin Devamı

Nurşin Ulusu kimdir biraz sizi tanıyalıyım?

3 çocuklu bir ailenin ortanca çocuğuyum. Adanalıyım… İskenderun Demir Çelik Lisesi mezunuyum.

Ortancalar yanız hep bir sivridir sanki. Hep en hareketli, en atak. Sana bakınca da ortada!?

Galiba! Bir de benim ilk iş yerim Ekinciler Demir Çelik idi ve benim için iyi bir okuldu. Ve ayaklı üniversitem olan babam vardı, aynı mesleği yaptık. O da İSDEMİR de çalışıyordu.

Ekinciler de görevin neydi?

Halkla ilişkiler ve basın sorumlusuydum. Bu kavram yoktu, bu kavramı oturtturdum.

Kaç yılında?

92 yılında. İnsan Kaynakları da yoktu, o işe de bakıyordum. Gerçekten o yıllarda bu kavramlar çok çok zordu!

Şimdiler de bile çok önemsenmeyebiliyor!

Aynen!

Ekinciler neden önemli?

Ben oraya Halkla İlişkiler kavramını getirdim ama onlar da bana çok ciddi önemli bir okul oldu. Çok büyük duayenlerden eğitim aldım.

Mesela?

Mesela Ergün Zoga, Deniz Gökçe, Yaman Özgün, Mehmet Öz, Doğan Cüceloğlu…

Ekinciler sonrası neresi oldu?

Adana’ya geçmek tutkumdu. Ekinciler’den sonra Adana’da sigorta işine geçtim, 1 yıl devam ettikten sonra ayrıldım. Sonra bir başka sigortaya geçtim, 9 yıl da orada görev yaptım. Daha sonra Sabancı Tesisleri’nden devralınan bir işletmeyi alıp ortaya bir çocuk çıkardım. Tabiri yerindeyse doğmamış çocuğu doğurttum. Sonra orada her şeyi yerine oturttuktan sonra ayrıldım. Baro Tesisleri’ne geçtim, Genel Koordinatörlük yaptım. Oradan da ayrıldıktan sonra çocukluk arkadaşımla Ahşap üzerine bir yer açtık. Yaklaşık bir buçuk yıl sonra da Aslanbaş Gıda ile sektöre yeniden döndüm.

Haberin Devamı

Neden?

Aslanbaş Gıda’nın kurucusu Sayın İlhan Aksan beyefendi beni defalarca aradı, “Bizimle çalışmalısın” dedi, ben de başladım.

“Sevgi her kapının anahtarı”

Sana “Başarının sırrı şu” dedirten ne?

Hepsinin özünde doğru iletişimin olduğunu düşünüyorum. Ekinciler 1000 kişilik fabrikaydı. Hep merak ederek çalıştım ve adım attım. Fabrikanın büyümesinde en büyük etken olan işçinin yanına baret takıp gittim. “Ateşin karşısında terleyenlere çok şey borçluyuz” diye bir yazıyordu. “Ne borcumuz var ki acaba” dedim. İşçinin yanına gittim, elini sıktım. “Senin için ne yapabilirim?” dedim. Onların arkadaşı oldum, ablası oldum, annesi oldum ve öyle ilerledim. Önce fabrika içindeki iletişimi kurdum sonra dışarı ilişkilerine baktım. Ama hepsinin özünde insanları çok sevmem, iletişim ruhu vardı. Ve beraber çalıştığım takım arkadaşlarıma, kendim nasıl değerliysem, onları da kendim kadar içimde değerli yaptım. Benim kolumu çimdiklediğinde nasıl acıyorsa, onların ki de acıyacak mı diye endişeleniyordum. 98 yılında annemi, 2007 yılında da hayat üniversitem olan babamı kaybettim. Düzgün bir ailede, düzgün iletişimin olduğu ortamda yetiştiğim için iş hayatına da yetişiyor aslında.

Haberin Devamı

Herkes aynı iletişimde olamayabiliyor. Beraber çalıştığın kişiler de çok önemli ama değil mi?

Tabii ki… İlhan Aksan ve ailesiyle tanışınca her şey daha da güzel oldu. Ailesi ailem oldu. Gene geldi doğru iletişime dayandı. Benim hayatım ne kadar önemliyse onların da önemli, valemin de hayatı önemli, bulaşıkçımın da hayatı önemli. Sabah giderim enerji dolu bir şekilde “Günaydınnn, günaydınnnnn” der, yürürüm. Ben oraya ilk geldiğimde o kapıyı açacak sevgi anahtarı yoktu, birlik yoktu. Ben geldikten sonra birlik olduk. Başarısızlık mı var, hepimizin başarısızlığı, başarı mı var hepimizin başarısı var.

“Benim hikayem şu noktadan sonra başlıyor” dediğin evre var mı?

Haberin Devamı

Ekinciler.

Nasıl bir insansın?

Dik bir kızım ben. Muhtaçlığı sevmem. Çok fazla inanırım. Kalbime kötü bir şeyi koymam. Çok severim. Ben ne annemi kaybettiğimde, ne de babamı kaybettiğimde başı eğmedim. Babam bize güç empoze etti. Ağlamamayı öğretti. Dimdik durursan güçlü olursun, yürürsen başarılı olursun bunu öğretti.

Ya siyahtır, ya beyazdır… Grisi yok mu senin için?

Çok doğru adlandırdın. Gri yok benim hayatımda!

Ne zaman kendi hayatını yaşayacaksın?

“Hayat böyle mi devam edecek?” Diye hep soruluyor. Bu işletmeler de benim kendi yetiştirdiğim çocuğum gibi. “İşleyen demir ışıldar” sözü içime yer etmiş. North çocuğum oldu, arkasına kardeşi Queu doğdu… Tabi ki ben de evleneyim, çocuklarım olsun istiyorum ama bu işler biraz da kader kısmet işleri.

