Paylaş
KONUŞ BAŞKAN
FESTİVAL oldu bitti ama, tantanası devam ediyor. Suçlamalar birbirini izliyor.
Tümü, bir bardak suda koparılan fırtınadan başka bir hikaye değil...
İşin iç yüzünü bilmeyen, ‘‘Vay be’’ diyor. Oysa, hiç kimse, bu fırtınayı çıkaranların, Başkan Bekir Kumbul'dan festival öncesi görev isteyip terslendiklerini bilmiyor. Veya, vakıf yönetiminde pasifize edilenlerin dolduruşuna geldiklerini de...
Skandalsız festival olur mu?.. Bence olmaz... Çünkü, skandallar festivalin tadı tuzudur. En önemli reklamasyonudur.
Hepsi bir kenara, başkana aslında şunların sorulması gerekiyor; Sayın Kumbul, Altın Portakal, Antalya'nın en büyük festival organizasyonu... Böyle bir festivalde, Antalya'nın yetiştirdiği iki büyük organizatörden Hüseyin Demirtaş ve Kadir Dursun'dan neden yararlanmıyorsunuz. Niçin, ‘Gelin kardeşim, Antalya için beş kuruş almadan şu işi günahı ile sevabı ile yapın’ deyip kenara çekilmiyorsunuz. Sizin, otelini beğenmeyen sanatçılarla, lobilerde ayaküstü tartışmanız, karşılarında eğilip bükülmeniz yakışık alıyor mu?.. Bakın size başka bir örnek; Candan Erçetin'i kimbilir kaç para verip getirttiniz. Adım gibi eminim, o paranın yarısına Hüseyin Demirtaş bu işi hallederdi. Çünkü, adamın işi o... Sanatçılarla, menajerlerle can ciğer kuzu sarması...
BAŞKANA DÜŞEN
Bir diğer mesele de, Berhan Şimşek... Festivalin ödül gecesini televizyondan izledim. Bence, iyi bir sunuculuk yaptı. Ama, oynadığı filmle festivalde yarışan birinin sunuculuk yapması doğru mu? Son kurultayda CHP yönetimine giren birinin, siyasetten uzak tutulması gereken festivalde ön planda olması hoş kaçtı mı?
Ve, son isteğim; festivali, bir takım yöneticilerin kendi egolarını tatmin aracı yapmaktan kurtarmanız. Festival komitesi, etiket meraklısı kişilerin arenası, eşe, dosta hoş görünme makamı olmamalı.
Benim söyleyeceklerim bu kadar.
Şimdi yapılması gereken Başkan Kumbul'un, günahı ile sevabı ile festivali değerlendirmesi... Suçlamalara cevap vermesi...
Millete, Fos-tival değil, gerçek anlamda bir festival yaptıklarını anlatması...
Hem de acilen...
Çünkü, ne kadar çok sessiz kalırsa, o kadar çok başı ağrır.
Çal-Kaya
Hürriyet Akdeniz, yine gündemi allak bullak etti. Çalkaya Dosyası ile ortalığı bir kere daha sarstı. Antalya'nın Susurluk'unu, CNN Türk'le Türkiye duydu.
Vatandaş, okudukları karşısında küçük dilini yutarken, yerel siyasetçiler her zamanki gibi sessiz kaldı. Ne zamana kadar?.. Bizimkiler arayıp, ‘‘Ne diyorsunuz?’’ diye sorana kadar. Beyleri uykularından uyandırdığımız için arkadaşlar adına özür diliyorum.
Partilerin yönetici koltuklarında oturan zat-ı muhteremlerin dediklerini bugün diğer sütunlarda okumuşsunuzdur.
Benim anlamadığım, bugüne kadar neden sessiz kaldıkları... Seçim öncesi, ‘‘Hırsıza, uğursuza meydan vermeyeceğiz. Temiz toplum yaratacağız’’ diye mangalda kül bırakmayan MHP'yi, hazır fırsat yakalamışken neden yerden yere vurmadıkları...
Haydi, ANAP'ı, DSP'yi hükümet ortağı oldukları için anlarım da, DYP, Fazilet ve hele hele CHP'ye ne oldu?..
CHP'nin sevgili il başkanı Çetin Kaya, evet, ne olacak şimdi bu Çal-Kaya...
Adında, ‘Çal’ var diye, hırsızın, uğursuzun çalıp çırpmalarına göz mü yumacağız...
Çalkaya'yı çalanların, çaldıkları, burunlarından fitil, fitil getirilmediği sürece Hürriyet Akdeniz'in bu takibi bitmez. Böyle biline...
Cep tüfeği
Bizim Teslime Tosun anlattı.
Antalyalı bir gazeteci dostun, askerde olan kardeşinin başından geçen gerçek bir komedi...
Askerden annesine mektup yazmış bizimki... ‘‘Aman anne’’ demiş, ‘‘Bende cep telefonu olduğunu sakın yazma, mektuplar okunabilir.’’
VALLAHİ İFTİRA
Korktuğu başına gelmiş. Ama, bir farkla... Kendi mektubu okunmuş. Komutanı çağırmış bizimkini;
- Cep telefonunu ver bakalım.
- Telefonum yok komutanım.
Aksilik bu ya, telefonun çalacağı tutmuş.
Bizimki çaresiz bakmış telefona... Sonra kapatmış.
- Arayan kimdi?
- Bizim bölükten Ahmet onbaşıydı komutanım.
- Öyle mi?.. Ara da konuşalım Ahmet onbaşıyla...
Çevirmiş numarayı, sonra da telefonu komutana uzatmış. Komutan başlamış onbaşıyla konuşmaya;
- Demek sende de cep telefonu var öyle mi?
- Cep telefonu mu?.. Komutanım, kim söylemişse yalan söylemiş. Vallahi iftira atıyorlar.
Komutan dayanamayıp bağırmış;
- Peki, elinde tuttuğun ne?..
- Panasonic marka G-90 piyade cep tüfeği komutanım.
Ünlü sözler
‘‘Doğru yolda sekerek yürümek, orada, burada güçlü adımlarla dolaşmaktan iyidir’’
dgundogdu@hurriyet.com.tr
TELEFON: (0242) 340 38 38
Paylaş