Bayram tatillerinin uzun olduğu yıllar, eskiden sanatçılar için estetik yaptırma fırsatıydı. Ancak günümüzde artık sadece sanatçılar değil şirket çalışanları da, yoğun iş temposunda fırsat bulamayıp yaptıramadıkları estetik işlemler için bayram tatillerini tercih edebiliyor.
Tatil öncesinde estetik yaptırıp işe gitmedikleri süreyi iyileşme süreci olarak değerlendiren çalışanlar, tatil bitip işlerine döndüklerinde yepyeni bir çehreyle yaşamlarına devam ediyor. Bayram tatilini yıllık izniyle birleştirenler bu sayede iki haftalık bir tatil imkanına kavuştuklarından dolayı, daha kısa sürede iyileşen estetikler için bu dönemi bir fırsat olarak değerlendiriyor.
EN ÇOK TERCİH EDİLEN ESTETİK İŞLEMLERİ
Bayram tatili süresince çalışanların en çok yaptırmayı tercih ettikleri estetik işlemlerin arasında liposuction, göz kapağı, göz torbası, burun ameliyatları, botoks, dolgu ve iple asma yöntemleri, meme toparlama, dikleştirme, büyütme yer alıyor. Bu işlemleri yaptırdıklarında iş temposunun yoğunlaştığı sonbahar ve kış aylarında işyerlerinden ekstra izin almak zorunda kalmayan çalışanlar, şişmiş bir yüzle, morarmış bir ciltle işlerinde görünmek istemiyor.
Gün boyu ofiste çalışmak, uzun mesai saatlerine eklenen fazla mesailer, bazen hafta sonu tatillerinde bile çalışmak zorunda kalmak, sık sık seyahat etmek çalışan insanların yemek, uyku ve sosyal yaşamlarındaki düzenlerini bozuyor.
YAĞLANMAYA KARŞI: LIPOSUCTION
Uykusuzluk, düzensiz saatlerde gereğinden fazla ya da az kalori almak, sık seyahate çıkmaktan kaynaklanan çeşitli sorunlar, fazla kiloya neden olabiliyor. Tüm bu zorlayıcı koşullara rağmen günlük yaşamlarında düzenli spor yapan, beslenmesine dikkat ettiği halde çeşitli bölgelerinde yağlanma olan kadınlar ve erkeklerin yardımına liposuction yetişiyor.
Yüzünde sarkma olan hastalara ise toparlama amaçlı olarak lazerle bazı işlemler yapıyoruz.
Lazer ışığı ciltte herhangi bir yapıyı hedef alarak cildi uyarmak suretiyle etkisini gösteriyor. Yüzdeki lekeleri gidermek için fraksiyonel lazer ve karbondioksit lazerler kullanılıyor.
Cildi soyan lazerler dışında hiç soyma yapmadan uygulananlar da var. Bu lazerler cildi gençleştirirken, hafif şekilde cildi ısıtarak etkisini gösteriyor ve cildin yapı elemanlarının sentezini artırmayı amaçlıyor. Seans aralıkları kişiden kişiye göre değişiyor.
Eğer soyucu lazer uygulanıyorsa 6-8 hafta aralıklarla yapmak lazım, soyma yapılmayacaksa 3-4 hafta aralıkla uygulanması doğrudur.
Ancak seans aralıklarını alanından uzman olan hekimin belirlemesi gerekiyor. İşlemden önce gerekli açıklamaların hastalara yapılması önemlidir.
LAZER HANGİ SORUNLARDA İŞE YARIYORLazer enerjisinden iki türlü yararlanıyoruz aslında. Öncelikle cildi kimyasal peeling’te olduğu gibi yüzeysel olarak soyuyoruz, ancak bu soyma işlemini yaparken yüzün her iki tarafında eşit ve etkili bir soyma gerçekleştirmeye özen gösteriyoruz.
Birinci derece yakınlarımızda olan özellikler bizde de bulunabiliyor. Örneğin ailenizdeki kadınlarda gözaltı torbaları varsa, sizde de daha 20’li yaşlarda gözaltı torbaları oluşabilir. Ancak uzun süre ekrana bakmak da gözaltı torbalarına neden olabiliyor.
Gözaltı torbaları bazen oluşup kendiliğinden geçer. Çok yorgun, stresli, uykusuz günler geçirdiyseniz, dinlenince, sağlıklı bir şekilde uyuyunca gözaltı torbalarından da kurtulursunuz. Yaşam şeklinizde sağlığınıza katkıda bulunacak yatırımlar yapmanıza rağmen bir düzelme olmuyorsa, düzeltmek istediğiniz sorunlar aynen devam ediyorsa o zaman çözüm arama vakti gelmiş demektir.
