Paylaş
Baş döndüren koro
Rus Akademik Ordu Korosu ve Dans Topluluğu'nun konseri için Aspendos'tayım... Aynı gün milli maçımız var. Saatler öyle sıkışık ki, maç 19.00'da, konser 21.00'de başlıyor. Her ikisini de izlemek için tek çare; maçı, Aspendos'a yakın bir yerde izlemek. Mesela; Belkıs... Bizde öyle yaptık.
Gazeteden çıkıp Belkıs'a gittik, bir restoranda yemeğimizi yiyip, bizi kahreden o Portekiz maçını izledik. Alpay ve Arif lokmalarımızı boğazımıza dizdi. Maçın ardından ver elini Aspendos... Zaten burnumuzun dibi... Güya erken gittik, ön sıralar tıklım tıklım... Mecburen tepelere çıktık, oturduk. Maç nedeniyle olacak, koronun sahne alması 21.30'u buldu... O saate kadar da hemen hemen heryer doldu... Yerli, yabancı turistler, Antalya'da ikamet eden vatandaşlar koronun müşterileriydi...
KOMİK HAREKETLER
Tesadüf olacak, koro Tanju Okan'ın, ‘‘Sarhoşum’’ şarkısını söylerken, başım döndü... Resmen, fır fır bir dönme bu... Hayırdır, deyip Rus korosunun, birbirinden ilginç ve bir o kadar komik hareketlerle süslediği gösterisini izlemeye devam ettim. Ama, olacak gibi değil... Boynumdan yukarısı ağırlaştı... Feci bir baş ağrısı peydah oldu... Bir kaç gündür aralıklarla gelip giden ağrı boyundan yukarısını mesken tutmuştu.
Yanımdakiler, çektiğim acıyı farketmiş olacaklar ki, antrakta, ‘‘Haydi, yürü gidiyoruz’’ deyip beni apar topar aşağı indirdiler. Sevgili doktor arkadaşım Bahar Tezcan, bunların en tez canlısı... İte kaka beni aşağı indirip ambulansın yanına kadar getirdi. Getirdi ama doktor yok... Bırakın doktoru, ambulansın şoförü ve hemşiresi de yok... Neyse, bağır, çağır bir doktor geldi. Az ileride oturanların arasındaymış. Ama, üzerinde beyaz önlüğü olmadığı için tanıyamadık. Yanında bir bayan var. Konuşmalarından anladık ki, o da hemşireymiş. Fakat, onun da kıyafeti ofsayt... Yani, hemşire kıyafeti yok, sivil vatandaş gibi...
NUH'UN AMBULANSI
Neyse, girdik ambulansın içine, tansiyonumuz ölçülecek. Aman Allah'ım aracın içi dökülüyor. Zaten ambulans demek için bin şahit gerek... Aspendos gibi bir yere, turistlerin ağırlıklı olduğu bir etkinliğe gönderilecek ambulans böyle mi olmalıydı?.. Oysa, ambulansın alası var bizde... Ama oraya gönderecek kafa lazım... Sorarım etkili ve yetkili kişilere, Serik Devlet Hastanesi'nin Nuh Nebi'den kalma ambulansının ne işi var orada?..
Yaklaşık 8-10 bin kişi gelmiş oraya... Her milletten adam var. Haydi yabancıları boşverin, bizim milleti de mi adamdan saymıyorsunuz?.. İşte, bu duygularla ölçtürdüm tansiyonu, tüm değerler sınırda çıktı... Az biraz daha bu mesele kafayı taksam, sınırı aşacakmışım. Sonrası malum; El fatiha...
Tanıtan kazanır Ne kadar hoş...
Antalya'da festival denince akla Altın Portakal gelirdi... Üç-beş yıldır da, Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali adından söz ettirmeye başladı. Şimdi, bakıyorum da ilçeler, hatta beldeler bile bu konuda aldı başını gidiyor. İşte, bir Döşemealtı Beldesi... Halı festivalini başarıyla yaptı. Ardından Kemer, tek kelimeyle muhteşemdi... Altın Portakal'ı gölgede bıraktı... Finike, festivalini artık geleneksel haline getirdi. Kaş, bugünlerde Likya adıyla düzenlediği Kültür ve Sanat Festivali'nin üçüncüsüne imza atıyor.
