Dr. Hüseyin H. Serdar
Dr. Hüseyin H. Serdar
Dr. Hüseyin H. SerdarYazarın Tüm Yazıları

İşte bu benim çevrem

Yaşadığınız yer, sizin çevreniz...Çevreniz, canlı veya cansız birçok unsurun bir araya gelmesiyle oluşuyor.

Haberin Devamı

İnsanlar, hayvanlar, bitkiler, tüm canlılar yaşamları süresince birbirleriyle etkileşir, ilişki kurarlar.
Bu etkileşmeye tabii ki cansız varlıklar da dahil olurlar.
Yapılar, binalar, dağlar, yaylalar, denizler, göller, akarsular, mağaralar, köprüler, geçitler... Daha niceleri...
Bu yüzden çevrenin tanımı tek satırla yapılamıyor, biyolojik yapının ötesine geçiliyor, fiziksel, kültürel ve sosyal bir ortamdan da bahsediliyor.
Her akşam kıyısında yürüdüğümüz ya da üzerinde güneşlendiğimiz kumsal
Bizleri ısıtan güneşimiz
Balık avladığımız dere
Geçtiğimiz köprü
Sokağımız, mahallemiz, köyümüz, kasabamız, kentimiz
Sokak lambasının altındaki sohbetlerimiz
Bakkalımız, berberimiz, fırınımız, köşebaşımız
Okulumuz, asker ocağımız, iş yerimiz, işyerimiz, fabrikamız
Spor yaptığımız saha, kulüp, coşkuyla tezahürat yaptığımız, yendiğimiz, yenildiğimiz statlar, salonlarımız
Ormanlarımız, bağlarımız, bahçelerimiz
Zeytinimiz, fındığımız, üzüm ve incirimiz...
Daha birçok şey çevremizin elemanları, çevre bunlarla oluşuyor...

Haberin Devamı

ÇEVRE, TÜRKÜ, SOYAD

Türkülere, şarkılara konu olan “Bursa’nın ufak tefek taşları”, “Yüksek yüksek tepeler”, “Köprüden geçti gelin”, “Gesi bağları”, “Kerpiç kerpiç üstüne”,  “Dam üstünde un eler”, “Şen olasın Ürgüp”, “Oy Trabzon Trabzon, içi kalaylı kazan” ve yüzlercesi...
İletişim ve etkileşim halinde olduğumuz her şey çevreye ait.
İnsan şekillenirken, kimliğini, kişiliğini oluştururken çevreden fazlasıyla etkileniyor.
Çevre bir yaşam armağan ediyor, çoğu kere bunun farkında bile olmuyoruz.
Soy isimlerimizi dahi çoğu kere çevreden alıyoruz.
Tanınmış kişilerden örnek verelim;
Zülfi Livaneli...
Artvin’in eski isimlerinden birisi de ‘Livane’. Soyadı kanunu gereğince, ailesi ‘Livaneli’ soyadını alır ve ‘Livaneli’ olunur.
Şerif Mardin
Eşref Bitlis
Erdal Erzincan
Orhan Bursalı
Soyadına bakıp ‘biliyor musun, o benim hemşerim!’ demeyin hemen, şaşırtmaca da oluyor. Mesela gazeteci, yazar Orhan Bursalı, Bursalı değil, Zonguldak veya Rizeli...
Eşref Bitlis, Bitlisli, Erdal Erzincan da Erzincanlı değil...
 
İŞTE, BU BENİM ÇEVREM

Haberin Devamı

Yaşadığımız her yer çevremiz.
İster varsıl, ister yoksul olalım sonuç değişmiyor; çevre bize öğretiyor.
Dileğimiz mutlu, huzur  bir yaşam sürmek, ömrümüzün geçtiği yerlere gururla ‘işte, bu benim çevrem’ diyebilmek.
Bu benim çevrem diyebilmek için çevreyi doğal haliyle korumalı.
Doğal kaynakları aşırı tüketmemeli.