Haberin Devamı

“Aşk olmadan da olur” mu yani?

Olmaz tabii ki. Sevgi olmazsa olmaz. Kısmet ya. İlahi adalet onu organize ediyor. İnanıyorum, o da olacak.

“İşime gücüme çok koşturdum, koşturmasaydım da aşkı da aşkı doya doya yaşasaydım, anne olsaydım” diye keşken yok mu?

Zaman zaman söylüyorum ama iş aşkı hep öne çıkıyor. Ben normal insanlar gibi çalışmıyorum. Fena bağlıyım işime. Keyifle çıkan işlerden, mutlu insanlardan keyif alıyorum. Masalara gidip “Hoş geldiniz” demekten mutluluk duyuyorum.

İnanmadan olmuyor değil mi?

Tabii ki! Ben her konuda huzurluyum. Evleneceğimi çocuğum da olacak. North’a gireceğimi hayal etmiştim. Yıllar önce The North Shield’ın önünden geçerken “Bir gün burada çalışacağım” dedim. Bak bugün oradayım. The House Cafe’nin sahiplerinin konuşmasını dinledim. Ve döndüm dedim ki “Bir gün ben de böyle çıkıp anlatacağım, konuşacağım.” Queue’yu anlatacağım herkese. Türkiye’nin her yerinde Queue olacak!

Al, kur, coştur ve orada bırak… Senin yaptığın bu!

Evet. Ben olmadan da yürür. Ben çünkü sağlam bırakıyorum. Sevgi başarıyı getirir, seviyle bırakıyorum. Ben yokken, ben varmışım gibi olacak.

“Sevgi her kapının anahtarı”

Evet Aksan Ailesi ile çok iyi iletişiminiz var, seviyorsunuz da birbirinizi. Peki, “bir gün 2-3 masalı bir mekan da olsa benim mekanım olsun” demiyor musun?

O hayallerimi North ve Queue sayesinde yaşıyorum. İlhan Aksan benim manevi babam, çocukları manevi kardeşlerim. Bana o güveni, sevgiyi verdiler. Al sana teslim dedi İlhan Bey, daha büyük bir haz olur mu! Buradan ayrılırsam aşırı özlerim.

“Mücadelem şu nokta da başladı beni de ben yaptı” dediğin durum var mı?

Babamsız ve annemsiz kaldıktan sonra başladı. O kadar büyük direkmiş ki, beni ben yapan fabrikam. Onlar gittikten sonra da sanki çok başarılı olmam gerekmiş gibi hissettim. Sonra hırs yaptım sanırım ama kötü hırs değil. Onlardan sonra çok düşen maskeleri gördüm. Ama her şeyi kucaklayacak gücün oluyor be Duygu!

Hiç mi surat asmazsın?

Assan ne olacak ki! Hayat üniversitem hep telefonumdadır, açarım babamın fotoğrafını konuşurum dökerim içimi rahatlarım sonra yoluma devam ederim. Kalbimi bozmam hiç.

Olmazsa olmaz duaların var!

Çok fazla şükreder ve dua ederim. Annem hep “Yaradan isteyin, o size verir” derdi. Gelirim iş yerime kahvaltımı yaparım, 10-15 dakika dualarımı ederim sonra işime bakarım

North el değiştirmeden önce de gelirdim. Ama bir gün geldiğimde bambaşka bir şe vardı. Arkadaşlarıma da söyledim. Havası değişmiş buranın diye. Halbuki her şey aynıydı, kahve sunumu değişmiş sadece. Sonra karşımda seni buldum. Tek miyim böyle düşünen?

Hayır, çok kişi söyledi. Oradan geçen herkes “Nasıl bir değneğin var, nasıl parlatıyorsun” dediler. “Her gittiğin yerde bunu nasıl başarıyorsun?” dediler. Tek cevabı var bunun “Sevgi!” bir buçuk yıldır buradayım, izin almaktan korkuyorum. Çok özlüyorum burayı. Pazar günleri izinliyim, pazartesi bütün personelimi sarılıp öpesim geliyor. Bu patron, bu patronun çocukları herkes güven verdi. “Yürüyün biz sizin arkanızdayız” mesajı bu.

Başka hangi meslek seni mutlu ederdi?

Sevgimi ve yüreğini paylaşan bir öğretmen olurdum herhalde.

Hedef odaklı mısın?

Kesinlikle. Çok dramatize olmasın ama anneyle babanın çok duasını aldım ben ya. O yüzden her isteğim oldu, başarılı oldum.

“Sabret seyret şükret” Senin meşhur lafın!

Aynen. Hep derim. “Allahım sabredeceğim, seyredeceğim ve şükredeceğim.” Rabbim bana her şeyi veriyor ve gösteriyor. İnanç güzel bir şey…

Geçmişinde bir de Voleybol var herhalde öyle mi?

Hayır, basketbol. Uzun yıllar İskenderun Demir Çelik’te oynadım. Faruk Ensari hocamız yetiştirdi bizi.

Bilinmeyenlerin var mı yoksa “Herkesin bildiği, gördüğü, sevdiği Nurşin ortada” mı?

Herkesin bildiği…

Son olarak eklemek istedikleriniz?

Sağlıklı olmak istiyorum. Sağlıklı olayım ki Adana’ya daha çok hizmet edeyim. Ali Haydar Bozkurt can dostumdur,o da Ekincilerden gelme aslında. O ve onun gibiler gibi Adana’yı iyi yerlere getirip, güzel duyurmak istiyorum. Bu güzel mekânları sadece Adana’da bırakmak istemiyorum.

Yazarın Tüm Yazıları