Paylaş
Grev dediğin
BÜYÜKŞEHİR ve Muratpaşa'da belediye işçileri 28 Ağustos'ta greve gidecekmiş. Ben gitmesinler demiyorum, ama gitseler ne olur ki?..
Kimse, kimseyi kandırmasın...
Toplu taşımacılığın özelleştiği, temizliğin özel şirketler tarafından yapıldığı bir yerel yönetimde, işçinin yaptığı grev ne kadar ses getirir. Su, itfaiye ve mezarlık hizmetleri grev kapsamında değil zaten... Eeee, grevin ne anlamı kalıyor o zaman?..
GERÇEK HİKAYE
Grev denilince aklıma temizlik işçisi bir uyanığın hikayesi geldi. Bu Antalya'da yaşanmış gerçek bir hikaye... Sanırım, belediye büyükşehir statüsünü almadan önceydi. Bahçelievler Semti'nde sahte bir çöpçünün yakalandığı haberi geldi. Yolları süpürürken ele geçirilmiş. Çok şaşırmıştım. Sahte para, sahte pasaport olur da, çöpçünün sahtesi nasıl olur merak ettim. Arkadaşlardan gele gele, elinde suç aleti süpürge, üzerinde belediye temizlik işlerinin kıyafeti bulunan bir vatandaşın fotoğrafı geldi. Süklüm püklüm duruyor garibim. Belli ki utanmış yaptığından...
UYANIK İŞÇİ
Yaptığı da şu; belediyede gerçek bir temizlik işçisinin yerine geçmiş. Yani, onun yerine, elbiseleri giyip yolları süpürüyormuş. Nedenini sormuş bizim matbuat takımından biri... Şöyle demiş; ‘‘Elime asgari ücretten hallice para geçiyordu. Ne yapalım buraya kadarmış.’’
Olayın Türkçe mealine gelirsek... Belediyede çalışan bir temizlik işçisi tutmuş bu adamı... Kendi yerine sabahları o adama süpürtüyormuş sokakları... Bizim gerçek işçi de evinde yan gelip yatıyormuş. Maaşı da iyi ya... Aldığı paranın üçte birini ona veriyormuş...
Grev kapıda ama durum vaziyet ise böyleyken böyle...
Vatandaş vali sokaklarda
‘‘Yok be abi...’’
Bir gece tebdil-i kıyafet, tek başına Kaleiçi'ni dolaşan ve, ‘‘Eğlence yerlerindeki müzikten rahatsız mısın?’’ diye soran Vali Ertuğrul Dokuzoğlu'na böyle diyor vatandaşın biri...
Vali genç... İşi düşmeyen, yakından görmeyen, gazete okumayan, dünyadan bi haber vatandaşlar valiyi tanımıyor. Tanısa, valiye, kim çıkıp, ‘‘Yok be abi’’ der?.. Demez tabii...
Ya, Isparta öyle mi?.. Yediden yetmişe adını ezbere biliyorlar. Silüetini de... Dile kolay 9 yılını vermiş vali olarak...
Ne zaman Isparta'ya gitsem, en çok şu yakınmayı duyarım; ‘‘Aldınız valimizi elimizden’’... Bir de iç çekerek söylerler bu lafı... Benim veya biz Antalya'da yaşayanların ne suçu varsa... Tayinlerini ben onaylıyorum ya...
Dokuzoğlu'nu, Şevket Demirel'e kızanlar pek sevmiyor. Sevmiyorlar ama hakkını da veriyorlar. Tuttuğunu koparmış. Hatta, bir gün işini savsaklayan müteahhitlerden birinin yakasına yapışmış. Aynen şöyle demiş; ‘‘Bu işi, şu zamanda ya bitirirsin, ya da seni öldürürüm.’’
Doğru veya değil, bilmem ama söylenen bu...
Neresini sıkacaktım ?
Tuğrul Sarıtaş... Ankara'da magazin denilince akla gelen en iyi isimlerden...
Sen tut, her biri gırgır, şamata gerçek hikayeleri topla kitap yap... Sadece bir tane değil, hem de iki tane... İlkini Ankara'dan göndermişti, ikincisini sağolsun kendisi getirdi. Kitabın adı; 100 güldüren... Her biri karikatürlerle süslü ve hakikaten yüz güldüren, hatta kahkaha attıran türden... Çoğuna bizzat tanık olduğum hikayeler var kitabın içinde... Kitabın yayıncısı; Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği... Henüz piyasaya çıkmadı, eli kulağında...
ÇÖLAŞAN'IN ÖNSÖZÜ
Emin Çölaşan önsöz yazmış kitaba... ‘‘Bence üçüncüyü, dördüncüyü de mutlaka yazması gerekir’’ diyor Tuğrul için. Haklı...
İşte, size bunlardan biri;
12 Eylül öncesi... Demirel ile Ecevit kanlı bıçaklı... Birbirlerini nerede görseler bırakın el sıkışmayı yüzleri asılıyor. Köşe bucak kaçıyorlar. Bir gün, dönemin Cumhurbaşkanı Vekili İhsan Sabri Çağlayangil her ikisini köşke çağırıyor. Gerisi, bizim Tuğrul'un kitabından;
‘‘Demirel tam ayrılıyordu ki, gazeteci-yazar ağabeyimiz yanına yanaşıp şu soruyu sordu;
- Başbakanım, öğrendiğime göre içeride sayın Ecevit'in elini sıkmışsınız.
Demirel, hafif bir gülümsemeden sonra ünlü yazarın sorusunu şöyle yanıtladı;
- Neresini sıkacaktım yani?’’
Küba'ya bir iki
Siz, bu satırları okurken, ben büyük olasılıkla Küba'nın Başkenti Havana'nın sokaklarını turluyor olacağım. Oralarda yoksam, Portagos Puro Fabrikası'nda dolaşıyorumdur.
Pazar günü, Münih aktarmalı çıktığım Küba gezinin organizatörü Öger Tour... Hüseyin Baraner'in mihmandarlığında 10 gün sürecek müthiş bir program... Timsah çiftliğinde timsah yemeği bile düşünülmüş.
Size buradan bir söz... Yediklerim, içtiklerim benim olacak, ama gördüklerim, görüntülediklerimi sizlerle paylaşacağım...
Hoşçakalın...
dgundogdu@hurriyet.com.tr
TELEFON: (0242) 340 38 38
Paylaş