ELELE VERMİŞLER
Kaş Belediye Başkanı Emin Erdem, Kaymakam Halil İbrahim Akpınar elele vermiş ilçeyi tanıtma gayreti içinde... Çok güzel davetiyeler bastırmışlar. Daha önceki festivale gitmiştim, anlaşılan bu kez işi epey ilerletmişler. Çok iyi sponsorlar da bulmuşlar. Mesela, İş Bankası bu festivalin sponsoru... Beko, Vakko, Acarkent ve Power FM'de bu sponsorlardan bir kaçı... Kültüre, sanata ve spora maddi, manevi her türlü desteği verenleri yürekten kutluyorum. Misal; ulusal basın köşe yazarlarının bile hala dillerden düşüremediği Arykanda'daki Vivaldi konseri, sponsorlar olmasa yapılabilir miydi?..
Kültür ve sanatta, devlete kaldıysak yandık. Cimrilikleri tutuyor nedense...
REKLAM YAPANLAR
Kıssadan hisse; kendisini tanıtan, tanınıyor... Tanıtıma para ayıran, reklamını yapan adından söz ettiriyor. Turizmde, yan geldim yattım, parayı da kaptım devri bitti. Deniz heryerde temiz, kum heryerde inci gibi, güneş heryerde aynı parlıyor... Bazı bölgeler eskiden tesislerine güvenirdi, şimdi heryerde aynı kalitede var. Öyleyse, tanıtan kazanır... Yerel yönetimler de bu işin bilincine vardıysa, iş tamamdır.
Çünkü, yağ var, şeker var, un var... İş, kala kala, elele hep beraber helva yapmaya kalıyor.
Eğlencenin adı; iki Sıvaslı
Antalya'daki eğlence dünyasına iki Sıvaslı'nın yön verdiğini biliyor muydunuz?.. Biri, Ally'nin sahibi Murat Varol, diğeri CeCe ve Hunny'in sahibi Cemal Hancıoğlu...
Her ikisinin de geçtiğimiz hafta açılışları vardı. Herbiri kendi dalında prima mekanları, bu yıl da getirdi Ally'nin içine soktu... İşte listesi; Latino, Cafein, Bice, Flamingo, Orinet House, Şamdan, Miğfer, VIP Lounge/Absoluk Ban ve Club Mumm...
UFKU GENİŞ
Sevgili Murat, gencecik bir işletmeci... Ufku geniş, Hedefi de oldukça büyük... Yaz boyunca, Ally'e kimleri getirmeyi düşünüyor bu listeye de bir göz atalım; Jennifer Lopez, Shakira, Tom Jones, Enrique Iglesias, Tarkan, İbrahim Tatlıses, Sezan Aksu, Sertap Erener, Teoman, Candan Erçetin...
Müthiş değil mi?..
Ya, diğer Sıvaslı Cemal Hancıoğlu... O, Antalya eğlence dünyasının en eski, patronu... CeCe gibi kaliteye imza atmış biri... Cafe de Paris'in sahibi Puat Pota ile elele verip aynı mekanın bahçesine Hunny'i açtılar. Eğer giderseniz, sakın unutmayın... Önce, Fuat Pota'nin eşi Gülşen'in hazırladığı nefis mönüden tadın, sonra bahçeye geçin...
SOS HARİKA
Aman, size önemli bir not daha... Nereden geldiğini, nasıl yapıldığını bir kaç sihirli parmak dışında kimsenin bilmediği söylenen sostan mutlaka isteyin. Onlarca baharatın yarattığı bu tadı unutamayacaksınız...
Şimdi diyecekler ki, Murat ve Cemal hemşerisi de böyle yazıyor... Bir de bunu, onları yakından tanıyanlara sorun... Benim için; ‘‘Geç kaldı, geç’’ diyecekler...
dgundogdu@hurriyet.com.tr
TELEFON: (0242) 340 38 38
Paylaş