Yaşananlar

Haberin Devamı

Tatlı rekabet

AH Hüseyin, ah...

Geçenlerde, Kadir Dursun için organize imparatoru diye yazmıştım, hemen aradı; ‘‘Gitti bizim ünvan’’ diye...

Haklı, biz, ‘‘İmparator’’ benzetmesini daha önce Hüseyin Demirtaş için yapmıştık.

Özür, özür, özür... Sevgili Hüseyin, iade-i itibar yapıyor ve ünvanı tekrar sana veriyoruz.

Tabi, bunların hepsi güzel şeyler... Hüseyin'inki de yakınma, serzeniş değil, samimi, içten gelen bir duygunun dışa vurumu. Hüseyin'i bilmem tanır mısınız?.. Hüseyin, Hedef Sanat Production'un sahibi... Konyaaltı Açık Hava Tiyatrosu'nu Antalya'ya kazandıran adam...

DAMGASI EMEĞİ

Sezen Aksu'dan tutun da geçen gün sahne alan Teoman'a kadar Antalya'ya kim gelmişse, organizasyonda mutlaka onun damgası ve emeği vardır. Konyaaltı'nı ALKE İnşaat yap-işlet-devret modeli ile kiraladığı dönem daha dün gibi hatırımda...

Açık Hava Tiyatrosu'nu kapattırmamak için az uğraşmadı bizimki... Eğer, bugün orada, bahar ve yaz akşamları sevdiğimiz sanatçıları izleyebiliyorsak, Hüseyin sayesindedir.

TATLI REKABET

Ezelden beri, Kadir ile Hüseyin, gizli ama tatlı bir rekabet içindeler. Birbirlerinin ayağına basmadan, birbirlerini incitmeden sürdürüyorlar işlerini... Son yıllarda kulvarları da ayırdılar... Kadir, Hüseyin'e göre biraz daha entel organizasyonlara takılıyor... Fahir Atakoğlu, Suna Kan, İdil Biret, Nemrut ve Arykanda'da Gürer Aykal'lı senfoni hep Kadir'in işleri... Önümüzde ise piyano virtiözü Fazıl Say'ı getiriyor Antalya'ya...

Hüseyin, Artvin'li... Yetimhanede büyümüş, çile çekmiş bir genç... Okumuş, kendisine organizatörlüğü meslek edinmiş... Yakınlarda da mutlu bir evlilik yaptı. Antalya'da sanat adına birşeyler yapmanın peşinde hep...

İŞBİRLİĞİNE

Kadir derseniz, o da Fikret Otyam'ın deyimiyle karayağız bir Anadolu çocuğu... Her ikisinin çabası da Antalya için... Antalya çorbasında tuzu bulunan herkese olduğu gibi, onlara da benden kucak dolusu selam, sevgi...

Aynen devam arkadaşlar...

Haaa, bir de... Diyorum ki; bu tatlı ve gizli rekabet sona erip işbirliğine neden dönüşmesin... Koskoca şirketlerin evlilik yaptığı bu çağda, bu işin iki duayeni neden elele vermesin ki?..

Olur mu, olur...

Kolej gelin verdi

Antalya'nın Mahmut Hocası, dede oluyor... Hemen değil tabi ki canım, o konuda ilk adım atıldı. Çünkü, çok sevdiği kızı Ebru'yu, Dr. Hüseyin Ulukapı ile evlendirdi. Hemde dillere destan bir düğünle... Falez Otel'de havuz başındaki bu düğündeydik. Daha bahçe merdivenlerinde başlıyordu, düğünün farkı... İnce bir tülle süslenmişti tüm merdivenler... Bahçeye, beyaz tül ve çiçeklerden oluşan bir kemer kapıdan geçtik. Mahmut Celal Ünal ve eşi karşıladı kapıda... Bir de Lütfi hoca...

