Toprak, gıda, su sağlık korunmalıdır 

Türkiye hızla kuraklaşıyor, bu büyük bir problem. 
Yıllık yağış miktarı yıldan yıla azalıyor. Beklenen yağışlar, zamanında gelmiyor, ürünler ‘yanıyor’, üretim düşüyor.  
‘Su kenti’, tarım ve gıda başkenti Bursa da bunu yaşıyor.  

SUYA ULAŞMAK  

Yeraltı su kaynaklarımız alarm veriyor.  
20 yıl önce 20-30 metreden su çıkan yerlerde şimdi 130-140 metrelere inmek gerekiyor. Ova yer altı suyu tehlike seviyesinde.  
Susuzluğu, yağışların azalmasını ve kuraklığı köylü, çiftçi, hayvan yetiştiricisi ve sanayici yakından hissediyor. 

Bir yanda kuraklık ve susuzluk diğer yanda, 4-5 gün gün önce Karacabey’de meydana gelen su taşkınları ve sel. Dereler taştı, yollar kapandı, tarlalar ve ekinler perişan oldu, tarım ve iş makinaları sele kapıldı. Zarar büyük…  
* 
Bu kaçıncı sel diye diye sorabilirsiniz!.. 
Karacabey bu talihsizliği hep yaşıyor. 
Ciddi ciddi uzay yolculuğu planlayan devletimizin yıllardır Karacabey’deki su taşkınlarını önleyememesi de ilginçtir. 
“Tek tesellimiz can kaybı olmaması!”  
Ya ekonomik kayıplar!..  

YARINI DÜŞÜNMÜYORUZ 

Geçen yıl Kestel, Gürsu ve Yenişehir ilçelerinde can kayıplarıyla birlikte büyük bir afat yaşanmıştı.  
Böyle anlarda elbirliğiyle yara sarmayı biliyoruz ama sıra önlem almaya, ilimden fenden yararlanıp akılcı projeler yapmaya gelince sınıfta kalıyoruz.  
Geleceği düşünmüyor, günü birlik yaşamayı seviyoruz. Bunun pahalı, acı ve zarar verici bir hal olduğunu aklımıza getirmiyoruz. 
‘Olunca bakarız!’ diyerek geçiştiriyoruz. 
* 
Akılcı planlama ve program yapılsa, ülke kaynakları doğru yerlerde kullanılsa felaketlerin hiçbiri yaşanmazdı. 
Son yıllarda, Bursa’da meydana gelen yağış kaynaklı sorunların altında ıslah, yol, köprü, bent, gölet, kanal, drenaj, menfez, istinat duvarları ve benzeri işlerin zamanında yapılmaması olduğu anlaşılıyor.  
Bunlar yapılsaydı ne bu zararlar oluşurdu, ne bu zararları ortadan kaldırmak için defalarca tekrarlanan büyük kurtarma operasyonları yapılır, ne de ekonomik zararlar olurdu. 
Seller, taşkınlar aynı yerde tekrarlayıp duruyorsa bazı kurumlar görevlerini yapmıyorlar demektir!.. 

KÜRESEL ISINMA 

Düzensiz yağışların sebebi küresel ısınma, iklim değişikliği ve kuraklık.  
Türkiye ve Bursa da payına düşeni alıyor... 
* 
Bunlar iyi günlerimiz diyelim!.. 
Yağışların düzenli yağması için orman varlığına ihtiyaç var. 
Şimdi Bursalılara soralım; 
Kentimizde ormanlar, ağaçlık alanlar azalıyor mu, artıyor mu?.. 
Bir Allah’ın kulu çıkıp ormanlık alanlarımız artıyor veya azalmıyor diyemez!  

TOPRAK KUTSALDIR 

Şu anda kaç köyümüzde halk taş, mermer ve maden ocakları açılmasına karşı buğday, kiraz, çilek, yonca yetiştirdiği topraklarını korumak için mücadele veriyor, biliyor musunuz? 
Onlarca…  
Köylü gücü nispetinde ‘olmaz!’ diyor.  
Asırlardır yaşadıkları baba ocaklarını terk etmeye yanaşmıyorlar, topraklarını, suyunu, havasını kirlettirmek istemiyorlar. 
Direniyorlar… 
* 
Jandarma ile köy halkı karşı karşıya kalıyor. 
Jandarma… Onlar köy çocuklarının evlatları…  
Jandarma erlerinin boğazları düğüm düğüm, gözleri dolu dolu, yapılan yanlışlığın, haksızlığın, hukuksuzluğun farkındalar. Buna birçok yerde şahit oldum.  
Ama emir demiri kesiyor… 
Köylüye ‘dur’ diyorlar! 

ORMANLARI KİM KORUYOR? 

Yine böyle bir feryadın içerisinde bir köylümüzün ‘yüksek felsefe’ yüklü sözünü işittim, şöyleydi; 
“Eskiden devlet ormanları halka karşı korurdu. Şimdi halk ormanları devlete karşı koruyor!” 
Özet budur... 

TAŞ OCAĞIYLA KALKINMAK 

Kalkınmak ve gelişmek için on beş yılda binlerce maden ve taş ocağı ruhsatı verildi.  
Korunması gereken alanlarda, ormanlarda yüz milyonlarca ağacın kesildiği, zeytinliklerin kırıldığı, arazilerin dinamitlerle patlatıldığı, yeraltı su kaynaklarına zarar verildiği de meydanda.  
Yerin altı da, üstü de zarar görüyor.  
* 
Doğa ve çevre yağmurdur, sudur, üründür, gıdadır, sağlıktır; her şart altında korunmalıdır!