Paylaş
KADER ANI
RTÜK Başkanı Nuri Kayış ile tam 8 yıl aynı odada çalıştık. Tabii ikimiz de gazeteci olarak.. O zaman, ne RTÜK vardı, ne bu kadar özel televizyon... Günaydın Gazetesi'nin birer neferi olarak koşturup durduk... Bir dönem ben onun şefliğini yaptım, bir dönem de o benim...
Arkadaştan öte, aynı zamanda aile dostumdu.. Halen de öyle... ‘‘Atatürkçülüğüne kim kefil olur?’’ diyen biri çıkarsa, en önde ben atılırım. ‘‘Ben olurum’’ diye...
Bir de, espri yeteneğine laf söyletmem Nuri'nin... Bugüne kadar, Atatürkçülüğü konusunda kimse kelam etmedi... Ama, geçenlerde, Arda Uskan Radikal'deki köşesinde Nuri Kayış'ın espri meselesini diline dolamış. Lafın bir yerinde demiş ki;
‘‘RTÜK Başkanı'nın yüreğinde biraz espri anlayışı, yüreğinde biraz gülümseme, yapısında biraz esneklik olsa, o zaten özel bir adam olurdu.’’
Oysa, sevgili Nuri'yi tanısa, bu yazdıklarının yüzde binbeşyüz yanlış olduğunu anlardı. Ben, meslektaşlarım içinde, onun kadar hazır cevap, espri yeteneği olan çok nadir insan tanıdım.
İŞTE BİR ÖRNEK
Bakın, size Nuri'nin gazetecilik mesleğinde mihenk taşı olan bir olayını anlatayım. Aynı zamanda, Nuri'nin Günaydın'a giriş öyküsüdür bu...
Yıl; 1978 veya 1979... Nuri, Son Havadis Gazetesi'nde çalışıyor. Günaydın'ın muhabir aradığını duyunca, o dönem gazetenin Ankara temsilcisi olan Can Pulak'a başvuruyor. Pulak, karşısında, gözlük camları şişe dibi kalınlığında, normalden biraz kısa, yavaş yavaş konuşan, ensesine vur ekmeğini al cinsinden bir muhabir görünce pek hazzetmiyor. ‘‘Tamam, bakarız’’ deyip başından savıyor. Nuri, fotoğraf makinesi çantasını sırtlayıp odadan çıkıyor. Pulak ise koltuğundan kalkıp pencereden dışarıyı seyretmeye başlıyor. O sırada, az önce konuştuğu Nuri Kayış'ı görüyor. Nuri, Rüzgarlı'nın o dik yokuşunu, koştura koştura tırmanıyor. Pulak, şaşırıyor. Sekreterini çağırıp soruyor; ‘‘Yahu, şu koşturan az önce konuştuğum çocuk değil mi?’’... ‘‘Evet’’ cevabını alınca da, şu talimatı veriyor; ‘‘Hemen arayın, yarın gelip işe başlasın.’’
KOŞUNUN SIRRI
Nuri, ertesi gün Günaydın'da işbaşı yapıyor. Peki, neydi, Nuri'yi, dik yokuşu tırmandıran o sır... Nuri, yıllar sonra o sırrı şöyle anlatmıştı;
‘‘Can Pulak ile görüşmek için epey bekledim. Acayip sıkışmıştım. Her an içeri çağırır diye tuvalete gidemedim. Onunla konuşurken bile rahat değildim. Görüşme bittikten sonra da, kendi gazetemde tuvalete girerim diye düşündüm. Sırtımda çanta, o dik yokuşu koşturarak çıkmanın sırrı işte bu... Ama, içinde bulunduğum o sıkıntılı an benim kaderimi değiştirdi.’’
Ah, bir de bunları sevgili Nuri'nin ağzından dinleseniz... Öyle güzel anlatıyor ki... Sanki, o anı yeniden yaşıyormuş gibi... Espriler katarak... Arda Uskan'a tavsiyem; bir an önce Nuri ile tanışıp hasbıhal etsin... O zaman anlayacak yanıldığını...
Antalya 43 derece
Bazı yanlışlıklar vardır, insanı dinden imandan çıkarır. Tıpkı bazı gazetelerde olduğu gibi... Şimdi, birileri haberleri kastettiğimi sanıp, ‘‘Biz ne demiştik?’’ diye kasım kasım kasılacaklar. Ben gazetelerin haberlerini değil, verdikleri namaz vakitlerini gösteren çizelgeden söz edeceğim önce...
İnanılmaz yanlışlar yapılıyor. Misal; 23 Aralık'ta Antalya'da imsak vakti Hürriyet Akdeniz'e göre; 05.32, Sabah Akdeniz'e göre; 05.19, Yeni İleri'ye göre ise hergün 05.99...
Yeni İleri, dakikaları esirgememiş, bol keseden yazmış. Onun için, yukarıda yazdığıma bakıp 05.99 diye bir zaman dilimi olur mu demeyin... Yeni İleri yazdığına göre, demek ki oluyormuş.
Neyse, bunlardan hangisi doğru diye bir de Diyanet takvimine ve Antalya müftülük saatlerine bakayım dedim. Hürriyet Akdeniz'deki gibi: 05.32...
Peki, hava durumunda vaziyet nasıl?.. Kim, ne yazmış?.. Hürriyet Akdeniz, cumartesi günü Antalya için 15 derece olacak demiş, Sabah Akdeniz 16 yazmış, Yeni İleri yine uçmuş... Bu gazeteye göre; Antalya cayır, cayır yanıyor. Aman ha... Gazetedeki hava durumu çizelgesini bakıp, mayonuzu, şemsiyenizi alıp plaja gitmeye kalkmayın. İşte, Yeni İleri'ye göre, 23 Aralık Cumartesi ve 24 Aralık Pazar günleri Antalya'daki hava durumu; Manavgat; 39, Kaş; 36, Alanya; 43... En düşük hava sıcaklığı Kale'de; 28 derece...
Kıssadan hisse; bu yanlışlar, ulusal basında da gırla yapılıyor. Ama, bölgenin sesi, kulağıyız diyenlerin, bölgenin havasından, suyundan bi haber olmaları garibime gidiyor.
Antalya, herşeyin en iyisine layık... Gazetenin de... Hadi, o zaman değişikliğe namaz saatlerinden, hava durumdan başlayalım...
Ne dersiniz?..
Sinemaya buyrun
Ey ahali... Duyduk, duymadık demeyin... Bir film geliyor, pir geliyor. Son dönemlerin en matrak Türk filmi olacağına adım gibi eminim. Hem de, Kahpe Bizans'ı gölgede bırakacak kadar...
Filmin orijinal adı; Komser Şekspir... Prestij'de oynayacak... Kadın sanatçıları motive etmekle ünlü Kadir İnanır'ın da rol aldığı filmin küçük bir parçasını izledim, gülmekten karnıma ağrılar girdi. Bir de filmi baştan sona izlesem halim ne olur merak ediyorum.
Hafta sonu Prestij'deydim... New York'ta Bir Sohbahar filmi için gittim. Bildik bir aşk filmi... Zengin ve yakışıklı bir adam, hasta bir kız... Richard Gere oynamasa film hayatta iş yapmaz...
Bugünlerde sinemalarda birbirinden güzel filmler var. Anlaşılan, bu uzun tatilde sinemaya talim edeceğiz. Şu soğuk kış günlerinde vakit geçirmenin en güzel yolu bence sinema...
dgundogdu@hurriyet.com.tr
TELEFON: (0242) 340 38 38
Paylaş