HERKES ORADA

Bir panoya numaralanmış masalarda kimin nereye oturacağı tek tek yazılmış. Bizim masada, İl kültür müdürü Musa Seyirci ve eşi, Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Fevzi Ersoy ile eşi de var. Masalardaki tertip ve düzen birinci sınıf... Masalardaki beyaz örtülere, simler ve mini yıldızlar serpilmiş. Nikah şekeri, yelpaze gibi katlanmış peçeteye toka gibi takılmış. Ferman gibi kurdeleye sarılı mönü de, gelinle damadın fotoğrafı yer alıyor. Bulunduğumuz masa, sahnenin tam karşısı ve gelinle damadın yanıbaşı... Gelen geçenle selamlaşıyoruz. Bunlardan biri de, Pampilya'nın sahibi Yaşar Sobutay... Aylar önce hastayken görmüştüm. Düğünde gördüğüm Sobutay ise bambaşkaydı... Bomba gibi olmuş. Sevindim. Fazla kalmadım düğünde... Bizim arkadaşlar, ilan servisi ile dağıtım şirketimiz Yaysat, mini bir eğlence düzenlemiş oraya yetişmek için izin istedik Mahmut hocadan...

AMANIN ZÜHTÜ

Sonra ver elini Bedia Akartürk'ün MEY'ine... Biz içeri girdiğimizde Serkan ile Erkan sahnedeydi. İkizlerin türküleri, fasıl ve sanat müziğinde Esin Kaya'nın nağmeleri derken, patron Bedia Akartürk sahneye çıktı...

‘‘Amanın da zühtü’’... Kimbilir kaç yıl olmuş dinlemeyeli...

Bedia Akartürk, MEY için, ‘‘Lezzetin, güleryüzün, eğlencenin, halk müziğinin doruğa ulaştığı mekan’’ demekte çok haklı... Ama, bir eksikle... O mekanın havalandırmasına biraz daha dikkat... Yoksa, herşey dört dörtlük... Hele o ikizler yok mu?.. Ezgileri, yürekten söylemeleri yetiyor da artıyor bile...

Hayırlı olsun

Bİr dost aradı... Söylediği şu; ‘‘Sana bir zarf gönderiyorum. Uzun süredir peşinde olduğun birşey var içinde.’’

Zarftan bir değil, iki şey çıktı. Biri; ‘‘Klab Maganda’’ amblemi, diğeri bir not... Notta, amblemi Bülent Ulutaş'ın sahibi olduğu TERA Ajans'ın çizdiği yazıyordu. Kendi kendime, ‘‘Vay hain vay’’ dedim sevgili Bülent için... O kadar, gelir gider yanıma ama tek kelime etmedi bana bu konuda... Onunla hesaplaşmayı sonraya bırakıp, amblemi incelemeye başladım.

ÜNLÜ SİMALAR

Amblemi, kendilerine Maganda adı veren Antalya iş dünyasının ünlü simaları çizdirmiş. Yalnız, şunu söyleyeyim; Magandalar artık iki grup... İlki üye sayısını dondurunca, yenisi kuruldu. İşte, bu amblem ikinci gruba ait...

TERA'nın grafikerleri yumurta topuk ve kıl üzerine resmetmiş amblemi... Yumurta topuk, Adana'ya has bir tarz... Erkekliğin raconu sayılıyor... Beyaz çorap içinde, kılların arasına saklı bir Marlboro paketi dikkat çekiyor. Kısa pantolon amblemi tamamlayan diğer unsur... Bu ayağın ve bacağın üst kısmı yok... O sizin hayal gücünüze bırakılmış.

YAKA BAĞIR AÇIK

Ama, ne olabileceğini tahmin edersiniz sanırım... Yaka bağır açık... Göğüs kıllarının arasında bir altın madalyon... Bir kaç günlük traşı olan bir surat... Pala bıyık... Mutlaka yanakta kalın bir ben... Ceket omuzda, elde de olmazsa olmaz bir tesbih... Gerçek magandanın bütünü, böyle bir adamdır herhalde...

Ne diyelim, bizimkilerde kendilerine bunu yakıştırmış. Alan memnun, satan memnun...

Hayırlı olsun...

Ünlü sözler

‘‘Para herşeyi yapar diyen insan, para için herşeyi göze alan insandır.’’ Benjamin Franklin

dgundogdu@hurriyet.com.tr

TELEFON: (0242) 340 38 38

Yazarın Tüm Yazıları