Gözaltı torbaları, genetik ve çevresel faktörlerin dışında bazı hastalıklar sebebiyle de oluşabiliyor. Bazen bu durum beslenme biçiminden de kaynaklanabiliyor, çok fazla tuzlu yiyenlerde vücutta tuza bağlı sıvı birikimi oluşuyor ve böbrekler yorulacağından birtakım hastalıkların belirtisi olarak gözaltı torbaları ortaya çıkabiliyor.
Alerjik faktörler kaşıntıya yol açıp gözaltını tahriş edebiliyor. Bu kaşıntılar nedeniyle de ödem oluşabiliyor. Böbrek hastalıkları nedeniyle göz çevresindeki ödem oluşumu artıyor.
Gözaltı torbaları, gözaltındaki yağ bezelerinin fıtıklaşmasıyla ortaya çıkıyor. Ardından bu fıtıklar torbalanma şeklinde görülüyor. Normal koşullarda göz çevresinde yer alan yağ bezeleri, burada bulunan birçok kas yapısının arasında tampon görevi görürken, zaman içinde bağ dokusu ve deri yapısı gevşeyince kaslar da uzun süre kasılı kalıyor ve fıtıklaşma ortaya çıkıyor.
Bunun dışında yine stresli olmak, kaslardaki kasılmayı artırıyor, keseciklere basınç yaparak fıtıklaşmasını tetikliyor.
NASIL KURTULUNUR
Gerek erkeklerde gerekse kadınlarda 30’lu yaşlardan itibaren hareketsiz yaşam, düzensiz ve yüksek kalori içeren besinler tüketmek nedenleriyle vücut hatları bozuluyor. Bu bozulma da yağlanmayla gerçekleşiyor.
Erkeklerde sırt, karın ve bel çevresi daha çok yağlanırken kadınlarda bel, karın, sırt, bacak içleri, kollar olmak üzere tüm vücutta genel bir yağlanma ortaya çıkıyor.
Bazı kadınlarda ise bacaklar ince kalırken, yağlar daha çok karın ve bel çevresinde depolanıyor. Günümüzde erkekler de kadınlar da lokalize yani belli bölgelerde toplanan, vücut hatlarının çirkin görünmesine yol açan yağlardan kurtulmak istiyor.
Uzmanların gözetiminde yapılan özel diyet programları ve düzenli spora rağmen, bu inatçı bölgesel yağlardan kurtulmak pek mümkün olamıyor.
Özellikle belin etrafına kümelenen ve tıpkı bir can simidine benzeyen yağlanma ‘erkek tipi yağlanma’ diye tanımlanıyor.
ERKEKLER DE YAĞLI VÜCUT İSTEMİYOR
Son yıllarda fiziki görünümlerine en az kadınlar kadar dikkat eden erkeklere liposuction işlemini en çok can simidini andıran bu yağlanma üzerinde uyguluyoruz. Eğer yağlar vücutta sadece belli bölgeleri seçip toplanıyorsa en iyi çözüm yolu ‘liposuction’ oluyor.
Kadınlarda her iki memenin varlığı vücudun dengesini sağlamada önemli olduğu kadar, kadınlar için memelerinin boyutu da büyük önem taşır. Genellikle küçük memeye sahip olanlar büyük memesi olanlara, büyük memesi olanlar da küçük memesi olanlara özenir. Ancak büyük memeye veya küçük memeye sahip olan kadınların ortak bir derdi vardır: Meme sarkması.
Bu sarkmayı teknik anlamda ifade etmek istersek, bir kadında meme sarkması sorunu vardır demenin iki yolundan bahsedebiliriz.
Birincisi göğüs bölgemizde sağ ve sol tarafımızda yer alan köprücük kemiğinden, meme başına kadar olan mesafenin yaklaşık 19-22 cm olması halinde memenin sarkmadığını söyleyebiliriz. Ancak bu ölçünün uzun boylu kadınlarla kısa boylu kadınlarda bir iki santimetre değiştiğini de söylemeliyiz.
Meme sarkmasını anlamanın bir diğer yolu da, meme başının, yuvarlak olan meme kıvrımından aşağı inmesi, meme başının karşıya değil, aşağıya bakmasıdır.
Meme yapısal olarak, vücut silüetinin dışına doğru gelişmiş bir organ olduğundan dolayı, askı sistemi çok güçlü değildir. Bu nedenle de yerçekiminin etkisi, sık sık kilo alıp verme, genetik faktörler gibi etkenlerle sarkabilir.
