Paylaş
Bursa‘da ise durum tamamen kontrolden çıkmış durumda.
Her yer işgal altında.
ADIM ADIM İŞGAL
Denetim, kontrol, kural, yaptırım, ceza hak getire...
Tüm yaya yolları, kaldırımlar parsellenmiş.
Bunun adı işgal.
Öyle böyle değil...
Osmangazi metro istasyonu civarında adamlar dükkanların tezgahları tramvay raylarına kadar yaklaşmış.
Ufacık yeşil alanlar çay bahçesine döndürülmüş. Hem de valilik binasının tam karşısında...
Geçtiğimiz gün gördüm yuh dedim.
*
Bunca sorun arasında bunlar da bir şey mi diyebilirsiniz, haklısınız!
Bursalı görüyor, biliyor...
Her cadde, bulvar, sokakta işgal var.
Bina önlerindeki kamuya terk edilen çekme alanları tüm kentte zapt edilmiş, çevrilmiş, kapatılmış, ticarethaneye dönüştürülmüş.
Yasal olmadığı kesin.
Sahi belediyeler bunlardan ne kadar ‘işgaliye’ alıyor acaba?
KALDIRIM VE YOLDU ŞİMDİ DÜKKAN
Bundan daha ilgincini de gördüm.
Kentin kalabalık, capcanlı bir yerinde dükkanının önünde, iki metre genişliğindeki kaldırımı önce parkeyle kapladı. Bir süre durdu, bekledi, havayı kokladı.
Şikayetlerle de ilgilenen olmadı.
Birkaç ay içerisinde belediyelerden gelen giden olmayınca atağa geçti.
Bu defa asfalta taştı bir, bir buçuk metre de oradan aldı.
Durdu bekledi.
Yine, ‘hey hemşehrim ne yapıyorsun burada’ diyen çıkmadı!..
‘Girişimci’ önce kaldırımı yayalara kapattı, sonra da caddeden de payını aldı... Kamusal alanı yiyerek, dükkanını iki misli büyüttü...
Durmuyor, işgal edip, kapattığı yerin önüne de masaları attı.
Daha bi’ uzandı caddeye doğru anlayacağınız.
Bu çok ilginç geldi...
İŞİN BAŞI EĞİTİM
Diyeceksiniz ki belediye ne yapsın, bu iş eğitim işi...
‘Halkın eğitimi eksik olursa bunlar kaçınılmaz bir şekilde karşımıza çıkar’ diyebilirsiniz.
*
Yukarıda anlattığım yerin yakınında, aynı cadde üzerinde özel okul var.
Okulun önünde daha önce 2 metre genişliğinde, 20-25 metre uzunluğundaki kaldırım vardı.
Güzide eğitim kurumumuz o kaldırımı yedi yuttu!..
*
Kaldırımın üzerine hemen demir profillerden bir platform kurdu, üzerini döşedi, önüne duvarı çekti. Kaldırım yok oldu!..
Eğitim kurumumuz da uyanık!
Ama tam yiyemedi, kırıntılar etrafta kaldı... Ne kadar kapatsa da kaldırım taşları hala görünüyor.
Bordürler dile gelmiş haykırıyorlar, okul yaya yolunu yuttu diye...
Eğitim kurumu da bunu yaparsa!..
Neyse
OTO EKSPERİ DURUR MU
Bunları gören oto ekspertiz işletmesi durur mu, o da kaldırımdan kendi payına düşen kısma rampasını, koltuklarını, masasını kurup yayılıverir...
*
Kaldırımları ticari alanla çeviren ‘Uyanık girişimciler’ haklılar galiba...
Belediye denilen mekanizma çalışmazsa, olanı biteni görmezse olacağı budur.
Ha bu sadece Bursa’nın sorunu mu, sanmam birçok şehirde bu durum yaşanıyor.
Ama ayıp oluyor yahu.
Hem yayalara karşı, hem medeniyete karşı...
Kente karşı işlenen suçtur bunlar.
KIRIK CAMLAR
İşgalleri, düzensizlikleri, yağmaları nasıl anlatabiliriz?
Sorumlulukları, suistimalleri, işin psikolojisini, vs..
*
Amerika ‘da yapılmış bir deneyi paylaşayım en iyisi.
‘Broken Windows Theory’, dilimize ‘Kırık Camlar Teorisi’ veya ‘Kırık Pencereler Teorisi’ olarak çevrilmiş.
Philip Zimbardo isimli Amerikalı suç psikoloğu 1969 yılında şehirlerde kamuya, halkın kullanımına açık ortamlarda yaşanan bozukluklar, düzensizlikler, suçlular, vandal ve anti-sosyal davranışlar takip etmiş. Belirtiler izlemiş ve bir teori oluşturmuş.
*
Philip Zimbardo, plakaları olmayan iki otomobili Bronx ve Kaliforniya’da iki mahalleye bırakarak izlemeye çekilmiş. Bronx‘taki otomobil birkaç dakika içinde ‘barbarlar’ tarafından saldırıya uğramış. Baba, anne ve genç oğuldan oluşan aile, otomobilin radyatör ve aküsünü çalmış. Sonra pencereleri parçalanıp, döşemeleri yırtılmış. Otomobil çocuk oyun alanı haline gelmiş.
*
Diğer otomobil ne durumdaydı acaba?
Bir hafta geçmiş, sahipsiz ve terk edilmiş o otomobile kimse dokunmamıştı. DÜZEN BOZAN BARBARLAR
Film bundan sonra başlıyor...
Psikolog Zimbardo, balyoz ile sağlam otomobilin yanına gidip kaportasına vurup, çökertmiş. Çökertme işine başkaları da katılmış.
Detaylar oldukça dikkat çekiciydi;
İki otomobile de zarar veren ‘barbarların’ çoğunun düzgün ve saygın görünümlü beyazlar olduğu görülmüş.
*
Bu teoriden yola çıkan James Q. Wilson ve George L. Kelling isimli sosyal bilimciler de 1982‘de yayınladıkları makalede;
“Birkaç kırık penceresi olan bir bina düşünün. Camlar tamir edilmemişse vandallar birkaç cam daha kırmaya meyillidir. Sonunda bina boş ise tüm camları kırılabilir, gecekonduysa belki de yangın dahi çıkarabilirler. Ya da bir kaldırım düşünün. Burada bazı çöpler birikir. Yakın zamanda bu çöpler daha fazla birikir. Sonunda buradaki restoranlar, hatta paket servis yapan insanlar bile çöpleri araba ile poşetler halinde getirerek buraya atarlar” tespitine yer vermişler.
*
Bu örneklerden günümüze gelirsek denetim yapmayan ve yaptırım uygulamayan belediyeler kaldırımların ‘işgal’ ve ‘talan’ edilmesinin önünü asla alamazlar.
Bu talancı barbarlar(!) da eğitimli, şık giyimli, güzel konuşan, toplumda yeri olan, siyaset yapan, eğitimli ve saygın kimseler olabilirler...
*
Kentlerde yürüyen sistem ve düzen korunmalı.
Küçük ve önemsiz gibi gözükse de bozulan işler hemen düzeltilmeli, arızalar giderilmeli, sistem bozucu değişimlere izin verilmemeli.
Belediye ve kamu görevlileri keşke kırık camlar teorisini bilseler ve buna uygun çalışsalar.
Keşke...
Paylaş