Su kirliliği...
Yer altı ve yerüstü su kaynakları, akarsu ve göllerimiz tarımsal ve sanayi amaçlı kontrolsüz ve aşırı tüketimi büyük bir sorun.
Kimyasal maddelerle olan kirlilik ise daha büyük bir sorun.
Hala kuruyan, kurutulan, üzerine tesis yapılan göllerden bahsediyoruz!..
*
Toprak kirliliği...
Tarım ilaçlarının kontrolsüz, aşırı, göz kararı, bilinçsizce kullanımının toprağa, gıdaya, insanlara ve hayvanlara verdiği zararlar hala göz ardı ediliyor...
Kanser, diyabet, alerji, hormon ve kan hastalıklarında patlama yaşanıyor.
Sağlık bozuluyor.
İlaç ve tedavi giderleri bütçeyi zorluyor.
Tarım alanlarının sanayilere ve konut alanlarına dönüştürülerek azaltılması da ülkemizde başlı başına problem.
*
Hava kirliliği...
Endüstriyel gazlar ve partiküllerin kontrolsüz şekilde, filtre edilmeden havaya salınması.
Yeterince önlem alınamıyor.
Sağlıklı yaşam için hava kalitesinin tüm yurtta iyi olması gerekiyor ama zaman zaman sağlanamıyor!..
Karşımıza devasa sağlık sorunları çıkıyor...
*
Gürültü kirliliği...
Araç trafiği, kara, deniz, demiryolu ve hava taşımacılığı kaynaklı çevre sağlığı problemini asla yok saymamalı, oluşan stresin yaşam kalitesini fena bir şekilde etkilediğini söylemeliyim.
İş makineleri ve iş ortamları kökenli gürültünün çalışanların sağlığı üzerine etkilerini de ortadan kaldırmalı.
*
Belli ki; su, toprak, hava ve gürültü kirliliğini daha yıllarca konuşmaya devam edeceğiz.
Küresel ısınmayı, İklim değişikliğini ve kuraklığı daima gündemimizde tutacağız.

Haberin Devamı

5 HAZİRAN ÇEVRE GÜNÜ

Yarın 5 Haziran Çevre Günü.
Konuşmalar, paneller, konferanslar yapılacak, çöp toplama etkinlikleri düzenlenecek, doğa gezi ve yürüyüşleri gerçekleştirilecek.
Protestolar da yapılacak tabi...
*
Hiç kimse, Bursa’nın ya da Türkiye’nin çevresel sorunları yoktur diyemez!
Kentliler kentlerini korumak istiyorlar.
Köylüler de meralarını, ormanlarını, zeytinliklerini, tarlalarını, su kaynaklarını korumak istiyorlar.
Kimden korumak istiyorlar?
Madencilerden, mermercilerden, taş ocağı işletenlerden...
Sanayicilerden...
Çoğunlukla da yalnız kalıyorlar... Asker ve polis duvarına çarpıyorlar!..
Bu konuya el atılmalı, bu saha disipline edilmeli.
Daha yaşanabilir bir çevre için yeni yeni politikalar geliştirmeli ve sürdürülebilir çevre programları oluşturmalıyız.
*
  Erozyon
  Orman tahribatı ve yangınlar
  Dış ve iç göçler
  Aşırı su, enerji, kömür, kağıt, plastik tüketimi
  Çarpık, plansız kentleşme
  Kontrolsüz konut ve sanayi tesisi yapımı
  Bilinçsiz açık alan hayvan yetiştiriciliği, plansız otlatma, doğal bitki örtüsü tahribi
  İşyeri ve konut ısınması
  Sulak alanların, göllerin kurutulması
  Maden, kireç, kum ve taş ocakları
  Kalitesiz kömür kullanımı
  Motorlu araçlar ve deniz araçları
  Gübre ve tarım ilaçları
  Afetler, atmosferik olaylar
  Evsel ve endüstriyel arıtma
  Arazilerin yanlış kullanımı
  Atıklar ve atıkların bertarafı (Ev, sanayi, kimyasal, zirai, tıbbi, nükleer, organik, vs)
  Kaçak avlanma
Saydığımız konular sahipsiz kalmamalı.
Kalırsa çevre olumsuz olarak etkilenecek ve hayat çekilmez olacak.
*
O halde; devletler, hükümetler, yerel yönetimler, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları, gönüllüler, işverenler, hep birlikte sürdürülebilir çevre politikaları doğrultusunda işbirliği yapmalı, olumsuz alışkanlıkları değiştirmeli, sorunları önlemeli, çevreyi korumalı, yaşam alanlarını elverişli halde getirmeli...

Yazarın Tüm Yazıları