EN HIZLI GEBELİK DÖNEMİNDE SARKAR
Kadınlar açısından meme sarkmasının en hızlandığı dönem gebelik dönemidir. Gebelikte meme büyüyeceği için meme başı da aşağı doğru yer değiştirir. Ama süt verme dönemi sona erdiğinde meme küçülür, bazı kadınların memesinin içi tamamen boşalabilir.
Hamilelikte oluşan çatlaklar, lekeler, saç sorunlarıyla ilgili olarak birçok önemli nokta var. Bunların erken dönemde bilinmesinde yarar görüyoruz. Asıl önemli olan da, hamilelerin hekime sorup danışmadan herhangi bir ilaç almamalarıdır. Daha önce yaşayıp da hamilelikte tekrar eden bir soruna karşı; nasılsa yeniden doktora gitmeye gerek yok deyip reçetelenmiş bir ilacı kullanmak bebek için sakıncalar yaratabilir.
Örneğin gebelikten önce bir egzama sorunu yaşayıp da doktora gittiyseniz, doktorunuz da size çok iyi gelen bir ilaç verdiyse, bunu hamilelikte kullanmayın. Çünkü egzama ilacı da olsa, bu ilaçların cilde uygulanması halinde bebeğin zarar görmesi söz konusudur. O yüzden üşenmeyin, ne gerek var demeyin, mutlaka doktorunuza gidin, aklınıza takılan tüm soruları sorun. Hamilelik dönemi komşu önerisiyle ilaç kullanılabilecek bir dönem değil, bu nedenle çok dikkatli olmalısınız.
CİLT LEKELERİ HAMİLELİKTE TEDAVİ EDİLMİYOR
Cilt lekeleri hemen hemen tüm hamilelerin yakındığı ortak noktalardan biridir. Bu lekelerin oluşmasında, yoğunluğunda ise, kişinin genetik yapısı, beslenmesi, ne kadar sıklıkta güneşlendiği bile etkilidir. Daha önce uzun dönem doğum kontrol hapı alındıysa, güneşte çok kalındıysa, hamilelik döneminde yoğun lekelenmeler oluşabilir.
Hamileliğin ilk aylarında bile olsa güneşin zararlı ışınlarından korunmak gerektiği gibi, yeteri kadar da faydalanmak gerekiyor. Bu da günde 20 dakika ile 30 dakikayı geçmemelidir. Vücudun D vitaminini sentezleyebilmesi için güneş ışınlarına ihtiyacı vardır, ancak aşırıya kaçılmamalıdır.
Bebeğin rahme yerleşmesiyle birlikte salgılanan hormonlar cilt yapısını değiştirdiğinden, koltuk altı, kasık ve karın orta bölgesinde renk değişiklikleri şeklinde bazı gelişmeler olabiliyor. Gebelik lekeleri adı verilen (melazma) daha çok alın bölgesi, dudak üstü ve yanaklarda ortaya çıkar. Bunun nedeni de cilde rengini veren renk hücrelerinin daha fazla çalışmasıdır. Bu lekeler sıklıkla buğday tenli kişilerde görülse de, açık tenli kişilerde de ortaya çıkabilir.
Gebelik esnasında salgılanan büyüme hormonu, östrojen ve progesteron, bu lekelerin ortaya çıkmasını kolaylaştırır. Gebe kadınların çok fazla güneşlenmesi de bu lekelenmelerin iyice artmasına yol açar. Güneş koruyucu kullanılması da bu lekeleri ortadan kaldırmaz. Üstelik öyle her güneş koruyucuyu kullanmanız da zararlı olabilir. Bu nedenle doktorunuza danışmadan güneş koruyucu kullanmayın. Zira sormadan kullandığınız kremlerin içindeki bazı kimyasal maddeler bebeğiniz için çok zararlı olabilir.
Göz çevresinde özellikle de genç yaşlarda oluşan çizgilenmelerin nedeni, günlük hayatımızda çok sık tekrarladığımız mimiklerdir. Bu mimikleri bazı kişiler daha yoğun bir şekilde kullanırken, bazıları daha az kullanır.
Dolayısıyla mimiklerini çok kullananlarda kırışıklıklar daha erken oluşup yaşla birlikte derinleşirken, mimiklerini daha az kullananlarda yapısal olarak deri daha az yıpranır, sadece ince çizgilenmeler meydana gelir.
Göz çevresini kırıştıran ve yaşlandıran sadece mimikler değildir. Yaş almakla birlikte mimikler dışında, göz derisinde yaşlanma meydana gelir. Üst göz kapağı ve alt göz kapağının derisinde bollaşma, gevşeme oluşur. Bunların tedavisinde radyofrekans ve lazer yöntemlerinden yararlanılabilir.
UZUN UZUN GÜNEŞTE YATMAK 10 YIL ERKEN YAŞLANDIRIYOR
Kırışıklıkların oluşmasını hızlandıran faktörler arasında kötü beslenmeyi, sigarayı, alkolü, çok fazla güneşlenmeyi, hava kirliliğini sayabiliriz. Artık uzmanların da son yıllarda sıkça vurguladığı gibi güneşin UVA ve UVB ışınlarından korunmak gerekiyor.
Güneş ışınlarının en zararlı olduğu yaz aylarında saat 10.00-16.00 arasında dışarıda çok dolaşmamak, güneşin altında uzun süreler kalmamak, plajda saatlerce güneşin altında bronzlaşmak uğruna yanmamak gerekiyor. Çünkü bu uzun güneşlenmeler araştırmalara göre, cildin 10 yıl daha erken yaşlanmasına yol açıyor.
Güneşin zararlı etkilerinin dışında kendi yaptığımız bazı hatalı uygulamalar da, göz çevresinde kırışıklıklara neden olabiliyor. Bunların başında da kalitesiz makyaj ürünleri kullanmak, bu ürünleri temizlemeden yatmak, göz çevresini de olumsuz etkiliyor.
Birçok kadının dudak kenarlarındaki çizgilenmelerden şikayetçi olduğunu sık sık duyarsınız. Bu kırışıklık ve çizgilenmelerin genetik faktörler, mimik yapısı ve sıklığı dışında en önemli nedeni sigaradır. Kadınların sigara içerken dudaklarını büzmeleri hem dudak üstünde çizgilenmelere ve kırışıklıklara hem de genel olarak cildin sigara içmeyen kadınlara göre daha genç yaşlarda kırışmasına, bozulmasına, elastikiyetini kaybedip yaşlanmasına neden olmaktadır.
Eğer sigara içmiyorsanız, düzgün besleniyorsanız, günde iki litre su içmeyi ihmal etmiyorsanız, genetik de yapınız sağlamsa şanslısınız. Bu demektir ki, dudak kenarı kırışıklıklarıyla daha geç yaşta tanışacaksınız. Ama bilirsiniz bazı insanlar çok fazla mimik yaparak konuşurlar.
Bu mimikler çoğu zaman sevimlilik, sempatik bir görüntü yaratsa da, başka faktörlerle birleştiğinde kişiye dudak kenarındaki derin çizgilenmeler olarak dönebilir. 20 yaşlarında bile bu çizgilenmeler ortaya çıkabilir.
Dudak kenarı çizgilenmelerinin oluştuğu yaşlar genellikle 30’ların başlarıdır. Erkenden önlem alınmazsa ileriki yıllarda daha derin çizgilenmelerle, kişiyi olduğundan 10-15 yaş daha büyük gösterebilir. Çizgilerin derinleşmesi yüzde yorgunluk, bıkkınlık, çökkünlük ifadesi de yaratacağından insanlar sizi sürekli mutsuz görebilir. Çevrelerindeki kişilerin sürekli yorgun musun, hasta mısın diye sormasından rahatsız olan kadınlar da çareyi estetik yöntemlerde arar.
DOLGULARIN ÖMRÜ ALTI AY-BİR YIL
Dudak kenarındaki çizgilerin ve kırışıklıklarının etkili bir şekilde tedavisi mümkündür. Hafif kırışıklık ve çizgilenmelerde, bunların oluştuğu dönemde yani olabildiğince erken bir şekilde hekimlerin önermiş olduğu bakım kremlerini kullanmak bir ölçüde etkili olabilir. Ancak bakım kremleri ne olursa olsun, yine de dolgu maddeleri ve lazer uygulamalarının yerini tutamaz.
Eğer dudak kenarlarında derin kırışıklıklar ve çizgilenmeler oluştuysa, dolgu yöntemiyle giderilmeye çalışılır. Bunun için de labarotuvarda üretilmiş dolgu maddeleri kullanılabileceği gibi, kişinin kendi yağ dokusundan elde edilerek uygulanan dolgu maddelerinden de yararlanılabilir. Dolgu maddeleriyle yapılan bu işlemler her hastaya göre özel olmak üzere farklı dayanıklılık sürelerine sahiptir. Dolgu maddeleri bazı kadınlarda 6 ay oradaki sorunu giderirken, bazı kadınlarda bir yıla yakın dayanabiliyor. Bu tamamen genetik özellikler ve vücut yapılarından kaynaklanıyor. Dudak kenarı çizgilerini ve kırışıklıklarını gidermede kullandığımız bir diğer etkili yöntem de soyucu özelliği bulunan lazer teknolojileridir.